Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah'ın adıyla,
Allah’tan başka kulluk edilecek hiçbir güç yoktur
1) Kitab’ın indirilmesi, aziz, hikmet ve hüküm sahibi olan Allah’tandır.
2) Muhakkak ki sana bu Kitab’ı bir gaye ile gönderdik. Öyleyse dini yalnız O’na has kılarak Allah’a kulluk et.
3) İyi bilin ki halis din Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinenler: “Biz, onlara ancak bizi Allah’a daha da yakınlaştırmaları için kulluk ediyoruz” (derler). Muhakkak ki Allah, ihtilafta oldukları konular hakkında aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı kâfirleri hidayete erdirmez.
4) Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi elbette ki yarattıklarından istediğini seçerdi. O, münezzehtir. O, tek ve egemen olan Allah’tır.
5) Gökleri ve yeri bir gaye için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar, gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da boyun eğdirmiştir. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, O, azizdir, bağışlayandır.
6) Sizi bir nefisten yaratandır. Sonra ondan eşini kılmıştır. Ve size nimetlerden sekiz çift indirmiştir. Sizi annelerinizin karnında üç karanlık (evrede) bir yaratılıştan diğer yaratılışa geçirmektedir. İşte Rabbiniz Allah budur. Egemenlik O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl olur da döndürülüyorsunuz?
7) Eğer nankörlük ederseniz (bilin ki) Allah’ın size ihtiyacı yoktur. O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için ondan razı olur. Hiçbir yükümlü başkasının yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Böylece yaptığınız şeyleri size haber verecektir. Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı bilendir.
8) İnsana bir zarar dokunduğunda Rabbine yönelerek yalvarır. Sonra kendi katından bir nimet verdiğinde daha önce O’na nasıl yalvardığını unutur ve O’nun yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar kılar. De ki: “Küfrünle biraz faydalan, muhakkak ki sen ateş halkındansın!”
9) Yoksa o, kıyamda hürmet ederek geceye saatlerini adayan, Ahiret’ten çekinen ve Rabbinin rahmetini umut eden gibi midir? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler aynı seviyede olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
Dinde halis olarak Allah’a yönelme
10) De ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbiniz hakkında bilinçli olun. Bu dünyada iyilik yapanlar için iyilik vardır. Allah’ın arzı geniştir. Ancak sabredenlere ödülleri hesapsız verilecektir.
11) De ki: “Ben dini yalnız O’na halis kılarak Allah’a kulluk etmekle emrolundum
12) ve teslim olanların ilki olmakla emrolundum.”
13) De ki: “Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”
14) De ki: “Ben dinimi yalnız O’na halis kılarak Allah’a kulluk ediyorum.
15) Artık siz O’nun dışında istediğinize kulluk edin. Muhakkak ki hüsrana uğrayanlar, Kıyamet Günü hem kendilerini hem de ailelerini kaybederler. İyi bilin ki bu, apaçık bir ziyandır.”
16) Onların üstlerinde ateşten gölgeler, altlarında da ateşten gölgeler vardır. Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, hakkımda bilinçli olun!
17) Sahte ilah ve inançlara kulluk etmekten sakınan ve Allah’a yönelenlere gelince; onlara müjde vardır, o halde kullarımı müjdele.
18) Onlar ki sözü dinlerler sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kişilerdir ve onlar, akıl sahipleridir.
19) Üzerine azap hükmü hak olana gelince, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
20) Fakat Rableri hakkında bilinçli olanlara gelince; onlar için altlarından ırmaklar akan köşk üstüne köşkler bina edilmiştir. (Bu), Allah’ın vaadidir. Allah, vaadine ihtilaf etmez.
Bilinç sahibi kullar Allah’ın eserlerini görerek hidayete ererler
21) Allah’ın gökten nasıl su indirdiğini, onu yeryüzündeki kaynaklara geçirdiğini sonra da onunla çeşitli renklerde ekinler bitirdiğini görmedin mi? Sonra kurur da onları sararmış görürsün. Sonra onları un ufak eder. Muhakkak ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.
22) Allah kimin göğsünü teslimiyet için genişletmişse, artık o, Rabbinden bir ışık üzeredir. Allah’ın anılmasına karşı kalpleri katılaşmışlara da yazıklar olsun! Onlar apaçık bir sapmışlık içindedir.
23) Allah, sözün en güzelini, benzetmeye dayalı, ikişerli bir biçimde kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan ötürü ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allah’ın anılmasıyla yumuşar. Allah, istediğini ve dileyeni işte böyle hidayete erdirir. Allah’ın saptırdığı kimse için ise artık yol gösterici yoktur.
24) Kıyamet Günü o kötü azaptan yüzünü koruyan kimse gibisi var mıdır? Zalimlere ise: “Tadın kazandıklarınızın (cezasını)!” denilir.
25) Onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Azap onlara hiç farkında olmadıkları yerden geldi.
26) Dünya hayatında Allah onlara rezilliği tattırdı. Eğer bilseler, Ahiret azabı daha da büyüktür.
27) Andolsun ki insanlara bu okuma metninde her türlü örneği verdik. Umulur ki öğüt alırlar.
28) Eğriliği olmayan Arapça okuma metni... Umulur ki bilinçlenirler.
Allah’ın ortağı yoktur
29) Allah, birbirleriyle çelişen ortaklara sahip bir adam ile, yalnız bir kişiye bağlanmış bir adamı örnek vermektedir. Bu ikisinin durumu eşit midir? Hamd Allah’adır! Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
30) Muhakkak ki sen öleceksin, onlar da ölecekler.
31) Sonra Kıyamet Günü’nde Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
32) Allah hakkında yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok?
33) Doğrulukla gelen ve onu tasdik edene gelince; işte onlardır bilinç sahipleri.
