Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Savaşta uygulanacak strateji
1) Küfürde direnenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların, (Allah) amellerini boşa çıkarmıştır;
2) iman eden, salih işler yapan ve Muhammed’e indirdiğimize -ki o Rablerinden gelen bir gerçektir- iman edenlerin ise kötülüklerini örtmüş, durumlarını düzeltmiştir.
3) Bu böyledir; çünkü küfürde direnenler batıla uymuşlardır, iman edenler (ise) Rablerinden gelen gerçeğe uymuşlardır. Allah insanlara örneklerini böyle sunuyor.
4) Küfürde direnenlerle karşılaştığınızda gözetleyicilerine vurun. Sonra onları esir düşürdüğünüzde sıkı bağlarla bağlayın. Ardından ya bir lütuf ya bir fidye karşılığı (salın). Savaş ağırlıklarını bırakıncaya kadar (bu durum sürsün). Bu böyledir. Allah isteseydi onlardan (sizi) kurtarırdı, lakin bazılarınızı bazılarıyla sınamaktadır. Allah yolunda zaptedilenlerin ise amellerini boşa çıkarmayacaktır.
5) Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.
6) Onları kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
Allah, kendisine yardım edenlere yardımla karşılık verir
7) Ey iman edenler, eğer Allah’a yardım ederseniz (O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sabitler.
8) Küfürde direnenlere gelince, onlar için bir yıkım vardır ve amelleri boşa çıkmıştır.
9) İşte böyle; onlar, Allah’ın indirdiğini çirkin gördüler, (O da, onların) amellerini boşa çıkardı.
10) Kendilerinden öncekilerin akıbetlerine nazar etmek için hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? Allah onları yerle bir etti. Kâfırler için de bunun bir benzeri vardır.
11) Bu böyledir; çünkü Allah, iman edenlerin velisidir; kâfirlerin ise mevlası yoktur.
12) Muhakkak ki Allah iman eden ve salih işler yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Küfürde direnenler ise (dünyada) faydalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler. Onların yeri ateştir.
13) Seni çıkaran beldenden, kuvvetçe daha şiddetli nice beldeler vardı ki biz onları helak ettik. Onlar için bir yardımcı da yoktu.
14) Rabbinden açık bir delil üzere bulunan (kişi), kötü amelleri kendisine süslenen ve arzularına uyan kimse gibi midir?
15) Bilinç sahiplerine vaadedilen cennetin örneği şudur: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onun içinde, onlar için her türlü meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Onun durumu hiç ateşte kalıcı olan ve bağırsaklarını yırtan kaynar bir sudan içirilecek kimselerin durumu gibi olur mu?
Kalplerinde hastalık olanların savaşma emri karşısında verdikleri reaksiyonlar
16) Onlardan seni dinleyenler vardır. Yanından çıktıklarında ise kendilerine ilim verilmiş olanlara: “Az önce ne dedi?” derler. İşte onlar, Allah’ın kalplerini mühürlediği ve arzularına uymuş kimselerdir.
17) Hidayete ermiş olanlara gelince; (Allah) onlara hidayetlerini arttırır ve onlara bilinçlerini verir.
18) Artık onlar, Saat’in kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? Andolsun ki onun işaretleri gelmiştir. Onlara geldikten sonra öğüt almaları nasıl (mümkün) olur?
19) Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur ve kendi günahın için de, mümin erkekler ve mümin kadınlar için de bağışlanma dile. Allah dönüp dolaşacağınız ve duracağınız yeri bilir.
20) İman edenler: “(Savaş emri hakkında) bir sure indirilmeli değil miydi?” demişlerdi. Fakat içinde zikri geçip (bu konuda) hüküm veren bir sure indirildiğinde, kalplerinde hastalık olanların, sana, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlar için uygunu
21) itaat ve sağduyulu sözdü. Fakat iş uygulamaya geçince Allah’a karşı doğru sözlü olsalardı, muhakkak ki onlar için daha hayırlı olurdu.
22) Demek, iş başına geldiğinizde yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve (müminlerle) yakınlık bağlarınızı kesecektiniz, öyle mi?
23) İşte bunlar Allah’ın lanetlediği böylece onları sağırlaştırdığı ve bakışlarını kör ettiği kimselerdir.
24) Kur’an’ı hâlâ incelemiyorlar mı? Yoksa kalpler üzerine onun kilitleri mi var?
