Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Kıyamet mutlaka gelecektir
1) Hamd, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa kendisine ait olan Allah’adır. Ahiret’te de hamd O’na aittir. O, hüküm verendir, haberdar olandır.
2) Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. O, Merhamet Eden’dir, bağışlayandır.
3) Küfürde direnenler: “Saat bize gelmez!” derler. De ki: “Bilakis, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, o, size mutlaka gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığında bir şey O’ndan saklı kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır
4) iman eden ve salih işler yapanları ödüllendirmek için. İşte onlar için bir bağışlanma ve bolca rızık vardır.
5) Ayetlerimizi etkisizleştirmeye çalışanlara gelince, onlar için iğrenç olanından acıklı bir azap vardır.
6) Kendilerine ilim verilenler ise sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu, aziz ve hamde layık olanın yoluna ilettiğini görmekteler.
7) Küfürde direnenler: “Siz, tam tamına dağılmışken yeni bir yaratılış içinde olacağınızı size haber veren adamı gösterelim mi?” dediler:
8) “Allah’a yalanla iftira mı atıyor yoksa delirmiş mi?” Hayır, (asıl) Ahiret’e iman etmeyen (bu kâfirler) bir azap ve uzak bir sapmışlık içindeler.
9) Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? İstesek onları yerin dibine batırırdık veya gökten üzerlerine parçalar düşürürdük. Muhakkak ki bunda (Allah’a) yönelen her kul için ibretler vardır.
Küfründen ötürü helak olan Saba halkının örneği
10) Andolsun ki Davud’a katımızdan bir lütuf verdik: “Ey dağlar ve kuşlar, onunla birlikte bana hizmet edin!” Ona demiri yumuşatmıştık:
11) “Geniş zırhlar yap, dokuması ölçülü olsun. Salih işler yapın. Ben yaptıklarınızı görmekteyim.”
12) Süleyman’a da sabah bir aylık, akşam bir aylık (mesafe katettiren) rüzgârı (boyun eğdirdik). Erimiş bakırı da onun için akıttık. Rabbinin izniyle onun önünde çalışan bir kısım cinler de vardı. Onlardan emrimizden kim sapsa, ona ateş azabı tattırırdık.
13) Onun için, ne dilerse yaparlardı: Mihraplar, temsiller, havuz gibi çanaklar ve sâbit kazanlar... Ey Davut soyu! Şükrün (göstergesi) olarak çalışın! Kullarımdan pek azı şükreder.
14) Ölümüne karar kıldığımızda, onlara (Süleyman’ın) ölümünü ancak onun değneğini yiyen yerden (bitirdiğimiz) bir canlı gösterdi. Nihayetinde (yere) yığılınca ortaya çıktı ki cinler, gaybı biliyor olsalardı alçaltıcı bir azabın içinde kalmayacaklardı.
15) Andolsun ki Saba (halkı)nın yurtlarında bir ibret vardır. (Evlerinde) sağlı sollu ikişer bahçeleri vardı. (Onlara): “Rabbinizin verdiği rızıklardan yiyin ve O’na şükredin. Temiz bir mekânınız ve bağışlayan bir Rab (var)” (denilmişti).
16) (Ancak) yüz çevirdiler. Bunun üzerine barajın selini onlara gönderdik ve onların iki bahçesini buruk yemişli, ılgın ve içinde seyrek sedir ağaçları olan iki bahçeye çevirdik.
17) Böylece küfürlerinden dolayı onları cezalandırdık. Biz kâfirlerden başkasını cezalandırır mıyız?
18) Onlarla, içini bereketlendirdiğimiz şehirler arasında (biri diğerinden) görünebilen beldeler var ettik ve (birbirleri arasında) yürüme (imkânı) takdir ettik. “Onların (arasında) geceleri ve gündüzleri güven içinde yürüyün!”
19) (Fakat) onlar: “Rabbimiz, yolculuklarımızın arasını aç” dediler. Böylelikle kendilerine zulmettiler. Biz de onları darmadağın edip tarih kıldık. Muhakkak ki bunda sabredip şükredenler için ibretler vardır.
20) Andolsun ki İblis’in onlar hakkındaki zannı doğru çıktı. Böylece iman eden bir grup dışında hepsi ona uydu.