34) Rableri katında diledikleri her şey onlarındır. İyilik yapanların ödülü budur.
35) Çünkü Allah onların yaptıklarının en kötüsünü (bile) örtecek, amellerinin karşılığını da en güzel bir biçimde verecektir.
Allah ile yetinmeyip dinde O’na ortak arayışında olanlar
36) Allah, kuluna yetmez mi? Seni O’nun dışındakilerle korkutuyorlar. Allah’ın saptırdığı kimse için artık yol gösterici yoktur.
37) Allah’ın hidayete erdirdiğini de saptıracak yoktur. Allah, aziz ve intikam alıcı değil midir?
38) Onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette ki: “Allah” derler. De ki: “Gördünüz mü? Allah bana bir zarar (gelmesini) istese, Allah’ın dışında yalvardıklarınız O’nun zararını giderebilir veya bana bir rahmet (gelmesini) istese O’nun rahmetini durdurabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter! Tevekkül edecek olanlar (yalnız) O’na tevekkül etsinler.”
39) De ki: “Ey halkım! Durumunuza göre yapın, ben de yapıyorum. Yakında bileceksiniz
40) kime kendisini rezil edecek bir azabın geleceğini ve bitmeyen azabın kime çökeceğini.”
41) Muhakkak ki biz sana bu Kitab’ı insanlar için bir gayeyle indirdik. Artık kim hidayete ererse kendi (yararınadır). Kim saparsa da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.
42) Allah, nefisleri ölümleri sırasında vefat ettirir. Ölmeyecek olanları da uykularında (sanki ölü gibi vefat ettirir). Böylece hakkında ölüm hükmü verdiklerini tutar, sonrakileri de belli bir süreye kadar gönderir. Muhakkak ki bunda, düşünen bir toplum için deliller vardır.
43) Yoksa Allah’ın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Ya onlar hiçbir şeye malik değiller ve de düşünemiyorlarsa?”
44) De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin mülkü O’na aittir. Sonra O’na döndürüleceksiniz.”
45) Allah tek olarak anıldığında Ahiret’e inanmayanların kalpleri öfkeyle çarpar. O’nun dışında başkaları anıldığında sevinirler.
46) De ki: “(Ey) gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve tanık olunanı bilen Allah’ım. İhtilaf ettikleri şeylerde kulların arasında sen hüküm vereceksin!
Allah’la yetinmeyip O’na ortak koşanlar hüsrandadır
47) Eğer yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha zulmedenlerin olsaydı, bunu, Kıyamet Günü, azabın kötülüğüne karşılık fidye olarak verirlerdi. Allah (tarafı)ndan onlar için hiç hesaba katmadıkları şeyler açığa çıkarılacaktır.
48) Kazandıkları kötülükler kendileri için açığa çıkmıştır ve alay ettikleri şey onları kuşatmıştır.
İnsan nankördür
49) İnsana bir zarar dokunduğunda (hemen) bize yalvarır. Sonra kendisine katımızdan bir nimet verdiğimizde: “Bu bana bilgi dolayısıyla verilmiştir” der. Hayır! O bir imtihandır. Ancak onların çoğu bilmezler.
50) Bunu onlardan öncekiler de söylemişlerdi. Kazanmakta oldukları, onlardan hiçbir şeyi savamadı.
51) Bu yüzden yaptıkları kötülükler onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Onlar kaçacak da değillerdir.
Allah, pişman olanların bütün günahlarını bağışlar
52) Allah’ın, istediğine ve dileyene rızkı yaydığını ve ölçülediğini bilmezler mi? Muhakkak ki bunda iman eden bir topluluk için ibretler vardır.
53) De ki: “Ey kendi aleyhlerine aşırıya kaçan kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Allah günahların tümünü bağışlar. Muhakkak ki O, bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
54) Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız.
55) Farkında olmadığınız bir anda azap ansızın size gelmeden Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.
56) Yoksa kişi: “Allah’ın yanında kusur ettiğimden dolayı yazıklar olsun bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim” der.
57) Veya: “Eğer Allah beni hidayete erdirseydi hakikaten bilinç sahibi olanlardan olurdum” der.
58) Yahut azabı gördüğünde: “Keşke bir kere daha dönüş olsaydı da iyilik yapanlardan olsaydım” der.
59) “Hayır! Sana delillerim geldi de sen onları yalanladın, büyüklendin ve kâfirlerden oldun.”
Allah’a karşı yalanla ortaklar uyduranlar
60) Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin simsiyah halde olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde yer mi yok?
61) Allah, bilinç sahiplerini başarılarından dolayı kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar üzülmezler.
62) Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şeye vekildir.
63) Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın delillerini tanımazdan gelenler; işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
64) De ki: “Ey cahiller, bana Allah’ın dışında (bir başkasına) mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?”
65) Andolsun ki sana ve senden öncekilere de vahyedildi: Eğer ortak koşarsan elbette ki amelin boşa çıkar ve hüsrana uğrayanlardan olursun.
66) Bilakis! Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.
Kıyamet Günü’nde gerçek meydana çıkacak, her kul amelinin karşılığını alacaktır
67) Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Kıyamet Günü yeryüzü tamamen O’nun avucundadır ve gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koşmalarından münezzehtir ve yücedir.
68) Suretlere üflendiğinde, Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerdekiler (yere) yığılır. Sonra onlara bir daha üflenir ve böylece kalkıp bakınırlar.
69) Yer Rabbinin ışığıyla aydınlanır. Kitap konulur, nebiler ve şahitler getirilir. Aralarında gerçek ile hükmedilir. Onlara zulmedilmez.
70) Her nefse amelinin karşılığı verilir. O, onların yaptıklarını bilendir.
