Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Kur’an’ı yalanlayanlar
1) Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Buna rağmen küfürde direnenler Rablerine denk tutuyorlar.
2) Sizi balçıktan yaratan sonra da bir yaşam süresi takdir eden O’dur. Ve belirlenmiş ecel de O’nun katındadır. Buna rağmen siz kuşkulanıyorsunuz.
3) O, göklerde ve yerde olan Allah ki gizlediklerinizi, açığa vurduklarınızı ve kazandıklarınızı bilir.
4) Onlara Rablerinin ayetlerinden hiçbir ayet gelmemiştir ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
5) Böylece gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Alay etmiş oldukları şeyin haberi yakında onlara gelecek.
6) Onlardan önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Onları yeryüzünde yerleştirmiş ve size vermediğimiz imkânları vermiştik. Onlara gökten bol bol (yağmur) göndermiştik ve altlarından nehirler akıtmıştık. Fakat günahları sebebiyle onları helak ettik ve onlardan sonra başka nesiller var ettik.
7) Sana, kâğıda yazılı bir kitap indirseydik ve ona elleriyle dokunsalardı gene de küfürde direnenler: “Bu, ancak apaçık bir büyü” derlerdi.
8) (Bir de) “Ona bir melek indirilseydi olmaz mıydı?” dediler. Şayet bir melek indirilseydi mutlaka iş bitirilmiş olur, sonra da mühlet verilmezdi.
9) Onu bir melek yapsaydık onu bir erkek olarak yapardık ve kendilerine görünmeyen şeyi yine onlara göstermezdik.
10) Andolsun ki senden önceki resullerle de alay edilmişti. Bundan dolayı onlardan alay edenleri alay ettikleri (azap) kuşatıverdi.
11) De ki: “Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nice olmuş görün.”
12) De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” Allah, kendi benliğine merhametli olmayı yazdı. Andolsun ki sizi şüphe götürmeyen Kıyamet Günü’nde toplayacak. Kendilerini hüsrana uğratanlar; onlar iman etmeyenlerdir.
13) Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O işitendir, bilendir.
Muhammed’den Kur’an yerine dinî konularda kendisine başka veliler edinmesi isteniyor
14) De ki: “Gökleri ve yeri düzenleyen, besleyen ve (kendisi) beslenmeyen Allah’tan başkasını mı veli edineyim?” “Bana, teslim olanların ilki olmam emredildi” de ve sakın müşriklerden olma!
15) De ki: “Ben Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.
16) Kim o gün (o azaptan) uzaklaştırılırsa, (Allah) ona rahmet etmiştir. İşte bu apaçık bir kurtuluştur.”
17) Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu O’ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa da... O, her şeye güç yetirendir.
18) O, kulları üzerinde egemen olandır. O, hüküm verendir, haberdar olandır.
19) De ki: “Hangi şey, şahitlik bakımından en büyüktür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu okuma metni, sizi ve ulaştığı kimseleri onunla uyarmam için bana vahyolundu. Siz Allah ile birlikte başka ilahlar olduğuna mı şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, sadece tek bir ilahtır ve ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım.”
20) Kendilerine Kitap verdiklerimiz onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar; onlar iman etmeyenlerdir.
21) Allah’a karşı yalan yere iftira atan veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Muhakkak ki zalimler kurtuluşa eremezler.
22) Hepsini toplayacağımız o gün, ortak koşanlara: “Zanna uyarak ortak saydıklarınız nerede?” diyeceğiz.
23) Sonra onların: “Vallahi Rabbimiz, biz müşriklerden olmadık” demekten başka bir savunması olmayacak.
24) Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine ve uydurdukları şeylerin kendilerinden nasıl da uzaklaştığına bir bak.
25) Onlardan seni dinleyenler de var. Kulaklarında ağırlıklar olması sebebiyle onu anlama noktasında kalplerini perdeledik. Onlar bütün delilleri görseler de ona inanmazlar. Hatta o küfürde direnenler yanına geldiklerinde: “Bu, evvelkilerin masallarından başka birşey değildir!” diyerek seninle çekişirler.
26) Onlar, o (Kur’an’dan) alıkoyarlar ve ondan yüz çevirirler. Ancak kendi kendilerini helak ederler de farkında olmazlar.
27) Ateşin üzerinde durdurulduklarında “Keşke geri döndürülseydik ve Rabbimizin delillerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık” dediklerinde onları bir görseydin.
28) Hayır! Daha önce gizlemiş oldukları şey onlara apaçık belli oldu. Eğer (dünyaya) geri çevrilselerdi, men edildikleri şeye mutlaka geri dönerlerdi. Muhakkak ki onlar yalancıdırlar.
Ahiret’i yalanlayanlar
29) “Bizim için dünya hayatından başka bir şey yoktur, biz diriltilecek değiliz” dediler.
30) Rableri huzurunda durduruldukları zaman bir görseydin. (Rableri onlara): “Bu gerçek değil mi?” dedi. Onlar: “Evet, Rabbimize andolsun” dediler. (Rableri): “Öyleyse tanımazdan gelmenize karşılık tadın azabı!” dedi.
31) Allah’a kavuşmayı yalanlayan kimseler hüsrana uğramışlardır. Nihayet Saat onlara ansızın geldiğinde: “Orada eksik bıraktığımızdan ötürü bize yazıklar olsun” diyecekler ve yüklerini sırtlarında taşıyacaklar. İyi bilin; yüklendikleri şey ne kötüdür!
32) Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu bilinç sahipleri için daha hayırlıdır. Hâlâ akletmez misiniz?
Kâfirlerin yalanlaması üzerine peygamberin üzüntüsü ve Allah’ın tesellisi
33) Onların söylediklerinin seni üzdüğünü biliyoruz. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler, Allah’ın delillerini inkâr ediyorlar.
34) Andolsun ki senden önce de resuller yalanlandı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine kendilerine yardımımız gelene kadar sabrettiler. Allah’ın (verdiği) sözleri değiştirecek yoktur. Andolsun ki gönderilmiş resullerin haberlerinden (bir kısmı) sana geldi.
36) (Davete) ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri Allah diriltir, sonra O’na döndürülürler.
37) Ve “Ona Rabbinden bir ayet indirilse olmaz mıydı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah bir ayet indirmeye güç yetirendir.” Fakat onların çoğu bilmezler.
38) Yeryüzündeki her türlü canlıdan ve iki kanadıyla uçan kuştan hiçbiri yoktur ki sizin gibi bir topluluk olmasın. Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rablerine varıp toplanacaklar.
39) Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda sağır ve dilsizdirler. Allah dileyeni saptırır, istediğini ve dileyeni de doğru yol üzerinde kılar.
Musibetleri Allah’a yakınlaşma fırsatı olarak değerlendiremeyenlerin durumu
40) De ki: “Doğru sözlülerseniz (söyleyin bakalım)! Gördünüz mü? Allah’ın azabı size gelse veya Saat size gelse Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız?
41) Hayır! Sadece O’na yalvarırsınız! Artık O isterse, O’na (hakkında) yalvardığınız (azabı) giderir ve ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.”
42) Andolsun ki Biz senden önce de halklara (resuller) gönderdik. Böylelikle, tevazu göstermeleri için onları sıkıntıyla ve darlıkla yakaladık.
43) Onlara sıkıntımız geldiği zaman tevazu gösterseler olmaz mıydı? Fakat onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yaptıkları şeyleri süsledi.
44) Derken öğütlendikleri şeyi unuttuklarında onlara her şeyin kapılarını açtık. Kendilerine verilenden dolayı sevince kapıldıklarında ise onları ansızın yakaladık. Böylece ümitsiz kaldılar.
45) Nihayet zulmeden bir topluluğun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’adır.
46) De ki: “Gördünüz mü? Eğer Allah görmenizi, duymanızı elinizden alsa ve kalplerinizin üzerine bir mühür vursa Allah’tan başka hangi ilah onu size (geri) getirebilir?” Ayetlerimizi nasıl açıklayıp duruyoruz da sonra onlar yüz çeviriyorlar bir bak!
47) De ki: “Gördünüz mü? Eğer Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelse zalimler topluluğundan başkası mı helak edilir?”
Peygamberlerin gönderiliş amacı
48) Biz resulleri müjdeleyici ve öğüt verici olmaktan başka (bir amaç) dışında göndermeyiz. Artık kim Allah’a iman eder ve ıslah olursa onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
49) Ayetlerimizi yalanlayanlara ise fasıklık etmelerinden ötürü azap dokunacaktır.
50) De ki: “Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmiyorum. ‘Ben size bir meleğim’ (de) demiyorum. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum.” De ki: “Kör olanla gören bir olur mu? Hâlâ düşünmeyecek misiniz?”