21) Hâlbuki onun, Ahiret’e iman edenler ile onun hakkında şüphesi olanları bilmemizi sağlamaktan başka, onlar üzerinde bir yetkisi yoktu. Rabbin her şeyi korumaktadır.
Allah dışında kulluk edilenler hiçbir şeye kadir değildir
22) De ki: “Allah’ın dışında (ilah) sandıklarınızı çağırın. Onlar göklerde ve yerde zerre ağırlığında bir şeye hükmedemezler. Onların bu ikisinde ortaklıkları da yoktur. O’nun da bunlardan bir destekçisi yoktur.
23) O’nun katında şefaat, O’nun izin verdiğinden başkasına fayda sağlamaz. Kalplerindeki korku (giderilince): “Rabbiniz ne söyledi?” derler. “Hakkı!” denilir. O, yücedir, büyüktür.
24) De ki: “Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kimdir?” De ki: “Allah! Gerçekten biz veya siz, ya hidayet üzereyiz ya da apaçık sapmışlıkta.”
25) De ki “Siz bizim suçlarımızdan sorguya çekilmeyeceksiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorguya çekilmeyeceğiz.”
26) De ki: “Rabbimiz bizi bir araya toplayacak sonra da aramızı hak ile açacaktır. O, açıklık getirendir, bilendir.”
27) De ki: “O’na ortak koştuklarınızı gösterin bana. Hayır! O, aziz, hikmet ve hüküm sahibi olan Allah’tır.”
28) Biz seni bütün insanlara bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, fakat insanların çoğu bilmez.
Kıyamet geldiğinde kâfirlerin hali
29) “Eğer doğru sözlülerseniz bu vaad ne zamandır?” diyorlar.
30) De ki: “Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki ondan ne bir saat ertelenirsiniz ne de öne alınırsınız.
31) Küfürde direnenler: “Biz ne bu okuma metnine ne de ondan öncekilere iman ederiz” diyorlar. O zalimleri Rablerinin huzurunda durakalıp birbirlerine söz atarlarken bir görseydin! Güçsüzler, büyüklenenlere: “Siz olmasaydınız biz mutlaka müminler olurduk” derler.
32) Büyüklenenler, güçsüzlere: “Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Aksine, siz suçlusunuz!” derler.
33) Güçsüzler, büyüklenenlere: “Hayır, siz, gece-gündüz tuzaklar kuruyor, Allah’ı tanımazdan gelmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz” derler. Azabı görünce derin pişmanlık duyarlar. Biz de kâfirlerin boyunlarına halkalar dolarız. Onlar hiç yaptıklarından başkasıyla cezalandırılırlar mı?
Peygamberlerin inkâr edilişi
34) Biz bir beldeye uyarıcı göndermedik ki oranın önde gelenleri: “Biz gönderildiğiniz şeyi görmek istemiyoruz!” demiş olmasınlar.
35) Ve: “Biz mal ve evlat bakımından çoğunluğuz. Azaba uğratılacak değiliz” dediler.
36) De ki: “Rabbim istediğine ve dileyene rızkı yayar ve ölçüler, fakat insanların çoğu bunu bilmez.
37) Bizim katımızda sizi (bize) yakınlaştıracak ne mallarınız ne de evlatlarınızdır. Ancak iman edenler ve salih işler yapanlar müstesna. İşte onlar için yaptıklarının karşılığı olarak iki kat ödül vardır ve güvenli köşklerde bulunurlar.
38) Ayetlerimizi etkisizleştirmeye çalışanlara gelince; işte bunlar azap içinde hazır bulundurulurlar.
39) De ki: “Muhakkak ki Rabbim kullarından istediğine ve dileyene rızkı yayar ve kısar. İnfak ettiğiniz bir şeyin yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
40) Onların hepsini bir araya topladığı gün meleklere: “Bunlar mı size kulluk ediyorlardı?” diyecektir.
41) (Melekler): “Münezzehsin! Sen bizim dostumuzsun, onlar değil. Hayır, onlar cinlere kulluk ediyorlardı, çoğu da onlara iman etmişti” derler.