71) Küfürde direnenler bölük bölük cehenneme sürülür. Oraya geldiklerinde kapıları açılır ve oranın bekçileri onlara: “Size, içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu gününüze kavuşacağınız hakkında sizi uyaran bir resul gelmedi mi?” derler. (Onlar da): “Evet!” derler. Ancak kâfirler için azap sözü hak olmuştur.
72) “Haydi içinde kalıcı olmak üzere cehennemin kapılarından girin” denir. Büyüklenenlerin ağırlandıkları yer ne kötüdür!
73) Rableri hakkında bilinç sahibi olanlar bölük bölük cennete sevkedilir. Oraya geldiklerinde onun kapıları açılır ve oranın bekçileri onlara: “Size selam olsun, hazırsınız, o halde kalıcı olarak girin oraya” derler.
74) Onlar da: “Bize (verdiği) vaade sadık kalan ve bizi yeryüzüne varis kılıp cennette istediğimiz yere yerleşmemizi sağlayan Allah’a hamdolsun. Çalışanların ücreti ne güzelmiş!” derler.
75) Melekleri de yönetim merkezinin etrafını çevirmiş olarak, Rablerini hamd ile tesbih eder görürsün. Aralarında hak ile hükmedilmiştir. “Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’adır” denir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah, kendisini dinin sahibi olarak tanıtıyor
1) Ḥa, Mim.
2) Kitabın indirilmesi, aziz ve bilen Allah’tandır.
3) Günahı bağışlayan, pişmanlığı kabul eden, azabı şiddetli ve lütuf sahibi... O’ndan başka ilah yoktur. Dönüş O’nadır.
4) Allah’ın delilleriyle küfürde direnenlerden başkası mücadele etmez. Onların şehirleri evirip çevirmeleri seni aldatmasın.
5) Onlardan önce Nuh halkı ve kendilerinden önceki fırkalar da yalanlamışlardı. Her ümmet kendi resulünü yakalamayı arzuladı. Hakkı batılla gidermek için mücadele ettiler. Ben de onları yakaladım. Nasılmış benim azabım?
6) İşte böylece Rabbinin küfürde direnenler hakkında verdiği “Onlar ateş ehlidir” sözü gerçekleşmiş oldu.
7) Hakimiyeti yüklenenler ve onu çevreleyenler Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler ve O’na iman edenler için bağışlanma dilerler: “Rabbimiz, rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde pişmanlık duyanları ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.
8) Rabbimiz, onları ve atalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları vaadettiğin Adn cennetlerine girdir. Muhakkak ki sen azizsin, hikmet ve hüküm sahibisin.
9) Ve onları kötülüklerden koru. O gün kimi kötülüklerden korumuşsan ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük bir başarıdır.”
Kâfirler ve Allah’a ortaklar icat edenler
10) Kâfirlere: “Muhakkak ki Allah’ın gazabı, sizin kendi kendinize gazaplanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağrılırken tanımazdan geliyordunuz” diye seslenilir.
11) (Onlar): “Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ediyoruz. Şimdi çıkış için bir yol var mı?” derler.
12) Bu, Allah’a çağrıldığınızda tanımazdan geldiğiniz ve O’na ortaklar koşulduğunda iman ettiğiniz içindir. Artık hüküm, yüce ve büyük olan Allah’ındır.
13) O, size delillerini gösteriyor ve size gökten rızık indiriyor. (Allah’a) yönelenden başkası öğüt almaz.
14) O halde kâfirler hoşlanmasa da dini yalnız kendisine has kılarak Allah’a dua edin.
15) Dereceleri yükselten, hakimiyetin sahibi... Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden Ruh’u istediği ve dileyen kullarına gönderir.
16) O gün onlar ortaya çıkarılacaklar. Onlardan hiçbir şey Allah’a (karşı) gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kime aittir? Tek ve egemen olan Allah’a.
17) Bugün her kişi kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulmedilmez. Muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir.
18) Ve onları yaklaşmakta olan o gün ile uyar ki (o günde) kalpler tutuk (bir şekilde) gırtlaklara dayanır. Zalimler için ne bir dost ne de sözü yerine getirilen bir şefaatçi vardır.
19) (Allah) gözlerin hainliğini ve sinelerin gizlediklerini bilir.
20) Allah gerçek ile hükmeder. O’nun dışında yalvardıkları hiçbir şeyle hükmedemezler. Allah işitendir, görendir.
21) Onlar yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş görmediler mi? Onlar kendilerinden kuvvet ve yeryüzüne bıraktıkları eserler bakımından daha güçlüydüler. Fakat Allah onları günahlarından dolayı yakalamıştı. Onları Allah’tan koruyacak kimse olmadı.
22) Bu, resüllerinin kendilerine apaçık deliller getirmesine rağmen onların tanımazdan gelmelerindendi. Bu yüzden Allah onları yakaladı. Muhakkak ki Allah güç sahibidir, azabı şiddetlidir.
Firavun’un Allah’a karşı büyüklenişi
23) Andolsun ki Musa’yı delillerimizle ve apaçık bir yetkiyle gönderdik.
24) Firavun, Haman ve Karun’a. Bunun üzerine (onlar): “Bu yalancı bir büyücüdür” dediler.
25) Kendilerine katımızdan gerçekle geldiğinde: “Onunla beraber iman edenleri ve oğullarını öldürün, kadınlarını hayatta bırakın” dediler. Kâfirlerin duası hep boşa gider.
26) Firavun: “Bırakın beni, hele bir Musa’yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın. Ben dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum” dedi.
27) Musa: “Ben hesap gününe iman etmeyen bütün büyüklenenlerden Rabbime ve Rabbinize sığınırım” dedi.