Savaş konusunda müminlere sırtlarını dönenler
25) Muhakkak ki kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra arkasını (dönenleri) şeytan sürüklemiş ve onlara ümit vermiştir.
26) Bu, onların Allah’ın indirdiğini çirkin görenlere: “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” demelerindendir. Allah gizlediklerini bilmektedir.
27) O halde melekler, yüzlerine ve sırtlarına vurarak onları vefat ettirirken halleri nice olur?
28) Bu, onların Allah’ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O’nun rızasını çirkin görmelerindendir. Bundan ötürü (Allah) amellerini boşa çıkardı.
29) Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, ahlakî zaaflarını Allah’ın hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?
30) Eğer isteseydik sana onları muhakkak ki gösterirdik, sen de onları simalarından tanırdın. Andolsun ki sen onları sözün üslûbundan tanırsın. Allah, yaptıklarınızı bilir.
Savaş müminlere uygulanan bir sınavdır
31) Andolsun ki içinizden cihad edenleri ve sabredenleri bilinceye kadar sınayacağız ve haberlerinizi de sınayacağız.
32) Muhakkak ki küfürde direnenler, Allah yoluna set örenler ve kendilerine hidayet apaçık belli olduktan sonra resule başkaldıranlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. (Allah), amellerini de boşa çıkaracaktır.
33) Ey iman edenler Allah’a itaat edin, resule itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın.
34) Muhakkak ki küfürde direnip, Allah yoluna set örenler ve sonra da kâfirler olarak ölenleri Allah bağışlamayacaktır.
Barışın savaşı
35) O halde barışa giden yolda gevşemeyin. Siz üstünsünüz. Allah sizinle beraberdir ve amellerinizi boşa çıkarmayacaktır.
Allah yolunda cimrilik etmemek
36) Muhakkak ki dünya hayatı oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve bilinç sahibi olursanız (Allah) size ödüllerinizi verir. Sizden mallarınızı da (tümüyle) istemiyor.
37) Eğer sizden onu isteseydi ve sizi (bu konuda) sıkıştırsaydı cimrilik ederdiniz ve (bu), ahlâkî zaaflarınızı (açığa) çıkarırdı.
38) İşte sizler böylesiniz. Allah yolunda harcamaya davet edildiğiniz halde bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse kendi nefsine cimrilik etmiş olur. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, siz ise fakirsiniz. Eğer yüz çevirirseniz yerinize başka bir topluluk getirir sonra onlar sizin gibi de olmazlar.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah, ilk inananlara kovuldukları şehre geri döneceklerini haber veriyor
1) Biz sana apaçık bir fethin (yolunu) açtık
2) ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın, seni dosdoğru bir yola iletsin
3) ve Allah sana üstün bir zaferle yardım etsin.
4) İmanlarına iman katmaları için müminlerin kalplerine sükûnet indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.
5) (Bunlar), mümin erkekler ve mümin kadınları, içinde kalıcı olacakları, altından ırmaklar akan cennetlere koyması ve onların kötülüklerini örtmesi içindir. Bu, Allah katında büyük bir başarıdır.
6) (Bir de) Allah hakkında kötü bir düşünce ile zanda bulunan münâfık erkekleri, münâfık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları cezalandırması içindir. Böylece kötülük çemberi tepelerine insin. Allah onlara gazaplanmış, onları lanetlemiş ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir varış yeridir!
Allah’ın resulüne biat edenler
7) Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
8) Muhakkak ki biz seni bir şahid, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik
9) ki Allah’a ve resulüne iman edesiniz, O’na destek olasınız, O’na saygı gösteresiniz, sabah-akşam O’nu tesbih edesiniz.
10) Muhakkak ki sana bağlılık sözü verenler, Allah’a bağlılık sözü vermiştir. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim sözünden dönerse ancak kendi aleyhine sözünden dönmüş olur. Kim Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, (Allah) ona büyük bir ödül verecektir.
Savaşta geri kalanlar
11) Araplardan geride kalanlar, sana: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bu yüzden bizim için bağışlanma dile” diyecekler. Kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar! De ki: “Eğer sizin için bir zarar veya bir fayda isterse, Allah’a karşı kimin neye gücü yeter? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
12) Doğrusu siz, resulün ve müminlerin ailelerine asla dönmeyeceklerini sandınız. Bu, kalplerinize çekici geldi, kötü bir düşünce ile zanda bulundunuz ve helâke uğrayan bir topluluk oldunuz.