42) Artık bugün birinizin diğerine fayda ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Zalimlere: “Yalanladığınız ateşin azabını tadın!” deriz.
43) Kendilerine apaçık ayetlerimiz okunduğunda: “Bu, atalarımızın kulluk ettiklerinden, sizi alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir” derler. “Bu, yalan bir iftiradan başka (bir şey) değildir!” derler. Küfürde direnenler kendilerine hak gelince: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir” derler.
Peygamber sadece bir uyarıcıdır
44) Biz onlara senden önce, ne ders alacakları bir kitap ne de bir uyarıcı göndermiştik.
45) Bunlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Bunlar, diğerlerine verdiklerimizin onda birine bile ulaşamadıkları halde resullerimi yalanladılar. Nasılmış benim inkârım?
46) De ki: “Size tek bir öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker kalkın sonra da düşünün. Sizin arkadaşınızda delilik yoktur. O ancak sizi şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır.”
47) De ki: “Ben sizden bir ücret istemiyorum, o sizin olsun. Benim ödülüm ancak Allah’a aittir. O, her şeye şahittir.”
48) De ki: “Rabbim hakkı ortaya çıkarır. O, gaybı bilir.”
49) De ki: “Hak geldi; batıl ne bir şey başlatabilir ne de geri getirebilir.”
50) De ki: “Ben sapmışsam elbette ki kendimden ötürü saparım. Hidayete gelmişsem, Rabbimin bana vahyindendir. Muhakkak ki O, işitendir, yakın olandır.”
51) Onları korkuya kapıldıklarında bir görseydin. Artık kaçış yoktur, yakın bir yerde yakalanmışlardır.
52) “Ona iman ettik” derler (fakat) onlar için uzak bir yerden ona ulaşmak nasıl olur?
53) Andolsun ki önceden de onu reddetmişlerdi. Gayb hakkında uzaktan atıp tutuyorlardı.
54) Daha önce benzerlerine yapıldığı gibi onlarla istedikleri arasına engel konulmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeler.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Yaratan ve idare eden Allah’tır
1) Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler kılan Allah’adır. Yaratmada dilediğini arttırır. Muhakkak ki Allah her şeye güç yetirendir.
2) Allah’ın insanlar için açtığı rahmeti tutabilecek yoktur. O’nun tuttuğunu da sonrasında gönderebilecek yoktur. O, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
3) Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Allah’tan başka gökten ve yerden sizi rızıklandırabilecek bir yaratıcı var mıdır? O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl da saptırılıyorsunuz?
4) Eğer seni yalanlarlarsa; andolsun ki senden önce de resuller yalanlanmıştı. Bütün işler Allah’a döndürülür.
5) Ey insanlar! Muhakkak ki Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın. Aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasın.
6) Muhakkak ki şeytan sizin düşmanınızdır; o halde siz de onu düşman edinin. O, kendi yandaşlarını ancak ateş halkı olmaya çağırır.
7) Küfürde direnenler için şiddetli bir azap vardır. İman eden ve salih işler yapanlara ise; onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
8) Yaptığı kötü amelleri kendisine süslü gösterilen ve onu güzel gören kişiye gelince; muhakkak ki Allah dileyeni saptırır, istediğine ve dileyene hidayet eder. Öyleyse nefsin onlar için hasretlere (kapılıp) gitmesin. Muhakkak ki Allah onların yaptıklarını bilendir.
9) Allah rüzgârları gönderir de bulutu kaldırır. Böylece onu ölü bir beldeye sürükleriz de onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. Diriliş de işte böyledir.
10) Kim izzet istiyorsa (bilsin ki) izzet bütünüyle Allah’a aittir. Temiz söz O’na yükselir, salih işler de onu yükseltir. Kötü plânlar kuranlar için ise şiddetli bir azap vardır. Onların plânı bozulacaktır.
11) Allah (önce) sizi topraktan yarattı sonra da döllenmiş bir yumurtadan. Sonra sizi çift çift kıldı. O’nun bilgisi dışında bir dişi gebe kalamaz ve doğuramaz. Ömür sürene ömür verilmesi ve ömründen eksiltilmesi ancak bir kitaptadır. Muhakkak ki bu, Allah için kolaydır.