51) Rablerine (götürülüp) toplanmaktan korkanları onunla uyar. Onlar için O’nun dışında ne bir veli ne de bir şefaatçi vardır. Umulur ki bilinç sahibi olurlar.
Maneviyatta derinleşenlerin hor görülmemesi
52) Sabah akşam O’nun yüzünü dileyerek Rablerine yalvaranları kovma. Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yok ki onları kovup zalimlerden olasın.
53) Böylelikle “Aramızdan Allah’ın lütfettikleri bunlar mı?” desinler diye bazılarını bazılarıyla böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?
54) Ayetlerimize iman eden kimseler sana geldiğinde onlara: “Selam üzerinize olsun! Rabbiniz rahmet (sahibi) olmayı kendi benliğine yazdı. Sizden kim bilmeden bir kötülük yapar, ardından pişman olur ve ıslah olursa, (bilsin ki) O, bağışlayandır, Merhamet Eden’dir" de.
55) Suçluların yolu belli olsun diye ayetleri böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
Ehli Kitab’ın Kur’an’a inanmak için Muhammed peygamberden beklediği mucize
56) De ki: “Ben Allah’ın dışında yalvardıklarınıza kul olmaktan men edildim.” De ki: “Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyduğum) takdirde sapmış olurum ve hidayete erenlerden olmam.”
57) De ki: “Ben Rabbimden (gelen) bir delil üzereyim ve siz onu yalanladınız. Sizin acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. (O), gerçeği anlatır. O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
58) De ki: “Eğer acele ettiğiniz şey benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızdaki iş elbette bitirilmiş olurdu.” Allah zalimleri en iyi bilendir.
59) “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onu, O’ndan başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak (dahi) düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yok ki hepsi apaçık bir Kitap’ta olmasın.
60) Geceleyin sizi vefat ettiren O’dur. Gündüzün ne işlediğinizi bilir ve belirlenmiş eceliniz gerçekleşsin diye sizi onda diriltir. Sonra dönüşünüz O’nadır. Sonra yapmış olduklarınızı size haber verecek.
61) O, kulları üzerinde egemendir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiğinde resullerimiz onu vefat ettirir. Onlar kusur etmezler.
62) Sonra gerçek mevlaları Allah’a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm O’nundur. O, hesabı en hızlı görendir.”
63) De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarında kendisine alçalarak dua ettiğinizde ve içten içe ‘Eğer bizi kurtarırsan biz mutlaka şükredenlerden oluruz’ (dediğinizde) sizi kim kurtarır?”
64) De ki: “Bundan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz (yine) ortak koşuyorsunuz.”
65) De ki: “O, size üstünüzden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye veya sizi gruplara ayırıp bazılarınızın şiddetini bazılarınıza tattırmaya güç yetirendir.” Bak, idrak etsinler diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz!
66) Toplumun onu yalanladı. Hâlbuki o mutlak gerçektir. De ki: “Ben sizin üzerinize bir vekil değilim.”
67) Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında bileceksiniz.
68) Ayetlerimiz hakkında (alaylı) konuştuklarında ondan başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Fakat şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık zalimler kavmiyle beraber oturma.
69) Bilinç sahibi olan kimselere onların hesabından bir şey yoktur. Bilinçli kalmaları için sadece hatırlatılır.
70) Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri bırak. Kazandıklarından ötürü bir nefsin helak olacağı hakkında bununla öğüt ver. O (nefsin) Allah’tan başka velisi ve şefaatçisi yoktur. O, her türlü fidyeyi verse de ondan alınmaz. Onlar kazandıklarından ötürü helak olmuş kimselerdir. Tanımazdan gelmelerinden ötürü onlar için kaynamış bir içecek ve acılı bir azap vardır.
Dua yalnız Allah’a edilir
71) De ki: “Allah’ın dışında bize ne faydası dokunan ne de zarar verebilen şeylere mi yalvaralım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra topuklarımızın üzerinde gerisin geriye mi dönelim? Şeytanların yeryüzünde ayartarak şaşırttığı, arkadaşlarının da kendisine: ‘Bize gelen hidayete gel’ dediği kimse gibi mi olalım?” De ki: “Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir. Biz, alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.
72) Ve salâti ayakta tutmak ve O’nun hakkında bilinç sahibi olmakla... Huzurunda toplanacağınız O’dur.
73) Gökleri ve yeri bir sebeple yaratan O’dur. Ne zaman ki ‘Ol!’ der ve olur. O’nun sözü mutlak doğrudur. Suretlere üflendiği gün hükümranlık tamamıyla O’nundur. Gaybı da tanık olunanı da bilendir. O, hüküm verendir, haberdar olandır.”
Peygamberlerin babası İbrahim’e Allah’ın Dini’nin akıl dini olduğu öğretilmiştir
74) Hani İbrahim, babası Azer’e: “Sen putları ilah mı ediniyorsun?” demişti: “Muhakkak ki ben seni ve toplumunu açık bir sapmışlıkta görüyorum.”
75) Vaktince yakîn (bir inanca) sahip olması için İbrahim’e göklerin ve yerin işleyişini göstermiştik.
76) Gece üzerine basınca bir yıldız gördü: “Bu benim Rabbim!” dedi. Batınca da: “Ben batanları sevmem” dedi.
77) Ayı doğarken görünce: “Bu benim Rabbim!” dedi. Batınca da: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, muhakkak ki ben sapmışlar topluluğundan olurum” dedi.
78) Güneşi doğarken görünce: “Bu benim Rabbim, bu en büyük!” dedi. Batınca: “Ey halkım, ben ortak koştuklarınızdan uzağım” dedi:
79) “Ben, yüzümü, gökleri ve yeri düzenleyene bir Muvahhit olarak çevirdim. Ben müşriklerden değilim.”
80) Ve halkı onunla tartıştı. “(O) beni hidayete erdirmişken Allah hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Ben ortak saydıklarınızdan korkmuyorum, (ancak) Rabbimin bir şey istemiş olması hariç. Rabbim, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?” dedi:
81) “Siz Allah’ın kendileri hakkında size bir delil indirmediği şeyleri O’na ortak saymaktan korkmadığınız halde, nasıl olur da ben ortak saydıklarınızdan korkarım? Şu halde, iki taraftan hangisi güvende olmayı hak ediyor? Bir bilseniz!
82) İman edenler ve imanlarını zulümle kapatmayanlar; işte onlar güvendedirler ve onlar hidayete erenlerdir.”
83) İşte bunlar İbrahim’e halkı için verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimize dereceleri yükseltiriz. Senin Rabbin hüküm verendir, bilendir.
Allah’ın nebileri İbrahim’in çizdiği yola tabi olmuşlardır
84) Ve ona İshak ve Yakup’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Öncesinde Nuh’u ve onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyüp’ü, Yusuf’u, Musa’yı, ve Harun’u (da) hidayete erdirdik. İyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.
85) Ve Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı (da). Hepsi salihlerdendi.
86) Ve İsmail’i, Elyasa’yı, Yunus’u ve Lut’u. Hepsini alemlere üstün kıldık.
87) Ve atalarından, soylarından ve kardeşlerinden (bir kısmını) seçtik ve doğru yola ilettik.
88) İşte bu, Allah’ın hidayeti’dir. İstediğini ve dileyeni onunla hidayete erdirir. Eğer ortaklık etselerdi, yaptıkları boşa gitmiş olurdu.
89) İşte onlar, kendilerine Kitap, hikmet ve nübüvvet verdiğimiz kişilerdi. Şayet (halkın) bunları tanımazdan gelirse (bilsinler ki) biz küfre girmeyecek bir topluluğu onlara vekil kıldık.
Kur’an bütün peygamberlerin yoluna davet eder
90) İşte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kişilerdir. Öyleyse sen de onların hidayetine uy. De ki: “Ben o (Kur’an) için sizden bir ücret istemiyorum. O, ancak alemler için bir öğüttür.
91) “Allah insana hiçbir şey indirmedi” demekle Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. De ki: “İnsanlara nur ve hidayet olan, kâğıtlara yazıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu da gizlediğiniz kitabı Musa’ya kim indirdi? (Bununla) size, sizin ve babalarınızın bilmediği şeyler öğretildi.” De ki: “Allah!” Sonra onları bırak, daldıklarında oyalansınlar.
92) Bu (Kur’an), önlerindeki (Kitab’ı) doğrulayan, şehirlerin anasını, etrafındakileri, Ahiret’e ve ona iman edenleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar salâtlerini koruyanlardır.
