Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Cennetliklerin Ahiret’teki durumu
1) Vaka gerçekleştiğinde,
2) Onun gerçekleşmesini yalanlayan olmaz.
3) Aşağılatıcı ve yücelticidir.
4) Yer şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığında,
5) ve dağlar paramparça parçalandığında,
6) ve böylece dağılıp savrulduğunda,
7) siz de üç sınıfa ayrıldığınızda,
8) işte o sağ tarafta olanlar var ya sağ tarafta olanlar,
9) ve o sol tarafta olanlar var ya sol tarafta olanlar,
10) ve öne geçenler; öne geçenler,
11) İşte onlar yaklaştırılmış olanlardır.
12) Nimet cennetlerindedirler.
13) Çoğu öncekilerden,
14) birazı da sonrakilerdendir.
15) Süslenmiş koltuklardadırlar.
16) Karşılıklı yaslanmışlardır.
17) Etraflarında ebedîliğe ermiş delikanlılar dolaşır
18) kaynalarından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehlerle.
19) O’ndan dolayı ne ara verirler ne de sarhoş olurlar.
20) Ve seçtikleri meyveler,
21) ve iştahlarının çektiği kuş eti,
22) Ve göz aydınlığı arkadaşlar,
23) Saklanmış inci gibidirler.
24) Yaptıklarına ödül olarak.
25) Ne boş bir söz işitirler orada, ne de günaha sokma vardır.
26) Sadece “Selam, selam” denilir.
27) Sağ tarafta olanlar var ya sağ tarafta olanlar!
28) Dikensiz sedir ağaçlarında,
29) ve yüklü muz ağaç(ları),
30) yayılmış gölgeler,
31) fışkıran sular,
32) birçok meyveler...
33) Kesintisiz ve yasaksız...
34) Ve yüksek döşekler...
35) Muhakkak ki onları yeniden inşa ederiz.
36) Onları el değmemiş kılarız.
37) Hayat dolu topraklar,
38) sağ taraftakiler için.
39) Birçoğu öncekilerdendir.
40) Birçoğu da sonrakilerdendir.
Cehennemliklerin Ahiret’teki durumları
41) Ve o sol tarafta olanlar var ya sol tarafta olanlar,
42) Nüfuz eden kaynar su içindedirler.
43) ve bunaltıcı bir gölge,
44) Ne serindir, ne de hoş,
45) Onlar bundan önce, önde gelenlerdi.
46) Büyük günahta ısrarlıydılar.
47) “Biz öldüğümüzde, toprak ve kemik haline geldiğimizde mi diriltileceğiz?” diyorlardı:
48) “Önceki atalarımız da mı?”
49) De ki: “Öncekiler de sonrakiler de.”
50) Muhakkak ki bilinen bir günün tayin edilmiş vaktine toplanacaklar.
51) “Sonra gerçekten siz, ey sapmış yalancılar,
52) Elbette zakkum ağacından yiyeceksiniz,
53) içlerinizi ondan dolduracaksınız,
54) üzerine de kaynar sudan içeceksiniz,
55) (hem de) susuz devenin içişi gibi içeceksiniz.”
56) Onların Din Günü’ndeki ağırlanmaları böyledir.
57) Sizi biz yarattık, doğrulamanız gerekmez miydi?
Allah insanları tefekküre davet ediyor
58) Arzuladığınız (bebeği) görmüyor musunuz?
59) Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratıcılar biz miyiz?
60) Aranızda ölümü de biz takdir ettik. Bizim önümüze geçilemez
61) benzerlerinizi yerinize getirme ve sizi bilemeyeceğiniz bir yerde inşa etme konusunda.
62) Andolsun ki ilk inşa etmeyi (bizzat) bildiniz. Hâlâ öğüt almayacak mısınız?
63) Ektiğinizi gördünüz mü?
64) Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa bitirenler biz miyiz?
65) Eğer isteseydik onu kupkuru kılardık, siz de şaşırıp kalırdınız.
66) (O zaman da): “Doğrusu biz borçlandık.
67) Daha da ötesi, biz mahrum bırakıldık” (derdiniz).
68) Peki içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69) Onu siz mi buluttan indiriyorsunuz yoksa indirenler biz miyiz?
70) Eğer isteseydik onu acı kılardık. Hâlâ şükretmeyecek misiniz?
71) Yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72) Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz yoksa inşa edenler biz miyiz?