12) İki deniz eşit değildir. Şu taze (ve) tatlıdır, içenlere lezzet verir; şu tuzlu ve acı. İkisinden de taze et yersiniz ve takındığınız süsleri çıkarırsınız. Gemilerin onu yardığını ve onda (Allah’ın) lütfunu aradığını görürsün. Umulur ki şükredersiniz.
13) Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar, güneşe ve aya boyun eğdirmiştir. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. O’nun dışında yalvardıklarınız, hurma çekirdeğinin zarına bile hükmedemezler.
14) Eğer onlara yalvarsanız, duanızı işitmezler. Şayet işitseler bile size icabet edemezler. Kıyamet Günü’nde de onları ortak saymanızı reddederler. Sana (kimse) her şeyden haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.
15) Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise bir şeye ihtiyacı olmayan, hamd edilendir.
16) İsterse sizi giderir ve (yerinize) yeni bir mahlukat getirir.
17) Bu, Allah için zor değildir.
Peygamber ancak bir uyarıcıdır
18) Hiçbir yükümlü başkasının yüküyle yüklenmez. Eğer yükü ağır olan onu yüklenmeye çağırsa, akrabası bile olsa ondan bir şey yüklenemez. Sen ancak bilemedikleri halde Rablerinden korkanları ve salâti ayakta tutanları uyarırsın. Kim arınırsa kendi için arınır. Dönüş Allah’adır.
19) Kör ile gören eşit değildir.
20) Karanlıklar ve aydınlık da (bir) değildir.
21) Gölge ile sıcaklık da (bir) değildir.
22) Diriler ve ölüler de bir değildir. Muhakkak ki Allah, istediğine ve dileyene işittirir. Sen kabirlerdekilere işittirecek değilsin.
23) Sen sadece bir uyarıcısın.
24) Biz seni, bir gaye ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı (gelip) geçmiş olmasın.
25) Eğer seni yalanlıyorlarsa, andolsun ki onlardan öncekiler de yalanlanmıştı. Resulleri, onlara açık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişti.
26) Sonra küfürde direnenleri yakaladım. Nasılmış benim inkârım?
Allah’ın yaratması
27) Allah’ın gökten nasıl su indirdiğini görmedin mi? Böylece onunla çeşit çeşit renklerde ürünler çıkardık. Dağlarda da beyaz, kırmızı ve çeşit çeşit renklerde ve simsiyah katmanlar vardır.
28) Bunun gibi insanlardan, canlılardan ve nimetlerden çeşit çeşit renkte olanlar vardır. Kulları arasından ancak bilgili olanlar Allah’tan (hakkıyla) korkar. Muhakkak ki Allah azizdir, bağışlayandır.
29) Muhakkak ki Allah’ın Kitabı’nı okuyanlar, salâti ayakta tutanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık olarak infak edenler boşa gitmeyecek bir ticareti umabilirler.
30) (Allah) onların karşılığını eksiksiz öder ve lütfundan onlar için arttırır. Muhakkak ki O, bağışlayandır, karşılık verendir.
31) Önlerinde bulunanı doğrulamak için Kitap’tan sana vahyettiğimiz, gerçeğin ta kendisidir. Muhakkkak ki Allah kullarından haberdardır, görendir.
Her şeyi yaratan Allah’ın davetine uyanlar ve onu görmezlikten gelenler
32) Sonra kullarımızdan seçtiklerimize Kitab’ı miras bıraktık. Onlardan kimi kendine zulmeder, kimi orta yolu tutar, kimi de hayırlarda Allah’ın izniyle önde gider. İşte büyük lütuf budur.
33) Girecekleri yer Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler, inciler takınacaklardır ve oradaki giysileri ipektir.
34) Ve: “Bizden hüznü gideren Allah’a hamdolsun. Muhakkak ki Rabbimiz bağışlayandır, karşılık verendir” derler:
35) “Lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Orada bize yorgunluk dokunmaz, bıkkınlık dokunmaz.”
36) Küfürde direnenlere gelince, onlar için cehennem ateşi vardır. (Ölümlerine) hükmedilmez ki ölsünler. Onlardan onun azabından da hafifletilmez. İşte bütün kâfirleri böyle cezalandırırız.