Allah’a yalan ile iftira atanların akıbeti
93) Allah’a yalan yere iftira edenden veya kendisine bir şey vahyolunmadan “Bana vahyolundu!” diyenden ve “Ben de Allah’ın indirdiğinin benzerini indireceğim!” diyenden daha zalim kim vardır? Ölüm sancıları içinde, meleklerin ellerini uzatıp kendilerine: “Allah hakkında gerçek olmayan şeyler söylediğiniz ve O’nun ayetlerine karşı büyüklendiğiniz için çıkarın canlarınızı, bugün alçaltıcı bir azap göreceksiniz” dediklerinde zalimlerin hallerini bir görsen!
94) Andolsun, sizi ilk defasında yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz lütufları arkanızda bıraktınız. Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de beraberinizde görmüyoruz. Aranızdaki bağlar koptu ve haklarında zanda bulunduklarınız sizden uzaklaştı.
Mikro ve makro alemler Allah’ın varlığına delildir
95) Taneyi ve çekirdeği çatlatan Allah’tır. Ölüden diriyi çıkarandır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur! O halde nasıl da uyduruyorsunuz!
96) Sabahı ortaya çıkaran, geceyi bir sükûnet, güneşi ve ayı bir hesap aracı kılandır. İşte bu, aziz ve bilenin düzenlemesidir.
97) Karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yolunuzu bulmanız için yıldızları var eden O’dur. Bilen bir topluluk için ayetleri bölüm bölüm açıkladık.
98) Sizi bir nefisten inşa eden O’dur ve karar kılınan yeri de, varılacak yeri de inşa eden O’dur. İdrak eden topluluk için ayetleri bölüm bölüm açıkladık.
99) Gökten su indiren ve ondan her şeyin bitkisini çıkaran O’dur. Ondan yeşillik çıkarttık, ondan üst üste taneler, hurmanın tomurcuğundan aşağıya sarkıtılmış salkımlar, birbirine benzeyen veya benzemeyen üzümden, zeytinden, nardan bahçeler çıkarttık. Onların ürünlerine meyve verdiği zaman ve olgunlaştığında bir bakıverin. Bunda mutlaka iman eden bir topluluk için deliller vardır.
Allah hakkında öne sürülen asılsız iddialar
100) Cinleri Allah’a ortak saydılar. Oysa onları O yarattı. Bilgisizce Allah’a oğullar ve kızlar yakıştırdılar. O, vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir ve yücedir.
101) “Gökleri ve yeri örneksiz var edendir. Nasıl O’nun bir çocuğu olur? O’nun eşi yoktur. Her şeyi (O) yaratmıştır. Her şeyi bilen O’dur.
102) Rabbiniz Allah işte budur. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. O halde O’na kul olun. O, her şeye vekildir.
103) Gözler O’nu idrak edemez. O, gözleri idrak eder. O, lütuf sahibidir, haberdar olandır.
104) Rabbinizden size basiretler verildi. Artık kim görürse kendi lehinedir ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben üzerinize koruyucu değilim.”
105) Ayetleri işte böyle açıklıyoruz ki: “Sen ders almışsın!” desinler ve bilen topluluğa bunu açıklamış olalım.
106) Rabbinden sana vahyolunana uy. O’ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir.
107) Şayet Allah isteseydi ortak koşamazlardı. Seni onların üzerine koruyucu kılmadık. Sen onlara vekil de değilsin.
108) Allah’ın dışında yalvardıklarına sövmeyin, onlar da bilgisizce haddi aşarak Allah’a söverler. Böylece her topluluğa amellerini süslü gösterdik. Dönüşleri Rablerinedir. (O), yaptıklarını onlara haber verecek.
Kur’an’a inanmak için Allah katından bir ayet/delil/mucize istenmesi
109) Eğer kendilerine bir ayet gelirse ona mutlaka iman edeceklerine dair Allah’a kuvvetli bir yeminle yemin ettiler. De ki: “Ayetler Allah katındadır.” O (ayet) geldiğinde ona iman etmeyeceklerinin farkında değil misiniz?
110) (O delil geldiğinde) ilk defasında iman etmedikleri gibi kalplerini ve gözlerini tersine çeviririz ve onları azgınlıklarında bocalar halde bırakırız.
111) Eğer Biz gerçekten melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi karşılarında toplasaydık yine inanacak değillerdi, ancak Allah’ın istemesi hariç. Fakat onların çoğu cahillik ediyorlar.
112) Böylelikle her nebiye insî ve cinnî şeytanları düşman kıldık. Onların bazısı bazısına aldatmak için yaldızlı sözler vahyederler. Eğer Rabbin isteseydi bunu yapamazlardı, artık onları uydurduklarıyla baş başa bırak,
113) ta ki Ahiret’e inanmayanların gönülleri ona meyletsin, ondan hoşlansın ve işlemekte oldukları suçları işleyedursunlar.
114) Artık Allah’tan başka bir hüküm sahibi mi arayayım? O ki size Kitab’ı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun Rabbinden mutlak bir gaye için indirilmiş olduğunu bilirler. Artık sakın şüphe edenlerden olma.
115) Rabbin Kelimesi doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun kelimelerini değiştirecek yoktur. O, işitendir, bilendir.
116) Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve ancak yalan uyduruyorlar.
117) Muhakkak ki Rabbin kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.
Helâl rızıklar hakkında
118) Eğer siz Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yiyin.
119) Size ne oluyor ki üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz? Allah size darda kalmanız haricinde haram kıldığı şeyleri açıklamıştı. Gerçekten birçokları bilgisizce arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin, haddi aşanları en iyi bilendir.
120) Günahın açığını da gizlisini de terkedin. Muhakkak ki günah kazananlar, kazandıklarının karşılığını görecektir.
121) Üzerine Allah’ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Muhakkak ki o, fasıklıktır. Şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için dostlarına vahyederler. Onlara itaat ederseniz müşriklerden olursunuz.
122) Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar içinde onunla yürümesi için kendisine ışık verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklar içinde olup ondan çıkamayan kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere, yapmış oldukları şeyler böyle güzel gösterildi.
123) Her beldenin önde gelen suç işleyicilerine orada hile yapmaları adına izin verdik. Kendilerinden başkasını kandırmazlar da farkında değiller.
124) Kendilerine bir ayet geldiği zaman: “Allah’ın, resullerine verdiğinin benzeri bize verilinceye kadar asla iman etmeyeceğiz” derler. Allah, risaleti nereye vereceğini en iyi bilendir. Yaptıkları hilelerden ötürü suç işleyenlere Allah katında bir aşağılanma ve şiddetli bir azap isabet edecektir.
125) Allah, kimin hidayete ermesini isterse göğsünü teslimiyete açar ve kimin sapmışlıkta kalmasını isterse göğsünü semada yükseliyormuş gibi sıkıntılı kılar. Allah, inanmayanları işte böyle kötü duruma sokar.
126) Bu, Rabbinin doğru yoludur. Öğüt alan bir topluluk için ayetleri ayrı ayrı açıkladık.
127) Rablerinin katında onlar için bir barış yurdu vardır. O, yapmakta olduklarından dolayı onların velisidir.
128) (Allah) onların hepsini bir araya topladığı gün: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan bazılarını azdırdınız” diyecektir. Onların insanlardan olan velileri: “Bazımız bazımızdan faydalandı ve senin belirlediğin süremizin sonuna erdik” diyecekler. (Onlara): “Allah’ın istemesi dışında, içinde kalıcı olarak barınacağınız yer ateştir” denilecektir. Muhakkak ki Rabbin hüküm verendir, bilendir.
129) İşte böylece kazandıklarından ötürü zalimlerin bazısını bazısına veli kılarız.
130) “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu gününüz hakkında sizi uyaran resuller gelmedi mi?” (Onlar): “Kendi aleyhimize şahitlik ediyoruz” diyecekler. Dünya hayatı onları aldattı ve kâfirlikleri hakkında kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
131) Böyle olması, halkları habersizken, Rabbinin ülkeleri zulüm ile helak etmeyeceğindendir.
132) Herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133) Rabbin rahmet sahibi olmada çok zengindir. İsterse sizi yok eder ve isterse sizi bir başka topluluğun soyundan meydana getirdiği gibi yerinize bir başkasını getirir.
134) Muhakkak ki vaadolunduğunuz şey mutlaka gelecektir ve kaçamayacaksınız.
135) De ki: “Ey halkım! Gücünüzün elverdiğini yapın; muhakkak ki ben de yapıyorum. Yakında bu yurdun sonu kimindir bileceksiniz. Muhakkak ki zalimler kurtuluşa eremezler.
Beslenilip büyütülen hayvanların öldürülme yasağı
136) (O’nun) ürettiği ekin ve hayvanlardan Allah’a bir pay ayırıp kendi zanlarınca: “Bu Allah için, bu da ortak saydıklarımız için” dediler. Ortak saydıklarının payı Allah’a ulaşmıyor ama Allah’ın payı, ortak saydıklarına ulaşıyor... Ne kötü hükmediyorlar!