73) Onu bir ibret ve kullananlar için bir fayda kıldık.
74) O halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
Allah, Kur’an’ın kendi sözü olduğuna yemin ediyor
75) Yıldızların mevkilerine yemin ederim,
76) -eğer bilirseniz- muhakkak ki o büyük bir yemindir
77) muhakkak ki o, şerefli bir okuma metnidir.
78) Korunmuş bir Kitap’tadır.
79) Ona temizlenenlerden başkası temas edemez.
80) Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81) Şimdi siz bu sözü mü lekeleyeceksiniz?
82) Rızkınızı, yalanlamanız mı kılıyorsunuz?
83) Peki (can) boğaza ulaştığında (ne olacak)?
84) O zaman siz nazar edersiniz.
85) Biz o (can)a sizden daha yakınız fakat siz görmezsiniz.
86) Eğer siz sorgulanmayacaksanız
87) o (can)ı geri getirin, eğer doğru sözlülerseniz.
88) Eğer (o can) yaklaştırılanlardan ise
89) (Ona) rahatlık, güzel kokular ve nimet cennetleri vardır.
90) Ve eğer sağ taraftakilerden ise,
91) (Ona): “Sana sağ taraftakilerden selam var!” (denecek).
92) Eğer o sapmış yalancılardan ise,
93) Ona kaynar sudan bir ağırlanma
94) ve cehenneme atılma (vardır).
95) Muhakkak ki bu kesin gerçektir.
96) O halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Tüm işler Allah’a bağlıdır
1) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir. O, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
2) Göklerin ve yerin yönetimi O’na aittir. Hayat verir ve öldürür. O, her şeye güç yetirendir.
3) O, ilktir, sondur, dıştakidir ve içtekidir. O, her şeyi bilendir.
4) Allah gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra yönetime kurulandır. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilendir. Siz nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görendir.
5) Göklerin ve yerin yönetimi O’na aittir. Tüm işler Allah’a döndürülür.
6) Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O, sinelerdekini bilendir.
Allah, müminleri infak etmeye çağırıyor
7) Allah’a ve resulüne iman edin ve sizi idareci kıldığı şeylerden infak edin. Sizden iman edenler ve infak edenler için büyük bir ödül vardır.
8) Size ne oluyor da resul sizi, Rabbinize iman etmeye çağırırken Allah’a iman etmiyorsunuz. Bir de sizden misak almıştı, eğer müminseniz.
9) Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açıklayıcı ayetler indiren O’dur. Muhakkak ki Allah sizin için kolaylık gösterendir, Merhamet Eden’dir.
10) Size ne oluyor da Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Sizden, fetihten önce infak edenler ve çarpışanlar (başkalarıyla) bir değildir. Onların dereceleri sonradan infak edenler ve çarpışanlarınkinden daha büyüktür. Allah hepsine en güzel olanı vaadetmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
11) Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah onun için bunu kat kat arttırır. Onun için büyük bir ödül vardır.
12) O gün mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların nurlarının önlerinden ve sağlarından koştuğunu görürsün. Bugün sizin müjdeniz; altından ırmaklar akan, içinde kalıcı olacağınız cennetlerdir. İşte bu, büyük bir başarıdır.
İstenildiği halde infak etmeyenler münafıklarla örneklendiriliyor
13) O gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar iman edenlere: “Bize bakın da sizin nurunuzdan faydalanalım” derler. (Onlara): “Arkanıza dönün de bir nur arayın” denilir. Bunun üzerine aralarına iç tarafında rahmet ve dış tarafında azap olan kapılı bir sur çekilir.
14) “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Evet, fakat siz kendinizi fitneye (saldınız) ve beklediniz, tereddüt ettiniz ve Allah’ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. Aldatıcı da sizi Allah ile aldattı.
15) Artık bugün sizden ve küfürde direnenlerden fidye alınmaz. Varacağınız yer ateştir. Sizin mevlânız odur. Ne kötü bir varış yeridir!
16) İman edenlerin, haktan inen Allah’ın zikri için kalplerinin saygı duyacağı zaman gelmedi mi? Onlar, öncesinde kendilerine Kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, bundan ötürü de kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu fasıktır.
17) Bilin ki yeryüzüne ölümünden sonra Allah hayat verir. Akledesiniz diye ayetleri size böyle açıkladık.