37) Orada: “Rabbimiz, bizi çıkar da yapmış olduğumuzdan farklı olarak, salih işler yapalım” diye yakarırlar. “Orada size, öğüt alacak bir kişinin, alabileceği öğüt kadar bir ömür vermemiş miydik? Size bir uyarıcı gelmişti. Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin yardımcısı yoktur.”
38) Muhakkak ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Muhakkak ki Allah sinelerde olanı da bilir.
39) Sizi yeryüzünde halifeler kılan O’dur. Kim küfre girerse, küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, Allah katında yalnızca gazabı arttırır. Kâfirlerin küfrü, ziyandan başka bir şey değildir.
Tefekküre çağrı
40) De ki: “Allah’ın dışında yalvardığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana yeryüzünden ne yarattılar veya göklerde bir ortaklıkları mı var. Yoksa onlara bir kitap verdik de ondan mı bir delil üzereler? Hayır, o zalimler birbirlerine bir aldatmacadan başka bir şey vaad etmiyorlar.
41) Muhakkak ki Allah, gökleri ve yeri yıkılmamaları için tutmaktadır. Eğer yıkılsalar, andolsun ki kendisinden sonra artık o ikisini tutacak kimse yoktur. Muhakkak ki O, yumuşak davranandır, bağışlayandır.
42) Kendilerine bir uyarıcı geldiği takdirde bütün milletlerden daha çok hidayete ereceklerine dair Allah’a var güçleriyle yemin ettiler. (Fakat) kendilerine bir uyarıcı gelmesi, onların nefretlerinden başkasını arttırmadı.
43) Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü plânlar kurdular. (Fakat) kötü plân, onun ehlinden başkasını kuşatmaz. Onlar evvelkilere (uygulanan) kanundan başkasını mı gözetliyorlar? Allah’ın kanununun yerine geçecek bir şey bulamazsın. Allah’ın kanununda bir değişiklik bulamazsın.
44) Onlar yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş görmediler mi? Onlar kendilerinden kuvvet bakımından daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’tan kaçamaz. Muhakkak ki O, bilendir, güç yetirendir.
45) Eğer Allah insanları kazandıklarından ötürü (hemen) yakalayacak olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde (tek) canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Süreleri geldiğinde de muhakkak ki Allah kullarını görendir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Çağrılmalarına rağmen iman etmeyenler
1) Yâ, Sin.
2) Hikmet ve hüküm yüklü Kur’an’a andolsun.
3) Muhakkak ki sen elçilerdensin.
4) Dosdoğru bir yol üzeresin.
5) (Bu Kur’an) aziz ve Merhamet Eden’in indirmesidir.
6) Ataları uyarılmamış bir topluluğu uyarman için. Çünkü onlar gaflet içindeler.
7) Andolsun ki onların çoğu hakkında söz gerçekleşmiştir, zira iman etmemekteler.
8) Boyunlarına çenelerine kadar halkalar doladık, bu yüzden kafaları kalkıktır.
9) Önlerine bir engel, arkalarına bir engel koyup bu şekilde onları kuşattık da göremiyorlar.
10) Onları uyarsan da uyarmasan da aynı; iman etmezler.
11) Sen ancak Hatırlatma’ya uyan ve görmediği halde Karşılıksız Gözeten’den korkanı uyarabilirsin. O halde onu bağışlanma ve bol ödülle müjdele.
12) Muhakkak ki ölüleri biz diriltiriz. Onların takdim ettiklerini ve eserlerini yazarız. Biz her şeyi apaçık önder (olan bir kitapta) saydık.
13) Onlara şu belde halkının örneğini ver: Hani oraya elçiler gelmişti.
14) Oraya iki tanesini göndermiştik de onlar da o ikisini yalanlamışlardı. Bunun üzerine bir üçüncüsü ile desteklemiştik. Onlar: “Biz size gönderilenleriz!” demişlerdi.
15) (Oranın insanları): “Siz, bizim gibi beşerden başkası değilsiniz! Karşılıksız Gözeten de bir şey göndermiş değildir. Siz ancak yalan söylüyorsunuz” demişlerdi.