13) Kim Allah’a ve resulüne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten biz, kâfirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.
14) Göklerin ve yerin yönetimi Allah’ındır. İstediğini ve dileyeni bağışlar, dileyene azap eder. Muhakkak ki Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
15) Geride kalanlar ganimetleri (almaya) gittiğinizde: “Bırakın bizi, sizinle beraber gelelim” derler. Allah’ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: “Siz kesinlikle bize uyamazsınız. Allah öncesinde böyle dedi.” “Hayır, bizi çekemiyorsunuz” diyecekler. Hayır, onlar pez az anlayan kimselerdir.
16) Araplardan geride kalmış olanlara: “Siz yakında çok şiddetli, kuvvet sahibi bir kavme çağrılacaksınız. Onlar teslim olana kadar onlarla savaşacaksınız. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir ödül verecek. Eğer önceden yüz çevirdiğiniz gibi yüz çevirirseniz, sizi acıklı bir azapla azaplandırır.
17) Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar ve kim yüz çevirirse onu acıklı bir azapla azaplandırır.
Allah, resule bağlılık sözü verenleri fetihle müjdeliyor
18) Andolsun ki Allah, o ağacın altında sana bağlılık sözü verirlerken müminlerden razı olmuş, kalplerinde olanı bilmiştir. Böylece üzerlerine sükûnet indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih bahşetmiştir.
19) Ve edinecekleri birçok ganimetleri de... Muhakkak ki Allah, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
20) Allah size edineceğiniz birçok ganimet vaadetti. Size bunu çabuklaştırdı ve insanların ellerini de sizden çekti ki, (bu), müminler için bir delil olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.
21) Diğer güç yetiremediklerinize gelince; Allah onları kuşatmıştır. Muhakkak ki Allah, her şeye güç yetirendir.
22) Küfürde direnenler eğer sizinle savaşsalardı arkalarını dönüp (kaçarlardı). Sonra kendilerine ne bir dost ne de yardımcı bulabilirlerdi.
23) Bu, Allah’ın öteden beri süregelen sünnetidir. Allah’ın sünnetinde değişiklik bulamazsın.
24) Onlara karşı size zafer verdikten sonra, Mekke’nin göbeğinde onların ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O’dur. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.
25) Onlar, küfürde direnen, sizi Mescid-i Harem’den ve hediyelerin yerlerine ulaşmasından alıkoyanlardır. Eğer kendilerini bilmediğiniz, mümin erkeklerle mümin kadınları tepeleyip bu yüzden bilgisizce onlardan size bir eziyet isabet edecek olmasaydı (savaş gerçekleşirdi). Allah, istediğini ve dileyeni rahmetine dahil etmek için (böyle yaptı). Eğer ayrılmış olsalardı muhakkak ki aralarından küfürde direnenleri acıklı bir azapla azaplandırırdık.
26) Küfürde direnenler, kalplerine kızgınlığı; cahiliye kızgınlığını koyunca, Allah da resulünün ve müminlerin kalbine sükûnetini indirdi ve onları bilinçlilik sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar, buna layık ve ehil idiler. Muhakkak ki Allah, her şeyi bilendir.
27) Andolsun ki Allah, resulünün rüyasını gerçekle doğruladı. Allah dilerse mutlaka Mescid-i Harem’e güvenle, başlarınız traşlı olarak gireceksiniz. Sizin bilmediğinizi bildi ve size bunun dışında yakın bir fetih (nasip) kıldı.
28) Resulünü, Gerçek Din’i bütün dinlere üstün kılmak amacıyla hidayetle gönderen O’dur. Şahid olarak Allah yeter.
29) Muhammed Allah’ın resulüdür. Onun yanında olanlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında (ise) merhametlidirler. Onları boyun eğerek ve saygı göstererek Allah’tan bir lütuf ve rıza ararken görürsün. Yüzlerindeki belirtileri onların, saygı izlerindendir. Bu, onların Tevrat’taki emsalleridir. İncil’deki emsalleri ise: “Filizini çıkaran, sonra onu güçlendiren, sonra gövdesi üzerine diken ekin gibidir. (Bu), ekincilerin hoşuna giderken kâfirleri öfkelendirir. Allah, onlardan iman eden ve salih işler yapanlara, kendileri için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaadetmiştir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Peygamberin huzurunda bulunma adabı
1) Ey iman edenler, Allah’ın ve resulünün önüne geçmeyin. Allah hakkında bilinç sahibi olun. Muhakkak ki Allah işitendir, bilendir.