Firavun ahalisinden Allah’a iman eden kişinin örneği
28) Ve Firavun erkanından imanını gizleyen mümin bir adam: “Siz, ‘Rabbim Allah’tır’ diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık delillerle geldi. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse, o halde size vadettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Muhakkak ki Allah aşırıya giden yalancıları doğru yola iletmez” dedi:
29) “Ey halkım, bugün yeryüzünde hükümranlığın sizde olduğu apaçık. Fakat Allah’ın azabı gelirse bize kim yardımda bulunabilir?” Firavun da: “Ben size gördüğümden başkasını göstermiyorum ve sizi doğru yoldan başkasına da yöneltmiyorum” dedi.
30) İman eden (kişi): “Ey kavmim. Muhakkak ki ben, sizin üzerinize o fırkaların gününe benzer (bir günün gelmesinden) korkuyorum ” dedi:
31) “Nuh halkı, Ad, Semud (halkları) ve onlardan sonra gelenlerin durumları gibi. Allah, kulları için zulüm istemez.
32) Ey halkım, muhakkak ki ben sizin hakkınızda o çağrışma gününden korkuyorum.
33) Dönüp kaçacağınız gün. Sizi Allah’tan koruyacak kimse yoktur. Allah’ın saptırdığı kimse için ise artık yol gösterici yoktur.
34) Andolsun ki Yusuf da daha önce size apaçık deliller getirmişti. Onun size getirdiği hakkında şüphe duymaktan vazgeçmediniz. O öldüğü zaman da: ‘Allah bundan sonra asla kullarından bir resul göndermeyecek’ dediniz.” Allah, tereddütte aşırıya kaçanı işte böyle saptırır.
35) Onlar, kendilerine gelmiş bir yetki olmaksızın Allah’ın delilleriyle mücadele ederler. (Bu), hem Allah katında, hem de iman edenler katında ne büyük bir öfkedir! Allah, her büyüklenen ve zorbalık yapanın kalbini işte böyle mühürler.
36) Ve Firavun: “Ey Haman, benim için bir kule bina et de o yollara ulaşayım” dedi:
37) “Göklerin yollarına. Böylece Musa’nın ilahına çıkarım. Elbetteki onun yalancı olduğu zannındayım.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü işi süslü gösterildi ve (doğru) yoldan alıkonuldu. Firavun’un tuzağı ziyandan başka bir şey olmadı.
38) Onlardan iman edeni: “Ey halkım, bana uyun ki sizi doğru yola yönelteyim” dedi:
39) “Ey halkım, muhakkak ki bu dünya hayatı (sadece) bir geçinmedir. Ahiret ise (asıl) kalınacak yerdir.”
40) Kim kötülük işlerse onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz. Erkek veya kadın olsun, mümin olarak kim de iyilik işlerse, işte onlar, içinde hesapsız rızıklandırılacakları cennete girerler.
41) Ve: “Ey halkım, nasıl oluyor da ben sizi kurtuluşa çağırırken siz beni ateşe çağırıyorsunuz?” dedi:
42) “Beni Allah’ı tanımazdan gelmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. (Hâlbuki) ben sizi aziz ve bağışlayıcı olan Allah’a çağırıyorum.
43) Şüphesiz beni kendisine çağırdığınızın ne dünyada ne de Ahiret’te dua edilecek bir yanı vardır. Muhakkak ki dönüşümüz Allah’adır. Aşırıya gidenler, işte onlar ateş halkıdır.
44) Size ne söylediysem yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah, kullarını görendir.”
45) Bunun üzerine Allah onu planladıkları kötülüklerden korudu. Azabın en kötüsü de Firavun erkanını kuşattı.
Firavun gibi büyüklenip Allah ile mücadele edenlerin akıbeti
46) Sabah-akşam onlara ateş sunulur. Saat’in gerçekleşeceği gün, “Firavun’un çevresini azabın en şiddetlisine sokun!” (denir).
47) Ateşin içinde tartışırlarken zayıf olanlar büyüklenenlere: “Muhakkak ki biz size uyanlardık. Şimdi ateşten bir kısmını bizden savabilir misiniz?” derler.
48) Büyüklenenler ise: “Hepimiz onun içindeyiz. Muhakkak ki Allah, kullar arasında hükmetti” derler.
49) Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine: “Rabbinize dua edin, bizden bir gün (olsun) azabımızı hafifletsin” derler.
50) (Cehennem bekçileri): “Resulleriniz size apaçık delillerle gelmemiş miydi?” derler. (Ateşin içinde olanlar): “Evet” derler. (Cehennem bekçileri): “Öyleyse siz dua edin” derler. Kâfirlerin duası hep boşa gider.
51) Muhakkak ki biz resullerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin ayağa kalkacakları günde yardım ederiz.
52) O gün zalimlere mazeretleri fayda sağlamaz. Artık lanet onlaradır ve yurtların en kötüsü de onlar içindir.
53) Andolsun ki Musa’ya hidayet verdik ve İsrailoğullarını Kitab’a varis kıldık.
54) Akıl sahipleri için hidayet ve hatırlatma olarak...
55) O halde sabret. Allah’ın vaadi gerçektir. Günahın için bağışlanma dile. Akşam-sabah hamd ile Rabbini tesbih et.
56) Kendilerine gelmiş bir yetki olmaksızın Allah’ın delilleriyle mücadele edenler var ya, işte onların sinelerinde erişemeyecekleri bir büyüklük (hissinden) başka birşey yoktur. O halde sen Allah’a sığın. Muhakkak ki O, işitendir, görendir.
57) Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılması insanın yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler.
58) Kör ile gören bir değildir. İman eden ve salih işler yapanlar ile kötülük yapanlar da. Pek az öğüt alıyorsunuz.
59) Muhakkak ki Saat gelecektir. Onda tutarsızlık yoktur. Fakat insanların çoğu iman etmezler.