137) Böylece onların ortak koştukları, onları helaka uğratmak ve dinlerini karıştırmak için, ortak sayanların çoğuna evlatlarını öldürmeyi bile süsleyip (iyi bir şeymiş) gibi gösterdi. Allah isteseydi bunu yapamazlardı. Artık onları uydurduklarıyla baş başa bırak.
138) Ve kendi zanları ile: “Bunlar dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim istediklerimiz hariç bu (ekinleri kimse) yiyemez. Hayvanların sırtı(na binme) de haramdır!” dediler. İftira ederek nimetlerin üzerine Allah’ın ismini anmıyorlar. Bu iftiraları sebebiyle cezalarını görecekler.
139) Ve: “Bu hayvanların içindeki şeyler erkeklere hastır. Eşlerimize haramdır. Eğer ölüyseler işte o zaman onda ortaktırlar” dediler. Bu vasıflarından dolayı (Allah) onları cezalandıracak. O hüküm verendir, bilendir.
140) Bir gerekçesi olmaksızın akılsızca evlatlarını öldürenler hüsrandadırlar. Allah’a iftira ederek, Allah’ın onları rızıklandırdığı şeyi de haram kılanlar sapmışlardır ve hidayete erememişlerdir.
141) Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları birbirine benzer ve benzemez yaratan O'dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasat gününde O’nun hakkını verin. İsraf etmeyin. Muhakkak ki O, israf edenleri sevmez.
142) O hayvanların bir kısmı yük taşımak, bir kısmı da serilecek şeyler içindir. Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak ki o, size apaçık bir düşmandır.
143) Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden iki... De ki: “İki erkeği mi haram etti, iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerindekileri mi? Doğru sözlülerseniz, bir bilgiye dayanarak bana haber verin.”
144) Deveden iki, sığırdan iki... De ki: “İki erkeği mi haram etti, iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerindekileri mi? Allah’ın bunları size tavsiye ettiğine şahit mi oldunuz? Bir ilmi olmaksızın Allah’a yalan yere iftira edip insanları saptıranlardan daha zalim kim olabilir? Allah zalim topluluğunu hidayete erdirmez.
Haram gıdalar
145) De ki: “Bana vahyolunanda yiyen bir kimsenin yiyeceği hakkında ölü, akıtılmış kan, domuz eti -ki o muhakkak ki pistir- veya Allah’tan başkasına sunulmuş bir fasıklığın dışında haram kılınan bir şey bulamıyorum.” Kim zorda kalırsa haddi aşmaksızın ve istismar etmeksizin (o yiyecekten yiyebilir). Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
146) Yahudilere tek tırnaklı hayvanları ve sığırlardan ve koyunlardan hepsini haram kıldık. Onlara bu ikisinin sırtlarındaki, bağırsaklarındaki veya kemiğe karışmış olanları hariç iç yağlarını da haram kıldık. Bu (iç yağların haram edilmesi), isyanları sebebiyle verilmiş cezadır. Doğru sözlüler elbetteki bizleriz.
147) Seni yalanlarlarsa o zaman de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir ve O’nun azabı suçlular topluluğundan geri çevrilmez.”
Hayvanlardan faydalanmayı sadece kendilerine has kılanların ifşası
148) Müşrikler: “Allah isteseydi büyüklerimiz ve biz ortak olmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik” diyecekler. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: “Sizde ilimden bir pay var mı? Öyleyse onu bize çıkarın. Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve sadece varsayıyorsunuz.
149) De ki: “En üstün delil Allah’ınkidir. Eğer isteseydi elbette hepinizi hidayete erdirirdi.”
150) De ki: “Allah’ın bunları haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin.” Eğer şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme ve ayetlerimizi yalanlayan ve Ahiret’e inanmayan kimselerin arzularına uyma. Onlar (müşrik alimlerini) Rablerine eş tutuyorlar.
151) De ki: “Gelin size Rabbinizin neyi haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyi davranın, evlatlarınızı yoksulluk sebebiyle öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız haricinde Allah’ın (öldürülmesini yasak ettiği) bir canı öldürmeyin. İşte (Allah) bunu size böyle tavsiye etti. Umulur ki akledersiniz.
152) Yetimin malına onlar en kuvvetli çağına erişinceye kadar yaklaşmayın. (Kendileri için) en güzeli olması müstesna. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Hiçbir kimseyi gücünün dışında olandan sorumlu tutmayız. Söz söylediğinizde yakınınız da olsa adaletli olun. Allah'a verdiği sözü yerine getirin. İşte (Allah) bunu size böyle tavsiye böyle etti. Umulur ki öğüt alırsınız.
153) Muhakkak ki dosdoğru olan yolum budur, öyleyse ona uyun. Başka yollara uymayın, yoksa sizi O’nun yolundan ayırır. İşte (Allah) bunu size böyle tavsiye etti. Umulur ki bilinç sahibi olursunuz.
154) Nitekim güzel davrananlara, tamamlayıcı, her şeyi açıklayıcı bir hidayet ve rahmet olarak Musa’ya Kitab’ı verdik, ta ki Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler.
155) Bu indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Öyleyse ona uyun ve bilinç sahibi olun ki rahmet edilesiniz.
156) (Ola ki): “Bizden önce Kitap, yalnızca iki topluluğa indirildi, biz ise onların öğretildiklerinden habersizdik” dersiniz diye;
157) veya: “Eğer Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan ziyade hidayette olurduk” dersiniz diye. İşte size Rabbinizden bir delil, hidayet ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve O’ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
158) Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini veya Rabbinden bazı ayetlerin gelmesini mi gözetliyorlar? Rabbinin bazı ayetleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanı ona bir hayır kazandırmamışsa (o andaki) imanı kişiye fayda vermez. De ki: “Gözetleyin, biz de gözetliyoruz! ”
159) Muhakkak ki senin, dinlerini parça parça eden ve gruplaşanlarla ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a aittir. Sonra yapmış oldukları şeyleri onlara haber verecek.
160) Kim bir iyilik ile gelirse kendisine on katı vardır. Kim bir kötülük ile gelirse, onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Onlara haksızlık edilmez.
161) De ki: “Muhakkak ki Rabbim beni dosdoğru bir yola, Muvahhit olan İbrahim’in inanç ve
hayat tarzında hep geçerli olan dine hidayet etti.” O, müşriklerden olmadı.
162) De ki: “Benim salâtim, ibadetlerim, yaşantım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir.
163) O’nun ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum ve teslim olanların ilkiyim.”
164) De ki: “O her şeyin Rabbi iken Allah’tan başka Rab mı arayayım?” Bütün nefisler kendisine ait olandan başkasını kazanmaz. Hiçbir yükümlü başkasının yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Size hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
165) O, sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği (nimetlerle) sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Muhakkak ki Rabbin çabuk sonuçlandırır. Muhakkak ki O bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Bütün insanlığın sorguya çekilmesi
2) Bu, sana indirilen bir Kitap’tır. O halde ondan yana, onunla uyarma ve müminlere hatırlatma hususunda göğsünde bir sıkıntı olmasın.
3) Rabbinizden size indirilene tabi olun. O’nun dışında dostlar edinerek onlara tabi olmayın. Ne kadar az öğüt alıyorsunuz!
4) Ülkelerden nicesini helak ettik. Öyle ki, onlara azabımız geceleyin veya gündüz dinlendikleri (esnada) geldi.
5) Kendilerine azabımız geldiğinde onların haykırışları “Muhakkak ki biz zalimlerden olduk!” demekten başka bir şey olmadı.
6) Bu yüzden kendilerine (resul) gönderdiklerimizi sorguya çekeceğiz. Gönderilen (resulleri) de sorguya çekeceğiz.
7) Ardından onlara mutlaka bir ilimle anlatacağız. Biz onlardan hiç uzak kalmadık ki...
8) O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır gelirse, kurtuluşa erecekler işte onlardır.
9) Kimin tartıları hafif gelirse, işte onlar ayetlerimize zulmettiklerinden ötürü kendi nefislerini hüsrana uğratanlardır.
İblis’in Ademoğlunu düşman edinmesi
10) Muhakkak ki sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçimlikler kıldık. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
11) Ve andolsun sizi yarattık sonra size şekil verdik sonra meleklere “Adem’e hürmet edin!” dedik. İblis hariç hürmet gösterdiler. O, hürmet edenlerden olmadı.
12) (Allah, İblis’e): “Sana hürmet etmeyi emrettiğimde seni alıkoyan nedir?” dedi. (İblis): “Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu balçıktan yarattın!” dedi.
13) (Allah): “Öyleyse oradan in! Orada büyüklenmek sana düşmez, hemen çık! Sen küçüklerdensin ” dedi.
14) (İblis, Allah’a): “Diriltilecekleri güne kadar beni beklet!” dedi.