2) Ey iman edenler, seslerinizi de nebinin sesi üstünde yükseltmeyin ve bazılarınızın bazılarına bağırdığı gibi ona bağırmayın. Yoksa farkında olmadan amelleriniz boşa gider.
3) Seslerini Allah’ın resulünün huzurunda kısanlar Allah’ın kalplerini bilinçleriyle uygun hale getirdiği kimselerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
4) Sana odaların arkasından seslenenlerin çoğu akıl etmeyenlerdir.
5) Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, (bu), muhakkak ki onlar için daha hayırlı olurdu. Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
6) Ey iman edenler, fasık birisi size bir haberle gelirse onu açıklığa kavuşturun. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük etmiş olursunuz da sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
7) Bilin ki Allah’ın resulü içinizdedir. Eğer işlerinizin çoğunda size itaat etseydi muhakkak ki sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi, kalplerinizin içinde onu süsledi ve küfrü, fıskı ve isyanı size çirkin kıldı. İşte onlar olgunlaşmışlardır.
8) Allah’tan bir lütuf ve bir nimet olarak. Allah bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.
Müminlerin arasını düzeltme
9) Eğer müminlerden iki grup çatışacak olursa aralarını düzeltin. Eğer onlardan biri diğerine eziyet edecek olursa, eziyet edenle Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. Şayet dönerse adaletle aralarını düzeltin ve eşit olun. Muhakkak ki Allah adaletle davrananları sever.
10) Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah hakkında bilinçli olun. Umulur ki merhamet edilirsiniz.
11) Ey iman edenler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olurlar. Kadınlar da kadınları (alaya almasınlar). Belki onlar kendilerinden daha hayırlı olurlar. Birbirinizi çekiştirmeyin ve (birbirinize) lâkablar takmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır. Kim pişman olmazsa işte onlar zalimlerdir.
Müminler birbirlerini çekiştirmez
12) Ey iman edenler, zandan çokça sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizliliklerini de araştırmayın. Bazılarınız bazılarını çekiştirmesin. Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemeği sever mi? Tabii ki (bundan) hoşlanmazsınız. Allah hakkında bilinçli olun. Muhakkak ki Allah pişmanlıkları bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
13) Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanımanız için sizi ırklar ve kabileler kıldık. Muhakkak ki Allah katında en üstününüz en bilinçli olanınızdır. Muhakkak ki Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır.
İman ve teslimiyetin farkı
14) Araplar: “İman ettik!” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz, fakat ‘Teslim olduk’ deyin. İman kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve resulüne itaat ederseniz, O, amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.”
Hakiki imanın şartları
15) Müminler öyle kimselerdir ki Allah’a ve resulüne iman etmiş, sonra tereddüt etmemiş ve Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla müdacele etmişlerdir. İşte doğrucular onlardır.
16) De ki: “Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Allah göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah her şeyi bilendir.
İmanı vermek Allah’ın lütfudur
17) Teslim oldular diye sana lütufta bulunurlar. De ki: “Teslim oldunuz diye bana minnet etmeyin. Bilakis, eğer doğru sözlülerseniz (bilin ki) sizi imana hidayet ettiği için Allah size lütufta bulundu.”
18) Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin bilinemeyenlerini bilendir. Allah yaptıklarınızı görendir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Kur’an’daki matematiksel sistem karşısında şaşırmamak mümkün değildir
1) Qaf. Şanlı Kur’an’a andolsun.
2) Hayır, o kâfirler kendilerine içlerinden bir uyarıcı gelmesine hayret ettiler de: “Bu, şaşılacak bir şeydir!” dediler:
Yeniden dirilişe inanmayıp Kur’an’ı yalanlayanlar
3) “Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı! Bu, uzak bir dönüştür.”
4) Yeryüzünün onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır.
5) Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Tereddüt içindedirler.
6) Üstlerindeki göğe bakmadılar mı; onu nasıl bina ettik ve süsledik? Onun hiçbir çatlağı da yok.
7) Ve yeryüzünü yaydık, oraya denge unsurları attık, orada her güzel çiftten bitirdik.
8) (Bunlar), her yönelen kul için bir aydınlatma ve hatırlatmadır.
9) Ve gökten bereketli bir su indirdik de onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
10) Ve küme küme tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları,
11) kullara rızık olarak. Ve ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (ölümden sonra) çıkış da böyledir.