60) Rabbiniz: “Bana dua edin, size icabet edeyim” dedi: “Muhakkak ki bana kulluk etmeye karşı büyüklenenler boyun bükmüş olarak cehenneme gireceklerdir.”
Büyüklenenler Allah ile bir değildir
61) Allah, kendisinde sükûnet bulmanız için geceyi, görmeniz için de gündüzü kıldı. Muhakkak ki Allah insanlara karşı lütuf sahibidir, fakat onların çoğu şükretmezler.
62) İşte her şeyi yaratan Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl da çevriliyorsunuz?
63) İşte Allah’ın delillerini inkâr edenler böyle çevriliyorlar.
64) Allah, yeryüzünü yerleşime uygun kılan, gökyüzünü bina eden, sizi şekillendiren, suretlerinizi en güzel yapan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte bu, sizin Rabbiniz Allah’tır. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
65) O yaşayandır. O’ndan başka ilah yoktur. O halde dini yalnız kendisine has kılarak O’na dua edin. Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır.
66) De ki: “Rabbimden bana açık deliller gelince, muhakkak ki ben Allah’ın dışında dua ettiklerinize kulluk etmekten men edildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.
67) O, sizi (önce) topraktan, sonra döllenmiş bir yumurtadan, sonra embriyodan, sonra biçimli biçimsiz bir ceninden yaratan, sonra sizi bir çocuk olarak çıkartan ve sonrasında ihtiyarlamanız için kuvvetli çağınıza erdirendir. Aranızdan kimini de belirlenmiş bir süreye ulaşması için önceden vefat ettirir. Umulur ki akledersiniz.
68) O, hayat veren ve öldürendir. Bir işin olmasına karar verince ona yalnızca ‘Ol!’ der, o da olur.”
69) Allah’ın delilleriyle mücadele edenleri görmedin mi! Nasıl da döndürülüyorlar?
Allah’ın kitaplarını ve peygamberlerini bile bile yalanlayanların akıbeti
70) Kitab’ı ve resullerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlara gelince; yakında bilecekler.
71) Boyunlarında halkalarla ve zincirlerle sürünecekler.
72) Kaynar suyun içinde ve ateşte yakılacaklar.
73) Sonra onlara denilecek: “Nerede ortak koştuklarınız
74) Tanrı’nın dışında?” (Onlar): “Bizden saptılar!” derler: “Hayır, biz önceden bir şeye dua ediyor değilmişiz.” Allah, kâfirleri işte böyle saptırır.
75) İşte bu, yeryüzünde haksız yere sevinmeniz ve şımarmanızdandır.
76) İçinde kalıcı olacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin yeri ne kötüdür!
77) O halde sabret. Allah’ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de ondan önce seni vefat ettirsek de yine de bize döndürülecekler.
78) Andolsun ki biz senden önce de resuller gönderdik. Onlardan bazısını sana anlattık ve bazısını da anlatmadık. Allah’ın izni dışında bir resul delil getiremez. Allah’ın emri geldiğinde gerçek ile hükmedilir ve işte o anda (hakkı) geçersiz kılmaya (uğraşanlar) hüsrana uğrarlar.
Allah yine delil vermektedir
79) Allah, kimine binesiniz, kiminden de yiyesiniz diye sizin için hayvanlar kılmıştır.
80) Sizin için onlarda menfaatler vardır. Onlar üstünde gönüllerinizde olan bir ihtiyaca ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
81) Size delillerini gösteriyor. O halde Allah’ın delillerini nasıl tanımazdan gelirsiniz?
82) Kendilerinden öncekilerin akıbetlerine nazar etmek için hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? (Onların sayıları) bunlardan daha fazla, kuvvetleri ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Kazandıkları, onlardan hiçbir şeyi savamadı.
83) Resulleri onlara delillerle geldiğinde kendilerinde olan bilgiden dolayı sevindiler. (Fakat) alaya almakta oldukları şey onları kuşattı.
84) Azabımızı gördüklerinde: “Bir olan Allah’a iman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri de reddediyoruz” derler.
85) Fakat azabımızı gördükleri zamanki imanları, onlara fayda sağlamadı. Bu, Allah’ın kulları arasında süregelen sünnetidir. İşte kâfirler o anda hüsrana uğramışlardır.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Kur’an’ın Allah tarafından indirilmiş olması
1) Ḥa, Mim.
2) Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden’den indirilmiştir.
3) Bilen bir topluluk için ayetleri açıklanmış Arapça bir okuma metnidir.
4) Müjdeleyici ve uyarıcı. Ama onların çoğu yüz çevirirler ki işitmesinler.
5) “Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kılıflar içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Sen yapacağını yap, biz de yapmaktayız ” dediler.
6) De ki: “Ben ancak sizin gibi bir beşerim. Bana ilahınızın sadece bir tek ilah olduğu vahyediliyor. O halde O’na doğrulun ve O’ndan bağışlanma dileyin. Müşriklere yazıklar olsun.”
7) Onlar zekâtı vermezler, Ahiret’i de tanımazdan gelirler.
8) İman eden ve salih işler yapanlara kesintisiz bir ödül vardır.
Kur’an, her şeyi yaratan Allah’ı insanlara tanıtan kitaptır
9) De ki: “Siz yeryüzünü iki günde yaratanı tanımazdan geliyor ve O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir.
10) Ve orada, üstünden denge unsurları var etti, orayı bereketli kıldı ve içinde soranlar için eşit olmak üzere dört günde rızıklar takdir etti.
11) Sonra duman halinde olan göğe yönelip ona ve yeryüzüne: “ister gönüllü ister gönülsüz gelin” dedi. (Onlar): “Gönüllü geldik” dediler.