18) Muhakkak ki sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler; onlar için (ödül) kat kat arttırılır ve büyük bir ödül de onlar içindir.
19) Allah’a ve resulüne iman edenler, işte onlar doğru sözlüler ve şahitlerdir. Rablerinin yanında ödülleri ve nurları vardır. Küfürde direnenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennem ahalisidir.
20) Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme, malları ve çocukları arttırmadır. Bir yağmur örneği gibidir ki, onun bitirdiği bitki, çiftçileri hoşnut eder. Sonra kurur da onu sararmış görürsün. Sonra çer çöp olur. (Aynen bunun gibi), Ahiret’te de şiddetli bir azap ve Allah’tan bir bağışlanma ve rıza vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir faydalanmadan başka bir şey değildir.
21) Rabbinizden olan bir bağışlanmaya ve Allah’a ve resulüne iman edenler için hazırlanmış, genişliği gökler ve yeryüzü kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah’ın istediğine ve dileyene verdiği bir lütuftur. Allah lütfu büyük olandır.
İnsanoğlunun başına gelen kıtlık, ölüm veya başka musibetler, infaktan ötürü değil, kaderinde olduğu içindir
22) Ne yeryüzünde ne de nefislerinizde, isabet eden hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yer almış olmasın. Muhakkak ki bu, Allah’a için çok kolaydır.
23) (Bu), kaybettiğiniz şeylere üzülmemeniz ve size verdiğiyle övünmemeniz içindir. Allah kendini beğenip büyüklenenleri sevmez.
24) Onlar cimrilik eder ve insanlara da cimriliği tavsiye ederler. Kim yüz çevirirse, muhakkak ki Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan, hamde layık olandır.
25) Andolsun ki resullerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla birlikte Kitab’ı ve mizanı indirdik. Ve görmediği hâlde kendisine ve resullerine kimin yardım edeceğini Allah’ın bilmesi için, kendisinde büyük sertlik ve insanlar için menfaatler bulunan demiri indirdik. Muhakkak ki Allah güçlüdür, azizdir.
26) Andolsun ki biz, Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik, nübüvveti ve Kitab’ı da onların soylarına bağışladık. Onlardan bir kısmı hidayete ermiştir. Onlardan çoğu da fasıktır.
Allah’ın rızasını kazanma Allah’ın emirlerini tastamam yerine getirmekle olur
27) Sonra onların izleri üzerine resullerimizi gönderdik ve Meryemoğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve ona uyanların kalplerine şefkat ve rahmet verdik. Onlara, Allah’ın rızasını (kazanmak için) kendilerinin icad ettiği ruhbanlığı biz önermedik. Fakat ona da hakkıyla riayet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere ödüllerini verdik. Fakat onlardan çoğu fasıktır.
28) Ey iman edenler, Allah’a itaat edin ve O’nun resulüne iman edin ki size rahmetinden iki pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah bağışlayandır, rahimdir.
29) Böylece, Ehli Kitap, Allah’ın lütfundan hiç bir şeye kadir olmadıklarını, lütfun tamamen Allah’ın elinde olduğunu ve onu istediğine ve dileyene verdiğini bilsinler. Allah büyük lütuf sahibidir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Zıhar hakkında
1) Allah, eşi hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü duydu. Allah ikinizin konuşmalarını işitiyordu. Muhakkak ki Allah işitendir, görendir.
2) Sizden kadınlarını anneleriymiş gibi dışlayanlar (bilsin ki) onların anneleri ancak onları doğuranlardır. Söyledikleri sınırı aşmış bir söz ve yalandır. Muhakkak ki Allah affedendir, bağışlayandır.
3) Kadınlarını (anneleriymiş gibi) dışlayıp sonrasında söylediklerinden dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce boyunduruktaki birini özgürlüğe kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
4) (Böyle bir kişi) bulamayanlar birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız siyam etsinler. Buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu, Allah’a ve resulüne iman etmiş olmanızdandır. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için acıklı bir azap vardır.
5) Allah ve resulüne karşı haddi aşanlar kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılmışlardır. İşte apaçık ayetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
6) Gün (gelir) Allah onların hepsini diriltir de onlara neler yaptıklarını haber verir. Allah onları saymıştır, onlarsa onu unutmuştur. Allah her şeye şahittir.