15) (Allah): “Muhakkak ki sen bekletilenlerdensin” dedi.
16) (İblis): “Bundan sonra beni saptırman sebebiyle onlara (karşı) mutlaka senin doğru yoluna çökeceğim” dedi:
17) “Sonra muhakkak ki onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından geleceğim. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.”
18) (Allah): “Kınanmış ve kovulmuş olarak oradan çık! Muhakkak ki onlardan sana kim uyarsa cehennemi sizlerle dolduracağım” dedi.
19) (Allah): "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin ve istediğiniz yerden yiyin. (Fakat) bu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." (dedi.)
20) Şeytan onlarda gizli olan kötülüğün açığa çıkması için o ikisine fısıldadı: “Rabbiniz, sırf iki melik olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye bu ağaçtan sizi men etti” dedi.
21) Ve “Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim” (diye) o ikisine yemin etti.
22) Böylece aldatarak o ikisine rehber oldu. O ağaçtan tadınca da kötülük (potansiyelleri) açığa çıktı ve birbirleriyle cennet serveti için kavga etmeye başladılar. Rableri ikisine: “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Size ‘Muhakkak ki şeytan sizin apaçık düşmanınızdır!’ demedim mi?” diye seslendi.
23) (Onlar): “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen, muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler.
24) (Allah onlara): “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için belli bir süreye kadar yeryüzünde kalma ve geçinme vardır” dedi.
25) (Ve): “Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız” dedi.
26) Ey Ademoğulları! Size kötülük (potansiyel)lerinizi örtecek bir elbise indirdik: Tüy: Bilinçlilik elbisesi; bu daha hayırlıdır. İşte bu Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alırlar.
27) Ey Ademoğulları! Şeytan anne ve babalarınızı, onların örtülerini kaldırarak kötülük (potansiyellerini) ortaya çıkardığı gibi sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki o ve onun topluluğu, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki şeytanları iman etmeyenlerin dostları kıldık.
28) (Onlar) aşırıya kaçan işler yaptıklarında: “Atalarımızı onun üzerinde bulduk ve Allah bize onu emretti” dediler. De ki: “Şüphesiz Allah aşırılığı emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
İnsanlar arasında dayanışma kültürünün tesisi
29) De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her mescitte benliğinizle salâti ayakta tutun ve dini kendisine has kılarak O’na yalvarın. Sizi ilk yarattığı gibi döneceksiniz."
30) Bir kısmı hidayete erdi, bir kısmına da sapmışlık hak oldu. Onlar şeytanları Allah’ın dışında dostlar edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduğunu sandılar.
31) Ey Ademoğulları! Her mescidlerde süslerinizi alın. Yiyin, için ve israf etmeyin. Muhakkak ki O, israf edenleri sevmez.
32) De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve rızıktan temiz olanını kim haram kılabilir? O(nlar) dünya hayatında iman edenler içindir, Kıyamet Günü’nde de (yalnız) onlara hastır. Bilen bir toplum için ayetleri işte böyle açıklıyoruz!
33) De ki: “Rabbim size aşırılığa gitmenin açığını ve gizlisini, günahı, haksız yere sınırı aşmayı, hakkında yetki olmadan indirmediği bir şeyi O’na atfetmeyi ve bilmediğiniz halde Allah hakkında konuşarak Allah’a ortak olmanızı yasakladı.”
34) Ve her bir toplum için bir vade vardır. Onların vadeleri geldiğinde ne bir saat ileri, ne de geri alınır.
35) Ey Ademoğulları! İçinizden size ayetlerimi anlatan resuller geldiği zaman kim bilinç sahibi olur ve nefsini ıslah ederse artık onlara korku yoktur ve onlar üzülmezler.
Allah’ın delillerini yalanlayanların durumu
36) Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenlere gelince; onlar ateş halkıdır ve onda devamlı kalıcıdırlar.
37) Allah’a karşı yalan yere iftira eden ve ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitap’tan kendilerine bir pay erişenler işte bunlardır. Resullerimiz onları vefat ettirirken: “Allah’tan başka yalvardıklarınız nerede?” dediklerinde (onlar): “Bizden saptılar” derler ve kendi aleyhlerine kâfir olduklarına şahitlik ederler.
38) (Allah): "Sizden önce gelen insan ve cin topluluklarıyla ateşe girin!" (der.) Her topluluk oraya girdiğinde bir öncekine lanet eder. Sonunda orada toplandıklarında sonrakiler öncekiler için: "Rabbimiz, bizi saptıranlar işte onlar, artık onlara ateşten iki kat azap ver!" derler. (Allah): "Hepsi için iki kat vardır, fakat siz bilmezsiniz" der.
39) Ve öncekiler sonrakilere: “Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandıklarınızdan ötürü tadın azabı!” derler.
40) Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenlere gelince; Onlara gök kapıları açılmaz ve halat iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. Suçluları işte böyle cezalandırırız!
41) Onlar için cehennemden bir yatak ve üstlerine örtüler vardır. Zalimleri işte böyle cezalandırırız!
Doğruluk üzerinde yaşayanların cennete kabulü
42) İman edip salih işler yapanlara gelince; kimseye gücünün yettiğinin dışında sorumluluk yüklemeyiz. İşte onlar cennet halkıdır ve onlar orada kalıcıdırlar.
43) Onların göğüslerinde düşmanlık adına ne varsa çekip aldık. Onların altlarından ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’adır. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun ki Rabbimizin resulleri bize mutlak bir gaye için gelmişler” derler. (Onlara): “İşte bu, yaptıklarınız sayesinde varis kılındığınız cennettir!” diye seslenilir.
44) Ve cennet halkı ateş halkına: “Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. (Diğerleri): “Evet” derler. Böyleyken aralarında bir duyurucu: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!” diye seslenir.
45) Onlar Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu eğri göstermek isterler. Onlar Ahiret’i de reddederler.
46) Aralarında orta bir yer ve herkesi simalarından tanıyan irfan üzere kişiler vardır. Cennet halkına: “Selam üzerinize olsun” diye seslenirler. Onlar henüz oraya girmemiştir fakat (girmeyi) arzulamaktadırlar.
47) Onların bakışları ateş halkına çevrilince: “Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla beraber kılma” derler.
48) (Bu) irfan ehli, simalarından tanıdıklarına: “Biriktirdikleriniz ve büyüklenmeniz size fayda sağlamadı” diye seslenirler:
49) “Allah’ın kendilerine rahmet etmeyeceği hususunda yemin ettikleriniz bunlar mı? Girin cennete, sizin için korku yoktur, üzülmeyeceksiniz de!”
50) Ve ateş halkı cennet halkına: “Bize biraz sudan veya Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden aktarın” diye seslenirler. (Cennettekiler): “Muhakkak ki Allah kâfirlere o ikisini haram etti” derler.
Ahiret için dünyada ne ekilirse o biçilir
51) Onlar dinlerini oyun ve eğlence edindiler; dünya hayatı onları aldattı. O halde onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları unuturuz.
52) Andolsun ki onlara bir Kitap getirdik ve onu, inanan bir topluma rahmet ve hidayet olması için bir ilim üzere açıkladık.
53) Onlar onun tevilinden başkasına mı bakıyorlar? Tevili geldiği gün daha önceden onu unutanlar: “Rabbimizin resulleri mutlak bir gaye için gelmişti. Bizim için şefaat edecek şefaatçiler var mıdır?” veya “Geri döndürülelim ki yaptıklarımızdan başkasını yapmış olalım” derler. Kendilerini hüsrana uğratmışlardır ve uydurdukları şeyler de onlardan sapmıştır.
54) Muhakkak ki Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra yönetime kurulandır. Geceyi devamlı onu kovalayan gündüze bürür. Güneş, ay ve yıldızlar emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratma ve emir O'na aittir. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
55) Rabbinize tevazuyla ve içten içe yalvarın. O, haddi aşanları sevmez.
56) Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. O’na korku ve umutla dua edin. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.
57) Rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgârları gönderen O’dur. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiklerinde onları ölü bir beldeye sevk ederiz ve bununla oraya su indiririz. Bu şekilde onunla bütün mahsullerden çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkarırız. Umulur ki öğüt alırsınız.
58) Temiz belde Rabbinin izniyle bitkisini çıkarır. Pis olanınki ise zararlı bitkiden başkasını çıkarmaz. Şükreden bir topluluğa ayetlerimizi işte böyle açıklıyoruz!
Nuh kavminin akıbeti
59) Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. (O da): “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Muhakkak ki ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
60) Kavminin önde gelenleri: “Muhakkak ki biz seni apaçık bir sapmışlık içinde görüyoruz!” dediler.
61) (Nuh onlara): “Ey kavmim, ben sapmışlıkta değilim, lakin alemlerin Rabbinden bir resulüm!” dedi:
62) “Size Rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum ve size öğüt veriyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri (de) Allah’tan öğreniyorum.