Önceden de birçok toplum, peygamberlerini yalanlamıştı
12) Onlardan önce Nuh halkı, Res halkı ve Semud (halkı) da yalanlamıştı.
13) Ve Ad (halkı), Firavun (hanedanlığı) ve Lut’un kardeşleri.
14) Eyke ahalisi ve Tubba halkı da. Hepsi resulleri yalanladılar (ve) böylece vaadim hak oldu.
15) İlk yaratmada yorulduk mu? Hayır, (asıl) onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
İnsanın hayattayken yaptıkları Ahiret için kaydedilmektedir
16) Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz. Biz insana şahdamarından daha yakınız.
17) Sağda ve solda oturan iki alıcı kaydederlerken
18) o (insan) hiçbir söz telaffuz etmez ki yanında bir gözetleyici hazır bulunmasın.
19) Ve ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak gelir. İşte bu, kendisinden kaçtığın şeydir!
20) Suretlere üflenir. İşte bu, vaadedilen gündür.
21) Her nefis yanında bir sürücü ve bir şahitle gelir.
22) Andolsun ki sen bundan habersizdin. Senin perdeni açtık. Bugün artık görüşün keskindir.
Cennet-cehennem
23) Yakınında olan: “Yanımdaki hazırdır” der.
24) Atın cehenneme her inatçı kâfiri,
25) hayra engel olan azgın şüpheciyi.
26) O, Allah’la beraber başka ilahlar üretti. Bu yüzden onu şiddetli azaba atın!
27) Yakınında olan: “Rabbimiz, onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapmışlık içindeydi” der.
28) (Allah): “Huzurumda çekişmeyin. Andolsun ki size vaadetmiştim ” der.
29) Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.
30) O gün cehenneme: “Doldun mu?” deriz. (O da): “Daha yok mu?” der.
31) Cennet ise bilinç sahiplerine uzak olmayacak şekilde yakınlaştırılmıştır.
32) Bu, vaadolunduğunuzdur. Her yönelen ve her koruyana,
33) bilemediği halde Karşılıksız Gözeten’den korkan, yönelmiş bir kalple gelenler için.
34) Oraya esenlikle girin. Bu, ebedîlik günüdür.
35) Orada istedikleri onlar içindir. Katımızda ise ziyadesi vardır.
36) Onlardan önce, tutuşu kendilerinden güçlü nice nesilleri helak ettik. Onlar ülkeleri yönetirlerdi. Kaçacak bir yer mi var?
37) Muhakkak ki bunda kalbi olan veya şahit olarak kulak veren için bir öğüt vardır.
38) Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattık ve bize yorgunluk dokunmadı.
Peygamber ancak gerçeği tebliğ eder ve Rabbine şükreder
39) Öyleyse sen onların dediklerine sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
40) Gecenin bir bölümünde ve (Rabbinin her buyruğunu) kabullenmenin ardından da.
41) Çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı gün dinle!
42) O gün, o patlamayı duyarlar. İşte o gün çıkış günüdür.
43) Muhakkak ki biz hayat veririz ve öldürürüz. Dönüş bizedir.
44) O gün yer onlardan hızla çatlayıp ayrılır. İşte bu bizim için kolay bir toplamadır.
45) Biz onların ne söylediklerini daha iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin. O halde, vaadimden korkanlara Kur’an’la öğüt ver.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah, Yargı Günü’nü gerçekleştireceğine dair yemin ediyor
1) Esip savuranlara,
2) Yükü yüklenenlere,
3) Derken kolayca akıp gidenlere,
4) Sonra işi taksim edenlere (andolsun).
5) Size vadedilen kesin doğrudur.
6) Yargılanma kesinlikle gerçekleşecektir.
7) Yörüngeleri olan göğe andolsun,
8) Muhakkak ki siz çelişkili bir söz içindesiniz.
9) Çevrilen, ondan çevrilir.
10) Canı çıksın o varsayımcıların!
11) Onlar ki dalgınlık içinde gafil kimselerdir.
12) “Yargılama günü ne zaman?” diye sorarlar.
13) O gün onlar ateşe sunulurlar.
14) “Tadın fitnenizi! İşte bu, kendisi hakkında acele ettiğiniz şeydir.”
Cenneti kazanan müminler
15) Muhakkak ki bilinçli olanlar cennetlerde ve pınar başlarındadır.
16) Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak... Çünkü onlar, bundan önce iyilik edenlerdi.
17) Onlar geceden pek az (bir zaman) uyurlardı.