12) Böylece onları iki günde, yedi gök olarak tayin etti ve her bir semaya emrini vahyetti. Ve en aşağı göğü de lambalarla süsledik ve korumaya aldık. Bu, aziz ve (her şeyi) en iyi bilenin takdiridir.
Kur’an’ın hakikatini örtmeye çalışanlara uyarı
13) Eğer yüz çevirirlerse “Ben sizi Ad ve Semud (halkı)nın yıldırımlarına benzer bir yıldırımla uyardım” de.
14) Onlara önlerinden ve arkalarından “Yalnızca Allah’a kulluk edin!” diyen resuller geldiğinde: “Rabbimiz isteseydi melekler gönderirdi. Biz kendisiyle gönderildiğinizi tanımıyoruz” dediler.
15) Ad (halkı)na gelince; (onlar) yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve “Bizden kuvvetçe daha şiddetli kim var? ” dediler. Onları yaratan Allah’ı görmediler mi? O, kendilerinden kuvvet bakımından daha şiddetlidir. Onlar delillerimizi inkâr ediyorlardı.
16) Biz de onların üzerine dünya hayatında rezillik azabını tattırmak için bahtsız günlerde sert bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı daha rezildir ve onlara yardım da edilmeyecektir.
17) Semud (halkı)na gelince; biz onlara yolu gösterdik fakat körlüğü hidayete tercih ettiler. Bunun üzerine kazanmakta olduklarından ötürü aşağılayıcı bir azabın yıldırımı onları yakalayıverdi.
18) İman edenleri ve bilinç sahiplerini kurtardık.
19) O gün, Allah’ın düşmanları ateşe doğru toplanır ve hemen sevk edilirler.
20) Nihayet oraya geldiklerinde kulakları, gözleri ve ciltleri yapmakta oldukları hakkında aleyhlerine şahitlik ederler.
21) Ve kendi uzuvlarına: “Neden aleyhimize şahitlik ettiniz?” derler. (Uzuvları): “Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu. Sizi ilk defa o yarattı ve O’na döndürülüyorsunuz” derler.
22) Siz, kulaklarınız, gözleriniz ve uzuvlarınızın aleyhinize şahitlik edeceğinden sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini zannediyordunuz.
23) Rabbiniz hakkında zannettiğiniz işte bu zannınız sizi perişan etti. Böylelikle hüsrana uğrayanlardan oldunuz.”
24) Eğer sabredebilirlerse onların yeri ateştir. Eğer (durumlarını) düzeltmek isterlerse, artık onlar düzeltebilecek olanlardan değildirler.
25) Onlara, önlerinde ve arkalarında olanı kendilerine süslü gösteren bir takım arkadaşlar atadık. (Sonunda) kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarına ait söz kendileri için hak oldu. Muhakkak ki onlar hüsrana uğramış olanlardır.
26) Küfürde direnenler: “Bu okuma metnini dinlemeyin, onun hakkında boş sözler konuşun. Olur ki üstün gelirsiniz” dediler.
27) Artık muhakkak ki küfürde direnenlere şiddetli bir azap tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
28) İşte bu, Allah’ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Ayetlerimizi inkâr etmenin bir cezası olarak orası onların kalıcı yurdu olacaktır.
29) Küfürde direnenler: “Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım da en aşağılıklardan olsunlar” dediler.
Kur’an’a uyup Rabbine kavuşanların durumu
30) Muhakkak ki “Rabbimiz Allah’tır” deyip dosdoğru olanların üzerlerine melekler iner ve: “Korkmayın, üzülmeyin ve size vaadolunan cennetle müjdelenin” (derler):
31) “Biz dünya hayatında da, Ahiret’te de sizin dostlarınızız. Orada canınızın çektiği ne varsa sizin içindir ve ne isterseniz orada sizin için vardır.
32) Bağışlayan ve Merhamet Eden’den bir ağırlanma olarak...
33) Allah’a çağıran, salih işler yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?
34) İyilik ve kötülük bir değildir. (Kötülüğü) en güzel şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse adeta sıcak bir dost oluverir.
35) Buna, sabredenlerden başkası nail olamaz. Buna, büyük nasibi olanlardan başkası nail olamaz.
36) Eğer seni şeytandan bir fısıltı dürterse Allah’a sığın. Muhakkak ki O, işitendir, bilendir.
Allah’ı tanıtan Kitap O’nu tanıtmaya devam ediyor
37) Gece, gündüz, güneş ve ay O’nun delillerindendir. Hürmeti güneşe ve aya göstermeyin. Eğer kulluk ediyorsanız hürmeti onları yaratan Allah’a gösterin.
38) Eğer büyüklenirlerse, Rabbinin yanındakiler gece-gündüz O’nu tesbih ederler ve onlar usanmazlar.
39) O’nun delillerindendir; sen yeryüzünü solgun halde görürsün, üzerine su indirdiğimizde hareketlenip kabarır. Muhakkak ki ona hayat veren, ölülere de hayat verir. Muhakkak ki O, her şeye güç yetirendir.
Kur’an’ı örtmeye çalışanlar
40) Delillerimiz hususunda çarpıtma yapanlar bizden gizli kalmazlar. Öyleyse ateşe atılan mı daha hayırlıdır yoksa Kıyamet Günü güvenle gelen mi? İstediğinizi yapın, muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.
41) Onlar kendilerine gelen Hatırlatma’yı tanımazdan geldiler. Oysa o, üstün bir Kitap’tır.
42) Batıl ona önünden de gelemez, arkasından da. Hikmet ve hüküm sahibi olan ve hamd edilen tarafından indirilmiştir.
43) Sana söylenen, senden önceki resullere söylenmiş olandan başkası değildir. Muhakkak ki Rabbin hem bağışlama sahibi, hem acıklı bir azap sahibidir.