63) Sizi uyarması, bilinç sahibi olmanız ve bu şekilde merhamet olunmanız için içinizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine mi şaşırdınız?”
64) Fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayanları (da) boğduk. Muhakkak ki onlar kör bir kavimdiler.
Ad kavminin akıbeti
65) Ve Ad (kavmine) kardeşleri Hud’u (gönderdik). (O),: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur. Hâlâ bilinçlenmeyecek misiniz?” dedi.
66) Kavminden önde gelen kâfirler: “Muhakkak ki biz seni sefahat içinde görüyoruz ve mutlaka senin yalancılardan olduğunu zannediyoruz” dedi(ler).
67) (Hud onlara): “Ey kavmim, ben sefahatte değilim! Fakat alemlerin Rabbinden bir resulüm!” dedi:
68) “Size Rabbimin mesajlarını tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.
69) Sizi uyarması için içinizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine mi şaşırdınız? (Allah’ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve yaratılışta sizi daha üstün kıldığını hatırlayın. O halde kurtuluşa ermeniz için Allah’ın nimetlerini hatırlayın.
70) (Onlar Hud’a): “Sen bize, tek Allah’a kul olmamız ve atalarımızın kul olduklarını terk etmemiz için mi geldin? Eğer doğru sözlülerdensen bize vadettiğin şeyi getir!” dediler.
71) (Hud onlara): “Rabbinizden üzerinize gelecek bir pislik ve gazaba mahkum edilmiş bulunuyorsunuz. Allah’ın, hakkında hiçbir yetki indirmediği, sizin ve atalarınızın isimlendirdiği isimler üzerinde mi benimle mücadele edeceksiniz? Öyleyse bekleyin! Muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim” dedi.
72) Böylece onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve mümin olmayan kimselerin ise kökünü kestik.
Semud kavminin akıbeti
73) Ve Semud (kavmine) kardeşleri Salih’i (gönderdik). (O),: “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden bir delil geldi. Allah’ın bu dişi devesi sizin için bir ispattır. Artık onu bırakın da Allah’ın arzında yesin. Ona kötü niyetle dokunmayın. Yoksa sizi acıklı bir azap yakalar” dedi:
74) “Ve Ad kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve size nam verdiğini hatırlayın. Onun düzlüklerinde köşkler ediniyor, dağlara evler yontuyorsunuz. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.”
75) Kavminin büyüklenen önde gelenleri iman edenlerden güçsüz olanlara: “Siz Salih’i, Rabbi tarafından gönderilmiş mi biliyorsunuz?” dediler. (Onlar da cevaben): “Muhakkak ki biz onunla gönderilen şeye iman edenleriz” dediler.
76) Büyüklenenler: “Muhakkak ki biz sizin iman ettiğiniz şeyi tanımayanlarız” dedi(ler).
77) Bunun üzerine dişi deveyi kestiler, Rablerinin emrinden dışarı çıktılar ve: “Ey Salih, şayet sen resullerdensen tehdit ettiğin azabı bize getir!” dediler.
78) Bunun üzerine onları o sarsıntı yakaladı ve kendi yurtlarında dize geldiler.
79) O zaman (Salih) onlardan yüz çevirdi ve (onlara): “Ey kavmim, andolsun ki Rabbimin mesajını sizlere tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz” dedi.
Lut kavminin akıbeti
80) Ve Lut’u (da gönderdik). (O), kavmine: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı aşırılığı mı getiriyorsunuz?” dedi:
81) “Siz kadınların aşağısında erkeklere şehvetle varıyorsunuz. Doğrusu siz haddi aşan bir kavimsiniz.”
82) Kavminin cevabı: “Çıkarın onları yurdunuzdan! (Güya) onlar kendilerini temiz tutan insanlar!” demekten başka bir şey olmadı.
83) Böylece biz hanımı hariç onu ve ona uyanları kurtardık. O, geride kalanlardan oldu.
84) Ve üzerlerine yağmur yağdırdık! Bak suçluların akıbeti nasıl oldu!
Medyen kavminin akıbeti
85) Ve Medyen (kavmine) kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). (O): “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin! Sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçü ve tartıya vefa gösterin. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene girmişken yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer müminlerseniz bu sizin için daha hayırlıdır” dedi:
86) “O’na iman edenleri tehdit ederek Allah’ın yolundan engellemek ve onu eğri göstermek için her yola çöreklenmeyin. Azken sizi çoğalttığını hatırlayın ve bozguncuların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın!
87) Eğer içinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye inanır ve bir grup da inanmazsa, Allah, aramızda hüküm verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
88) Kavminin büyüklenen önde gelenleri: “Ey Şuayb, sen ve seninle birlikte iman edenleri mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız ya da siz bizim inanç ve hayat felsefemize dönersiniz” dedi(ler). (Şuayb): “Biz hoşlanmasak da mı?” dedi:
89) “Allah’ın bizi ondan kurtarmasından sonra biz sizin inanç ve hayat tarzınıza dönersek Allah’a yalan yere iftira etmiş oluruz. Rabbimiz Allah’ın istemesi müstesna, bizim ona dönmemiz mümkün değildir. Rabbimiz ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Biz, Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında gerçeği açığa çıkar. Sen açığa çıkaranların en hayırlısısın.”
90) Kavminden kâfirlerin önde gelenleri: “Eğer siz gerçekten Şuayb’a uyarsanız, mutlaka hüsrana uğrayanlardan olursunuz” dedi(ler).
91) Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı da kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
92) Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç faydalanmamış gibi oldular. Şuayb’ı yalanlayanlar hüsrana uğradılar.
93) Böylece Şuayb onlardan döndü ve: "Andolsun ki Rabbimin mesajlarını size tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Artık kafir bir kavme nasıl üzülürüm?" dedi.
Kur’an’ın muhatabı olan toplumları ibret almaya davet
94) Biz hiçbir memlekete bir resul göndermedik ki tevazu sahibi olmaları için oranın halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım.
95) Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne zaman ki çoğaldılar (o zaman): “Darlık ve refah atalarımıza da dokunmuştu” dediler. Biz de onları farkında değillerken ansızın yakaladık.
96) Eğer o ülkelerin halkları iman etmiş ve bilinçlenmiş olsalardı elbette onlara göklerden ve yerden bereketler açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de onları kazanmış olduklarından ötürü yakalayıverdik.
97) Yoksa o ülkelerin halkları, geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98) Veya o ülkelerin halkları, kuşluk vakti eğlenedururlarken azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
99) Yoksa Allah’ın plânından mı emin oldular? Hüsrana uğrayan bir topluluktan başkası Allah’ın plânından emin olmaz.
100) Sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara, eğer istesek kendilerini de günahlarından ötürü musibete uğratabileceğimiz gerçeği, hidayet etmedi mi? Kalplerinin üzerini de mühürlerdik de artık işitemezlerdi.
101) İşte sana haberlerinden bahsettiğimiz toplumlar! Andolsun resulleri onlara açık delillerle gelmişti. Fakat önceden yalanladıkları şeye iman edecek değillerdi. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.
102) Biz onların çoğunda sözde durma diye bir şey bulmadık. Biz onların çoğunu fasıklar olarak bulduk.
Firavun ve yandaşlarının akıbeti
103) Sonra, onların ardından Firavun’a ve önde gelen (adamlarına) delillerimizle Musa’yı gönderdik. Fakat o (delillerimize karşı) haksızlık ettiler. Bozguncuların akıbeti nasılmış gör!
104) Musa: “Ey Firavun, muhakkak ki ben alemlerin Rabbinin bir resulüyüm” dedi:
105) “Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek üzerime borçtur. Size Rabbimden açık bir delille geldim. Artık benimle beraber İsrailoğullarını gönder.”
106) (Firavun): “Eğer bir delille geldiysen ve doğru sözlülerdensen haydi getir onu” dedi.
107) Bunun üzerine asasını atınca, o bir yılan oluverdi.
108) Ve elini çıkardığında o, bakanlar için beyaz oldu.
109) Firavun kavminin önde gelenleri: “Muhakkak ki bu (adam) bilge bir sihirbazdır!” dedi(ler).
110) (Firavun): “Sizi topraklarınızdan çıkarmak istiyor. O halde siz ne buyurursunuz?”
111) “Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere toplayıcılar yolla” dediler:
112) “Bilge sihirbazların hepsini sana getirsinler.”
113) Ve sihirbazlar Firavun’a geldiler: “Eğer galip olursak muhakkak ki bize bir ücret vardır (değil mi?)” dediler.
114) (Firavun): “Evet ve mutlaka (bana) yakın kimse(ler)den olacaksınız” dedi.