18) Seherlerde de bağışlanma dilerlerdi.
19) Mallarında isteyenler ve yoksullar için bir hak vardı.
20) Yakînen (iman edenler) için yeryüzünde ibretler vardır.
21) Ve kendi nefislerinizde de. Hâla görmüyor musunuz?
22) Ve gökte de rızkınız ve vaadolunduğunuz var.
23) Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o, sizin konuştuklarınız kadar gerçektir.
Sınırı aşan toplumlar tarih boyunca helak edilmişlerdir
24) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25) Hani onun yanına geldiklerinde: “Selam” demişlerdi. (O da): “Selam, tanınmayan topluluk” demişti.
26) Derken ailesinin yanına gitti de besili bir buzağı ile geldi.
27) Yanlarına yaklaştırıp: “Yemez misiniz?” dedi.
28) Derken içine onlardan yana bir korku düştü. “Korkma” dediler ve onu bilgin bir oğulla müjdelediler.
29) Bunun üzerine kadını hayret içinde ve yüzüne vurarak döndü: “Yaşlı, kısır bir kadın(dan mı)?” dedi.
30) “Öyledir, Rabbin buyurmuştur. Muhakkak ki O, hikmet ve hüküm sahibidir, bilendir” dediler.
31) (İbrahim): “Ey elçiler, nedir bildireceğiniz şey?” dedi.
32) “Muhakkak ki biz suçlu bir topluluğa gönderildik” dediler:
33) “Üzerlerine balçıktan taşlar göndermek için,
34) -ki (o) taşlar Rabbin tarafından aşırıya gidenler için işaretlenmiştir.”
35) Derken orada müminlerden kim varsa çıkardık.
36) Zaten orada bir evden başka teslim olmuşlardan kimse bulamadık.
37) Ve orada acıklı azaptan korkanlar için bir ibret bıraktık.
38) Ve Musa’da (da ibretlik bir örnek vardır). Hani onu Firavun’a apaçık bir yetkiyle göndermiştik.
39) Bunun üzerine (o), önde gelenleriyle yüz çevirdi ve: “(Bu adam) büyücü veya delidir” dedi.
40) Derken onu ve ordusunu yakaladık ve onları denize attık, o da (kendisini) kınamaktaydı.
41) Ad (halkında da ibretler vardır). Hani onlara kökleri kesen bir rüzgâr göndermiştik.
42) Üzerinden geçtiği her şeyi küle çevirmeden bırakmıyordu.
43) Semud (halkında da ibretler vardır). Hani onlara: “Bir süreye kadar yararlanın” denmişti.
44) Ancak Rablerinin emrine başkaldırdılar. Böylece bakıp dururlarken kendilerini yıldırım çarptı.
45) Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler ne de kendilerine yardım edilenler oldular.
46) Bundan önce Nuh halkını (da helak ettik). Çünkü onlar fasık bir topluluktu.
Bozguncuları cezalandıran Allah, gökleri ve yeri yaratan ve ortağı olmayan ilahtır
47) Göğü bir güçle bina ettik ve muhakkak ki biz (onu) genişleticileriz.
48) Yeri de biz serip döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz!
49) Ve her şeyi çift yarattık. Umulur ki öğüt alırsınız.
50) O halde: “Allah’a kaçın. Muhakkak ki ben O’(nun tarafı)ndan size (gönderilen) apaçık bir uyarıcıyım.
51) Allah’la beraber başka ilahlar uydurmayın. Muhakkak ki ben O’(nun tarafı)ndan (gönderilen) apaçık bir uyarıcıyım” (de).
52) İşte böyle. Onlardan öncekilere de bir resul gelmedi ki (ona): “Büyücü veya delidir”den başkasını demiş olmasınlar.
53) Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.
54) O halde sen onlardan yüz çevir, bundan dolayı kınanacak değilsin.
55) Ve hatırlat. Çünkü Hatırlatma müminlere faydalıdır.
56) Cinleri ve insanları bana kulluk etmelerinden başkası için yaratmadım.
57) Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve beni beslemelerini de istemiyorum.
58) Muhakkak ki o, rızkı veren, sağlam kuvvet sahibi Allah’tır.
59) Muhakkak ki zulmedenlerin, (geçmiş) yoldaşlarının günahlarına benzer günahları vardır. Şu halde acele etmesinler.
60) Vaadolundukları günlerinden dolayı küfürde direnenlere yazıklar olsun!
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.