44) Biz onu yabancı dilde bir okuma metni kılsaydık: “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?” derlerdi. Yabancı dil olsun, Arapça olsun, de ki: “O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır. İman etmeyenlere gelince; (onların) kulaklarında bir ağırlık vardır ve onlara uzak bir yerden sesleniliyor gibi o (Kur’an) onlara kapalıdır.
45) Andolsun ki Musa’ya Kitab’ı verdik fakat onda ihtilaf edildi. Şayet Rabbinin önceki sözü olmasaydı aralarında iş bitirilmiş olurdu. Muhakkak ki onlar bunun hakkında tutarsız bir şüphe içindeler.
46) Kim salih bir iş yaparsa kendine ve kim kötülük ederse de aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.
47) Saat’in bilgisi O’na havale edilir. O’nun bilgisi olmaksızın hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: “Ortaklarım nerede?” diye seslenildiği gün, (onlar): “Sana itiraf etmekteyiz ki bizden buna şahit yoktur” derler.
48) Önceden yalvardıkları onlardan sapar ve sığınılacak bir yerleri olmadığını anlarlar.
Kur’an, insanın nankör yanını anlatıyor
49) İnsan hayır istemekten usanmaz. Kendisine bir kötülük dokunsa (hemen) karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılır.
50) Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka: “Bu benimdir, Saat’in kopacağını da zannetmiyorum. Rabbime döndürülsem bile muhakkak ki O’nun katında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Andolsun ki nankörlere yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara şiddetli azaptan tattıracağız.
51) İnsanı nimetlendirdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Kendisine bir kötülük dokunduğunda ise çokça dua eder.
Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğu gelecekte apaçık belli olacaktır
52) De ki: “Ya (bu Kitap) Allah katından ise, sonra siz onu tanımazdan geldiyseniz? Ondan uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapmış kimdir, gördünüz mü?”
53) Ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara delillerimizi göstereceğiz ki onun gerçek olduğu iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?
54) İyi bilin ki (aslında) onlar Rablerine kavuşmaktan şüphe içindeler. İyi bilin ki O, her şeyi kuşatandır.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah’ın büyüklüğü
1) Ḥa, Mim.
2) ‘Ayn, Sin, Qaf.
3) Aziz, hikmet ve hüküm sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyetmektedir.
4) Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O yücedir, uludur.
5) Neredeyse gökler üstlerinden parçalanacak. Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yeryüzünde olanlar için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
6) O’ndan başka veliler edinenlere gelince, Allah onları kollamaktadır. Sen, onların üzerine bir vekil değilsin.
7) Sana, şehirlerin anasını ve çevresindekileri uyarman için Arapça bir okuma metnini işte böyle vahyettik. Bir fırkanın cennette bir fırkanın ise ateşte olacağı, kendinde bir tutarsızlık olmayan toplanış günü hususunda uyarman için...
8) Eğer Allah isteseydi muhakkak ki onları tek bir ümmet yapardı, fakat rahmetine dileyenleri dahil edecek. Zalimlerin ise ne bir dostu ve ne bir yardımcısı vardır.
9) Yoksa onlar, O’nun dışında dostlar mı edindiler? Oysaki Allah; dost olan O’dur, ölüleri dirilten O’dur. O her şeye güç yetirendir.
10) İhtilafa düştüğünüz herhangi bir şey varsa hükmü Allah’a aittir. İşte Rabbim Allah budur. O’na tevekkül ettim, O’na içten yönelirim.
11) Göklerin ve yerin yaratıcısı... Sizin için kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler varetmiştir. Sizi orada üreten O’dur. O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.
12) Göklerin ve yerin anahtarları O’ndadır. Allah, istediğine ve dileyene rızkı yayar ve ölçüler. O, her şeyi bilendir.
Muhammed’e düşen vazife
13) Nuh’a; “Dini ayakta tutun ve onda fırkalara ayrılmayın” diye dinden tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi ve İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi sizin için bir kanun kıldı. Kendilerini çağırdığın şey müşriklere büyük geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve gönülden yöneleni kendisine iletir.
14) Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra aralarındaki aşırılığın dışında (bir sebepten ötürü) fırkalara ayrılmadılar. Şayet belli bir süreye kadar Rabbinin önceki bir kelimesi olmasaydı aralarında iş bitirilmiş olurdu. Muhakkak ki onlardan sonra Kitab’a varis kılınanlar ondan yana tutarsız bir şüphe içindeler.
15) Öyleyse sen, davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların arzularına uyma ve: “Ben, Allah’ın bana Kitap’tan indirdiğine iman ettim ve aranızda adil olmakla emrolundum” de. Allah, bizim Rabbimiz ve sizin Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışma yoktur. Allah aramızı birleştirecektir. Dönüş O’nadır.
16) Kendisine icabet olunduktan sonra Allah hakkında tartışanların delilleri Allah katında batıldır. Onların üzerinde bir gazab vardır ve şiddetli azab onlaradır.
17) Allah, Kitab’ı bir gaye ve ölçüyle indirmiştir. Ne bilirsin, belki Saat yakındır.
18) Onda acele edenler, ona iman etmeyenlerdir. İman edenler ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki Saat hakkında tartışanlar uzak bir sapmışlık içindeler.
19) Allah, kullarına karşı lütuf sahibidir; istediğini ve dileyeni rızıklandırır. O, güç sahibidir, azizdir.
20) Kim Ahiret ekinini isterse biz ona ekininde arttırma yaparız ve kim dünya ekinini isterse ona da ondan veririz. Onun Ahiret’te bir nasibi yoktur.
21) Yoksa onların Allah’ın izin vermediklerini kendilerine dinde kanun yapan ortakları mı var? Eğer ayırım sözü olmasaydı aralarında hüküm verilmişti. Muhakkak ki zalimler için acıklı bir azap vardır.