115) (Sihirbazlar): “Ey Musa, sen mi atacaksın, yoksa biz mi atalım?” dediler.
116) (Musa): “Atın!” dedi. Bunun üzerine (sihirbazlar) attıkları zaman insanların gözlerini büyülediler ve onları korkuttular. Büyük bir sihir getirdiler.
117) Ve Musa’ya “Asanı at!” diye vahyettik. Bunun üzerine o, (sihirbazların) uydurduklarını yuttu.
118) Böylece hak yerini buldu ve onların yaptıkları batıl oldu.
119) Bu şekilde onlara galip gelindi ve küçük düştüler.
120) Ve sihirbazlar (yere) kapanarak hürmet gösterdiler.
121) “Alemlerin Rabbine iman ettik” dediler:
122) “Musa ve Harun’un Rabbine!”
123) Firavun: “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz! Muhakkak ki bu onun halkını çıkarmanız için şehirde kurguladığınız bir plandır. Yakında bileceksiniz!” dedi:
124) “Muhakkak ki ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım.”
125) (Sihirbazlar): “Muhakkak ki biz Rabbimize dönmüş oluruz!” dediler:
126) “Sen Rabbimizin delilleri bize geldiğinde iman etmemizden başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun! Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi teslim olmuş olarak vefat ettir.”
127) Ve Firavun kavminin önde gelenleri: “Musa ve kavmini yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi salacaksın?” dedi(ler). (Firavun): “O halde onların oğullarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üstünde ezici bir güce sahibiz!” dedi.
128) Musa, kavmine: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Muhakkak ki yeryüzü Allah’ındır. İstediği ve dileyen kullarını ona varis kılar. (Mutlu) son bilinç sahiplerinindir” dedi.
129) (Kavmindekiler, Musa’ya): “Sen bize gelmeden önce de bize eziyet edildi, geldikten sonra da” dediler. (Musa): “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve sizi yeryüzünde halife kılar. Böylelikle nasıl amel edeceğinize bakar” dedi.
130) Ve andolsun ki Firavun milletini ders alsınlar diye yıllar süren ürün kıtlığına uğrattık.
131) Onlara bir iyilik erişse “Bu bizdendir!” derler ve onlara bir kötülük isabet etse onu Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğundan sayarlardı. İyi bilin ki onların uğursuzluğu Allah katındandır, fakat onların çoğu bilmezler.
132) Ve (şöyle) dediler: “Bizi onunla büyülemek için delil(ler)den ne getirirsen getir, biz sana iman edecek değiliz.”
133) Bunun üzerine onlara tufan, çekirge, haşarat, kurbağa, kan gibi ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklendiler ve suçlu bir topluluk oldular.
134) Ve üzerlerine azap çökünce: “Ey Musa! Rabbine sana verdiği söz adına bizim için dua et. Eğer azabı bizden kaldırırsan sana mutlaka iman ederiz ve seninle birlikte İsrailoğullarını göndeririz” dediler.
135) Onların ulaşabileceği belirli bir süreye kadar üzerlerinden azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüyorlardı.
136) Bundan dolayı onlardan intikam aldık, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları sebebiyle onları denizde boğduk.
İsrailoğullarının Firavun sonrası işledikleri
137) Ve o zayıf bırakılmış kavmi, bereketli kıldığımız yerin doğularına ve batılarına varis kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği en güzel söz, onların sabretmelerinden ötürü tamamlandı. Firavun ve halkının yaptıklarını ve yükselttiklerini de yerle bir ettik.
138) Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Sonra kendilerine ait putlara tapan bir kavimle karşılaştılar (ve): “Ey Musa, onların ilahları gibi bize de ilah yap!” dediler. (Musa): “Muhakkak ki siz cahillik eden bir kavimsiniz!” dedi:
139) “Muhakkak ki bunların içinde bulundukları (durum) bir yıkımdır ve yapmakta olduklarının hepsi batıldır.
140) O, sizi alemlere üstün kılmışken, size Allah’tan başka bir ilah mı arayayım?” dedi:
141) “Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Sizi azabın en kötüsüne maruz bırakıyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor ve kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size rabbinizden büyük bir bela vardı.”
142) Ve Musa’ya otuz gece vadettik ve onu on ile tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun’a: “Kavmimde benim yerime halef ol, ıslah et ve bozguncuların yoluna uyma!” dedi.
143) Musa belirlediğimiz zamanda gelince ve Rabbi onunla konuşunca: “Rabbim, bana görün, sana bakayım!” dedi. (Allah): “Beni asla göremezsin! Fakat dağa bak, o, yerinde kalabilirse, sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça etti ve Musa baygın düştü. Kendine gelince: “Sen münezzehsin, sana pişmanlığımı arz ediyorum, ben müminlerin ilkiyim!” dedi.
144) (Allah): “Ey Musa, muhakkak ki ben, seni mesajlarımla ve konuşmamla insanlar üzerine seçtim. Artık sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol” dedi.
145) Biz ona her şeyden öğüt verilecek ve açıklanacak ne varsa levhalara yazdık. Şimdi onları kuvvetlice tut ve kavmine en güzel şekilde onlara sarılmalarını emret. Fasıkların yurdunu size göstereceğim.
146) Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri ayetlerimden çevireceğim. Bütün ayetleri görseler de o(nlar)a iman etmezler. Eğer doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Şayet azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu, ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları sebebiyledir.
147) Ayetlerimizi ve Ahiret’i yalanlayanların amelleri heba olmuştur. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
148) Musa’nın kavmi ondan sonra takılarından, böğüren bir buzağı cesedi (yapıp) onu (ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları hiçbir yola iletmediğini görmediler mi? Onu (ilah) edindiler ve zalim (kimseler) oldular.
149) Elleri dökülünce ve kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce: “Eğer Rabbimiz bize rahmet etmez ve bağışlamazsa, mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler.
150) Ve Musa hüsran içinde öfkeyle kavmine döndüğünde: “Benden sonra arkamdan ne kötülükler ettiniz! Rabbinizin emri için niçin acele ettiniz?” Ve levhaları attı. Kardeşinin başını tuttu. Onu kendine doğru çekiştirirken (kardeşi ona): “Ey anamın oğlu! Muhakkak ki kavmim beni güçsüz buldu ve neredeyse beni öldürüyorlardı. Üzerime gelerek düşmanı güldürme ve beni bu zalimler topluluğuyla beraber tutma” dedi.
151) (Musa): “Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla. Bizi rahmetine dahil et. Sen merhametlilerin en merhametlisisin!” dedi.
152) Buzağıyı (ilah) edinenlere mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir zillet erişecektir. İşte iftiracıları böyle cezalandırırız.
153) Ve kötülükleri işledikten sonra pişman olanlar ve iman edenlere gelince; muhakkak ki o (pişmanlıktan) sonra Rabbin bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
154) Ve Musa, öfkesi yatışınca levhaları aldı. Onun nüshalarında Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır.
155) Ve Musa tayin ettiğimiz bir vakit için halkından yetmiş adam seçti. Onları şiddetli sarsıntı yakalayınca: “Ey Rabbim! İsteseydin bundan önce onları da beni de helak ederdin. İçimizden sefahatte olanların yaptıklarından ötürü bizi helak mı edeceksin? Bu, senin sınamandan başka bir şey değildir. Onunla dileyeni dalalette bırakırsın, istediğini ve dileyeni hidayete erdirirsin. Sen bizim dostumuzsun. O halde bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın” dedi:
156) “Bize bu dünyada iyilik yaz, Ahiret’te de. Biz gerçekten sana yöneldik.” Allah: “Azabımı istediğime ulaştırırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu bilinçli olanlara, zekat verenlere ve ayetlerimize iman edenlere yazacağım” dedi.
İsrailoğullarından iyiliği veya bozgunculuğu seçen topluluklar
157) Nitekim onlar Tevrat ve İncil’de yazılı olan yanlarında (bulacakları) resule uyarlar. O ümmî nebi onlara sağduyulu olmayı emreder ve onları sınır tanımazlıktan meneder. Onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Onların üzerindeki kısıtlamaları ve prangaları kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura uyanlar kurtuluşa erenlerdir.
158) De ki: “Ey insanlar! Ben hepiniz için göklerin ve yerin egemenliğine sahip olan Allah’ın resulüyüm. Ondan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. O halde Allah’a ve resulüne iman edin. O ümmî nebi ki Allah’a ve kelimelerine iman eder. O’na uyun ki hidayete eresiniz.”
159) Musa’nın kavminden hakka yönelten ve onunla adaletli davranan bir topluluk vardı.