Kendilerine emredilenlere uymayıp gizlice isyan çıkarma amacında olanlar
7) Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa gerçekten bildiğini görmüyor musun? Gizlice konuşulduğunda dördüncüleri O olmayan üç (kişi) yoktur, altıncıları O olmayan beş (kişi) yoktur. O’nun kendileriyle beraber olmadığı, ne bundan az ne de bundan çok (kişi) mevcuttur. Sonra, Kıyamet Günü’nde yaptıklarını onlara haber verir. Muhakkak ki Allah her şeyi bilendir.
8) Gizli konuşmaktan men edilen sonra da men edildikleri şeye dönen ve günah işleme, düşmanlık ve resule isyan hakkında gizlice konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde seni, Allah’ın seni selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Kendi aralarında: “Söylediğimizden ötürü Allah bize azap etmeli değil miydi?” diyorlar. Cehennem onlara yeter. Oraya yönlendirilecekler. Ne kötü bir varış yeridir!
9) Ey iman edenler, gizli konuştuğunuzda günah, düşmanlık ve peygambere isyan hakkında konuşmayın. Erdemlilik ve bilinç sahipliği üzerine konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah hakkında bilinç sahibi olun.
10) Muhakkak ki iman edenleri üzmek için gizli konuşmak şeytandandır. (Oysa bu) Allah’ın izni dışında onlara bir şeyle zarar verecek değildir. Müminler Allah’a tevekkül etsinler.
11) Ey iman edenler, meclislerde size “Yol açın!” dendiğinde yol açın ki Allah da size yol açsın. Size “Kalkın!” dendiğinde de ayaklanın ki Allah sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
12) Ey iman edenler. Resulle gizli olarak konuşacağınızda o gizli konuşmanızdan önce bir sadaka sunun. Bu, sizin için daha hayırlı ve temizdir. Eğer bulamazsanız, Allah bağışlayıcıdır, Merhamet Eden’dir.
13) Gizli konuşmanızdan önce sadaka sunmaktan çekindiniz mi? Çünkü yapamadınız. Allah pişmanlıklarınızı kabul etti. Öyleyse salâti ikame edin, zekatı verin ve Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
14) Allah’ın kendilerine öfkelendiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardan. Bile bile yalan üzere yemin ediyorlar.
15) Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Muhakkak ki, onların yaptıkları ne kötüdür!
16) Yeminlerini kalkan edindiler, böylece Allah yolundan alıkoydular. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17) Onların ne malları ne de evlatları Allah’tan (gelecek) bir şeye fayda edebilir. İşte onlar içinde kalıcı olacakları ateş ahalisidir.
18) Gün (gelir) Allah onların hepsini diriltir de size yemin ettikleri gibi O’na da yemin ederler ve bir şey üzere olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.
19) Şeytan onları sahiplenmiş ve Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları, onlar hüsrana uğrayanlardır.
20) Muhakkak ki Allah’a ve resulüne karşı sınırı aşanlar, işte onlar aşağılık kimseler arasındadır.
21) Allah: “Ben ve resullerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Muhakkak ki Allah güçlüdür, azizdir.
22) (Tarih boyunca) Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman eden hiçbir topluluk bulamazsın ki babaları, oğulları, kardeşleri, aşiretleri bile olsa, Allah’a ve resulüne karşı sınırı aşanlarla dost olsunlar. Onlar, (Allah’ın) kalplerine imanı yazdığı ve onları kendinden bir ruh ile desteklediği kişilerdir. (Allah) onları, içinde kalıcı olacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuştur. Onlar Allah’ın yandaşlarıdır. İyi bilin ki Allah’ın yandaşları, kurtuluşa erişecek olanların ta kendileridir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Ehli Kitap’tan kâfir olanlar yurtlarını terk ediyor
1) Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir. O, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
2) Ehli Kitap’tan küfürde direnenleri ilk bir araya gelmelerinde yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız ve onlar da kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Böyleyken Allah onlara ummadıkları yerden geldi ve onların kalplerine korku saldı. Böylece evlerini hem kendi elleriyle ve hem de müminlerin elleriyle yıktılar. Artık ibret alın ey akıl sahipleri!
3) Eğer Allah onların üzerine sürgün yazmamış olsaydı, onlara muhakkak ki dünyada azab ederdi. Ahiret’te de onlar için ateş azabı vardır.