22) Zalimleri, kazandıklarından ötürü korkmuş görürsün. O (yaptıkları) üstlerine çökmüştür. İman eden ve salih işler yapanlar ise cennetin ravzalarındadır, Rableri katında her istedikleri onlarındır. Büyük lütuf işte budur!
23) İşte bu, Allah’ın iman eden ve salih işler yapan kullarını müjdelediği şeydir. De ki: “Ben yakınlık sevgisi dışında size bir ücret sormuyorum.” Kim bir iyilik kazanırsa biz ondaki iyiliği arttırırız. Muhakkak ki Allah bağışlayandır, karşılık verendir.
Allah’ın büyüklüğü
24) Yoksa: “Allah hakkında yalan iftira etti” mi diyorlar? Allah isterse senin kalbini de mühürler. Allah batılı mahveder ve sözleriyle hakkı yerine getirir. Muhakkak ki O, sinelerdekini bilendir.
25) Kullarından pişmanlıkları kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilen O’dur.
26) O, iman eden ve salih işler yapanlara icabet eder ve onlara kendi lütfundan arttırır. kâfirlere gelince; onlar için şiddetli bir azap vardır.
27) Eğer Allah, kulları için rızkı yaysa muhakkak ki yeryüzünde aşırılık ederlerdi. Fakat istediği bir ölçüde indiriyor. Muhakkkak ki O, kullarından haberdardır, görendir.
28) Onlar ümit kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayan O’dur. O, dosttur, hamde layık olandır.
29) Göklerin, yerin ve bu ikisinde yaydığı canlıların yaratılışı O’nun delillerindendir. O, istediğinde onları toplamaya güç yetirendir.
30) Size isabet eden bir musibet, ellerinizin kazandıklarından dolayıdır. Çoğunu da affeder.
31) Siz yeryüzünde kaçacak değilsiniz. Allah’ın dışında bir veliniz ve yardımcınız yoktur.
32) Denizde dağlar gibi seyreden gemiler de O’nun delillerindendir.
33) İsterse rüzgârı sakinleştirir de sırtında hareketsiz kalıverirler. Muhakkak ki bunda sabredip şükredenler için deliller vardır.
34) Veya kazandıklarından dolayı onları helak eder, çoğunu da affeder.
35) Delillerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki onlar için kaçacak yer yoktur.
Müminler Allah’ın büyüklüğüne göre davranırlar
36) Size verilen şeyler dünya hayatının geçimliğidir. Allah katında olanlar ise, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler için daha hayırlı ve kalıcıdır.
37) (Onlar) günahların büyüklerinden ve sınırı aşmaktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da bağışlarlar.
38) Rablerinin (davetine) icabet ederler, salâti ayakta tutarlar, işlerini aralarında danışırlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
39) Onlara karşı aşırılığa gidildiğinde aralarında yardımlaşırlar.
40) Bir kötülüğün cezası ona eşit bir kötülüktür. Kim affeder ve ıslah ederse onun ödülü Allah’a aittir. Muhakkak ki O, zalimleri sevmez.
41) Muhakkak ki kim zulmettikten sonra yardım edilirse, artık onlar için aleyhlerinde bir yol yoktur.
42) Yol, ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere aşırılık edenlerin aleyhlerinedir. İşte bunlar için acıklı bir azap vardır.
43) Kim sabreder ve bağışlarsa, muhakkak ki bu, azme dayanan bir iştir.
44) Kim Allah hakkında sapıtırsa artık O’ndan sonra onun bir velisi olmaz. Azabı gördüklerinde zalimlerin: “Dönüş için bir yol yok mudur?” dediklerini görürsün.
45) Ona sunulurken, aşağılıktan tevazu içinde yandan gizli gizli baktıklarını görürsün. İman edenler: “Asıl ziyana uğrayanlar Kıyamet Günü hem kendilerini hem ailelerini ziyana uğratanlardır. Dikkat edin, muhakkak ki zalimler sürekli bir azap içindedir” derler.
46) Onlara Allah’ın dışında yardım edecek veliler yoktur. Kim Allah hakkında sapıtırsa artık onun için bir yol yoktur.
İnsanların inkârı, Allah’ın büyüklüğüne zarar vermez
47) Allah’tan geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce Rabbinize icabet edin. O gün sizin için ne sığınılacak bir yer ve ne de inkâra ihtimal vardır.
48) Eğer yüz çevirirlerse, biz seni onların üzerine koruyucu olarak göndermedik. Sana (düşen) tebliğden başkası değildir. Muhakkak ki biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse, (bu durumda) insan muhakkak ki nankörleşir.
49) Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah’a aittir. İstediğini yaratır. İstediğine dişiler bağışlar, istediğine erkekler bağışlar,
50) veya onları erkekler ve dişiler olarak çift kılar. İstediğini de kısır kılar. Muhakkak ki O, bilendir, güç yetirendir.
Allah, istediği kulu ile irtibata geçer
51) Bir beşer için Allah’ın ona konuşması, vahiy (aracılığıyla) veya perde arkasından veya bir resul göndererek kendi izniyle istediğini vahyetmesi dışında olmaz. Muhakkak ki O yücedir, hikmet ve hüküm sahibidir.
Muhammed, kendisine Kur’an vahyedilmeden önce imandan habersizdi
52) Böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat onu bir ışık kıldık; onunla kullarımızdan istediğimizi hidayete erdiririz. Muhakkkak ki sen dosdoğru yola iletiyorsun.
53) Göklerde ve yerde bulunanların tümü kendisine ait olan Allah'ın yoluna. İyi bilin ki işler Allah’a döner.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.