160) Ve biz onları oymaklar halinde on iki kabileye ayırdık. Halkı ondan su istediği zaman Biz Musa’ya “Asan ile taşa vur!” diye vahyettik. Böylece ondan on iki pınar fışkırdı. Her topluluk içeceği yeri bildi. Ve onları bulutlarla gölgeledik ve onlara lütuf ve afiyet indirdik; “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlardan yiyin” (dedik). (Onlar) bize zulmetmediler, fakat kendi kendilerine zulmediyorlardı.
161) Ve onlara: “Şu şehre yerleşin ve ondan istediğiniz yerden yiyin. Af dilediğinizi söyleyin ve kapısından hürmet göstererek girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara fazlasını vereceğiz” denildiğinde,
162) onlardan zulmedenler, sözü onlara söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz de zulümlerinden ötürü onlara gökten bir azap gönderdik.
163) Onlara deniz kıyısında olan beldeden sor. Cumartesi gününde balıkları onlara akın akın geldiğinde Cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Yasaklama olmadığında da (balıklar) onlara gelmiyorlardı. Fasık olmaları sebebiyle biz onları sınıyorduk.
164) Ve onlardan bir topluluk: “Allah’ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?” demişti. Onlar: “Rabbinize bir mazeret sunmak için ve belki bilinç sahibi olurlar diye” dediler.
165) Hatırlatıldıkları şeyi unuttuklarında, kötülükten alıkoyanları kurtardık ve zulmedenleri fasık olmaları sebebiyle şiddetli bir azap ile yakaladık.
166) Yasaklandıkları şeyden vazgeçmeyince onlara: “İlkel maymunlar olun!” dedik.
167) Hani Rabbin Kıyamet Günü’ne kadar onları azabın en kötüsüne maruz bırakacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Muhakkak ki Rabbin cezası çabuk olandır ve elbette ki O, bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
168) Onları yeryüzünde topluluklara ayırdık. Onlardan bir kısmı salihler ve bir kısmı bunlardan aşağı olanlardır. Dönerler diye onları iyilikler ve kötülüklerle sınadık.
169) Ve onlardan sonra, yerlerine Kitab’a varis olan bir nesil geçti ve “(Nasıl olsa) bize mağfiret edilecek” diyerek kendilerine aşağılık menfaatler edindiler. Onlara o menfaatlerin bir mislisi daha gelse yine alırlar. Onlardan, Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyeceklerine dair, içinde olanı ders aldıkları Kitap sözü alınmamış mıydı? Ahiret yurdu bilinçli olanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akletmez misiniz?
170) Onlar Kitab’a sarılırlar ve salâti ayakta tutarlar. Muhakkak ki biz salihlerin iyiliklerini zayi etmeyiz.
171) Onlar üzerine dağı bir gölgelik gibi çekmiştik. Onlar üzerlerine düşeceğini zannettiler. Size verdiğimiz şeyi kuvvetle tutun ve onun içinde olanı hatırlayın. Umulur ki bilinç sahibi olursunuz.
İnsanlığın ezelî iyilik ve kötülük mücadelesi
172) Hani Rabbin, Ademoğullarından kendileri ardından gelen soylarını almış ve onları kendi kendilerine şahit tutmuştu: “Ben Rabbiniz değil miyim?” “Bilakis, biz (buna) şahidiz” demişlerdi. Bunu yapmamız, Kıyamet Günü “Biz bundan habersizdik!” dememeniz içindir.
173) Veya “Bizden önceki atalarımız ortak koştular ve biz onlardan sonraki bir nesiliz. O halde bizden önceki batılcıların yaptıklarından ötürü bizleri helak mı edeceksin?” dememeniz için.
174) Ayetlerimizi işte böyle açıklıyoruz. Umulur ki dönerler.
175) Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde onlardan uzaklaşan, şeytanın onu peşine taktığı ve böylece azgınlardan olan kimsenin haberini anlat.
176) İsteseydik o (kimseyi) o (ayetlerle) yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve hevasına uydu. Onun örneği köpeğin hali gibidir. Üzerine varsan da solur, terk etsen de solur. İşte bu, ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumudur. Onlara bu olayı anlat. Umulur ki düşünürler.
177) Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmedenlerin durumu ne kötüdür.
178) Kim Allah’a yönelirse hidayete ermiş olur ve kim saparsa, onlar hüsrana uğramış olurlar.
179) Ve andolsun ki insanlar ve cinlerden birçoğunu cehennem için ürettik. Onların kalpleri vardır, onunla kavrayamaz; gözleri vardır, onunla göremez; kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir; hatta, daha da sapmışlardır. İşte onlar gafillerdir.
180) En güzel isimler Allah’ındır, o halde O’na o(nlar)la dua edin. O’nun isimlerini tahrif edenleri terk edin. Onlar, yapmış oldukları şeyden ötürü cezalandırılacaklar.
181) Yarattıklarımızdan bir topluluk (vardır ki) hakka yöneltir ve onunla adilane (hükmederler).
182) Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onları bilemeyecekleri bir yerden derecelendireceğiz.
183) Ve onlara mühlet veririm. Benim tuzağım çok sağlamdır.
184) Onlar düşünmediler mi ki arkadaşlarında cinnetten (yana) bir şey yoktur. O, ancak apaçık bir uyarıcıdır.
185) Onlar göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın yarattığı şeylere ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimaline bakmazlar mı? Bundan sonra artık hangi hadise inanırlar?
186) Allah kimi sapmışlıkta bırakırsa artık onu hidayete erdirecek yoktur. Allah, onları azgınlıkları içinde bocalar durur halde bırakır.
187) Sana Saat’in ne zaman vuku bulacağını sorarlar. De ki: “Onun ilmi ancak Rabbimdedir. Onu, vakti geldiğinde ortaya çıkaracak ancak O’dur. Göklere ve yere ağır gelen o şey, size de ancak ansızın gelecektir.” Sanki onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun ilmi Allah nezdindedir.” Fakat insanların çoğu bilmezler.
188) De ki: “Allah’ın izin vermesi hariç ben kendi nefsime fayda veya zarar verecek hükümranlığa sahip değilim. Eğer ben gaybı bilmiş olsaydım elbette ki hayrı çoğaltırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak iman eden bir topluma uyarıcı ve müjdeleyiciyim.”
İnsanı ve evlatlarını yaratan Allah’tır
189) Sizi bir nefisten yaratan ve kendisiyle sükûnet bulmanız için ondan da eşini yaratan O’dur. Onu örtüp (bürüyünce) hafif bir yükle yüklendi ve onunla gezindi. Ne zaman ki ağırlaştı, ikisi (de) Rableri Allah’a: “Eğer bize salih (bir evlat) verirsen mutlaka sana şükredenlerden oluruz” (diye) dua ettiler.
190) Fakat onlara salih (bir evlat) verince de kendilerine verilen şey hakkında O’na ortak koştular. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir.
191) Onlar kendileri yaratılıyorken, bir şeyi yaratamayanı mı ortak koşuyorlar?
192) Hâlbuki ne onlara yardım edebilir, ne de kendilerine yardım edebilirler.
193) Eğer onları hidayete davet etseniz size uymazlar. Onları davet etseniz de sussanız da sizin için birdir.
Dua yalnız Allah’a edilir
194) Allah dışında yalvardıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer doğru sözlülerseniz haydi onları çağırın da hemen size icabet etsinler.
195) Onların yürüyecek ayakları mı var? Veya tutacak elleri mi var? Ya da görecek gözleri mi var, veya işitecek kulakları mı var? De ki: “Haydi, ortak saydıklarınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun da bana göz bile açtırmayın!
196) Muhakkak ki benim dostum Kitab’ı indiren Allah’tır. O, salihlerin dostudur.”
197) O’nun dışında yalvardıklarınızın size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler.
198) Ve onları hidayete davet etseniz işitmezler. Sana baktıklarını görürsün. Onlar görmezler.
199) Af (yolunu) tut, sağduyulu olmayı emret, cahillerden yüz çevir.
200) Eğer seni şeytandan bir fısıltı dürterse Allah’a sığın. Muhakkak ki O, işitendir, bilendir.
201) Muhakkak ki bilinç sahibi kimselere ne zaman şeytandan bir tufan dokunsa, hatırlarlar (ve) böylece (hakkı) görürler.
202) Kardeşleri ise, onları sapmışlığa sürüklerler, sonra da peşlerini bırakmazlar.
203) Onlara bir ayet getirmediğin zaman: “Onu (bir yerlerden) derleseydin olmaz mıydı?” derler. De ki: “Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu, Rabbinizden (gelen) aydınlatmalardır. İman eden bir topluluğu hidayet ve rahmete erdirir.”
204) Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun. Umulur ki merhamet edilirsiniz.
205) Rabbini sabah akşam içten içe tevazu ile, ürpererek, sessizce hatırla ve gafillerden olma.
206) Muhakkak ki Rabbinin katındakiler ona hizmet etmekte büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler, O’na itaat ederler.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.