4) Bu, Allah’a ve resulüne başkaldırmalarındandır. Kim Allah’a başkaldırırsa, muhakkak ki Allah, azabı şiddetli olandır.
5) Hurma ağaçlarından neyi kestiyseniz veya onları kökleri üzerinde terk ettiyseniz Allah’ın izniyledir. Bu, fasıkların rezil edilmesi içindir.
Savaş olmaksızın elde edilmiş ganimetin taksimi
6) Allah’ın onlardan (alıp) resulüne verdiği ganimete gelince; siz onun için ne at sürdünüz ve ne de deve. Fakat Allah, resulünü istediğinin üzerine musallat eder. Allah her şeye güç yetirendir.
7) Allah’ın, o şehir halkından (alıp) resulüne verdiği ganimet, Allah’a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır ki, sizden zengin olanlar arasında dolaşan bir (güç) olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın, sizden neyi yasakladıysa ondan sakının. Allah hakkında bilinç sahibi olun. Muhakkak ki Allah, azabı şiddetli olandır.
8) Bir de fakir olan muhacirler içindir ki onlar, Allah’tan bir lütuf ve rıza arayıp, Allah’a ve resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır. İşte onlar sadık olanlardır.
Hicret edenler ve onları ağırlayan yardımcıları
9) Onlardan önce o yurda yerleşenler ve iman edenler, kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenler sebebiyle göğüslerinde bir ihtiyaç (arzusu) bulmazlar. Kendilerinin özellikle (ihtiyacı) olsa bile, (onları) kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
10) Onlardan sonra gelenler de: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Muhakkak ki sen kolaylık sağlayansın, Merhamet Eden’sin” derler.
Müminlerden korkan münafıklar ve kâfirlerin durumu
11) Ehli Kitap’tan küfürde direnen kardeşlerine: “Eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılırsanız mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız, size karşı olan kimseye asla itaat etmeyiz ve sizinle savaşırlarsa size mutlaka yardım ederiz” diyen münafıkları görmüyor musun? Allah onların yalancı olduklarına şahitlik etmektedir.
12) Eğer (onlar) çıkarılsalar (bunlar) onlarla birlikte çıkmazlar, onlarla savaşılsa (bunlar) onlara yardım etmezler. Şayet yardım etseler bile mutlaka arkalarına dönüp kaçarlar, sonra da kendilerine yardım edilmez.
13) Ansolsun ki siz onların göğüslerinde Allah’tan daha çok korku (uyandırıyorsunuz). İşte bu, onların kavrayamaz bir topluluk olmalarındandır.
14) Onlar sizinle korunmuş şehirlerde veya surların arkasında olmaksızın savaşmazlar. Aralarındaki çekişmeleri de şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, (oysa) kalpleri ayrı ayrıdır. İşte bu, onların akledemez bir topluluk olmalarındandır.
15) Onların örneği kendilerinden kısa (bir süre) öncekilerin durumu gibidir. İşlerinin vebalini tatmışlardır. Onlar için acıklı bir azap vardır.
16) Şeytan gibi; hani insana “Küfre (gir)!” demişti de (insan) küfre (girdiğinde): “Ben senden uzağım. Ben alemlerin Rabbi Allah’tan korkarım” demişti.
17) Böylece her ikisinin akıbeti ateşin içinde kalıcı olmaları oldu. Zalimlerin cezası işte budur!
Müminler, kâfirler gibi olmasınlar
18) Ey iman edenler, Allah hakkında bilinçli olun ve (her) kişi yarın için ne sunduğuna baksın. Allah hakkında bilinçli olun. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
19) Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanlardır.
20) Ateş halkı ve cennet halkı bir değildir. Cennet halkı, başarıya erenlerdir.
21) Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, onun Allah saygısından baş eğmiş ve paramparça olduğunu görürdün. İşte biz, insanlara böyle örnekler veririz. Umulur ki düşünürler.
Allah’ın güzel isim ve sıfatları
22) O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Gaybı da tanık olunanı da bilendir. O, Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden’dir.
23) O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Yönetimi elinde bulunduran, kutsal, esenlik sahibi, güvenilir, (kollayıp) koruyan, aziz, her buyruğunu geçiren, ululuk sahibidir. Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.
24) O, yaratan, örneksiz vareden, şekil veren Allah’tır. En güzel isimler onundur. Göklerde ve yerde ne varsa O’nu tesbih ederler. O azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.