16) (Elçiler): “Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilenleriz!” dediler:
17) “Üzerimize düşen apaçık bir tebliğden başkası değildir.”
18) (Onlar): “Sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bundan vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizden size acıklı bir azap dokunur!” dediler.
19) (Elçiler): “Uğursuzluğunuz sizinledir. Size öğüt verildi diye mi? Hayır, siz aşırı giden bir topluluksunuz!” dediler.
Peygamber olmadığı halde tebliğ misyonunu sırtına yüklenmiş bir kişi
20) Ve şehrin en uzağından bir adam koşarak geldi: “Ey halkım, elçilere uyun!” dedi:
21) “Sizden bir ücret istemeyen bu kişilere uyun. Onlar hidayet üzereler.
22) Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyeyim ki? (Sonunda) O’na döndürüleceksiniz!
23) O’nun dışında ilahlar mı edineyim? Eğer Karşılıksız Gözeten bana bir zarar vermeyi isterse, onların şefaati bana bir şey kazandırmaz ve (beni) kurtaramaz.
24) Böyle yaptığım takdirde apaçık bir sapmışlık içine düşmüş olurum.
25) Ben Rabbinize iman ettim; beni dinleyin!”
26) (Ona): “Cennete gir!” dendi. (O da): “Keşke halkım bilseydi!” dedi:
27) “Rabbimin beni bağışladığını ve şerefli (kullarından) kıldığını...”
28) Ondan sonra halkının üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29) Sadece bir tek patlama oldu. Böylece biçilmiş oldular.
30) Yazıklar olsun böyle kullara! Onlara hiçbir resul gelmedi ki onunla alay etmiş olmasınlar.
31) Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi ve onların kendilerine dönemediklerini görmediler mi?
32) Muhakkak ki onların hepsi huzurumuzda hazır bulundurulurlar.
Allah ölümden sonra dirilme hakkında örnek veriyor
33) Ölü toprak onlar için bir delildir. Onu dirilttik ve ondan taneler çıkardık. Böylece ondan yerler.
34) Biz orada hurmalıklardan ve üzümlerden bahçeler kıldık, içinde pınarlar fışkırttık
35) ürünlerinden ve kendi ellerinin emeğinden yemeleri için. Hâlâ şükretmez misiniz?
36) Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve bilmedikleri (nice) şeylerden çiftler yaratan Allah münezzehtir.
37) Gece de onlar için bir delildir. Ondan gündüzü sıyırırız, böylece karanlıkta kalırlar.
38) Güneş de kendisi için belirlenmiş (bir yörüngede) akar. Bu, aziz ve bilen (Allah)’ın takdiridir.
39) Ve ay... Eski hurma dalı gibi oluncaya kadar ona evreler takdir ettik.
40) Ne güneşin aya yetişmesi, ne de gecenin gündüzü geçmesi mümkündür. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
41) Soylarını dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir delildir.
42) Ve onlar için buna benzer binekleri yaratmamız da...
Kıyamette dirilişi görmezlikten gelenlerin Kıyamet’teki halleri
43) İstesek onları (suda) boğarız. Artık ne onlara yardım edilir ve ne de kurtulabilirler.
44) Bizden bir rahmet (gönderilmesi) ve belirlenmiş bir süreye kadar geçindirmemiz müstesna.
45) Hani onlara: “Önünüzde ve arkanızda olanlar hakkında bilinçli olun, belki merhamet edilirsiniz” denilmişti.
46) (Fakat) kendilerine Rabbinin delillerinden bir delil geldiğinde ancak ondan yüz çevirirler.
47) Kendilerine: “Allah’ın sizi rızıklandırdıklarından infak edin!” denildiğinde küfürde direnenler iman edenlere: “Allah’ın isterse nimetlendirebileceği kimseyi biz mi nimetlendireceğiz? Siz gerçekten apaçık bir sapmışlık içindesiniz” dediler.
48) “Eğer doğru sözlülerseniz bu vaad ne zamandır?” derler.
49) Onlar birbirleriyle çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek patlamadan başkasını gözetlemiyorlar.
50) Artık ne bir vasiyette bulunmaya ne de ailelerine dönmeye güç yetirebilirler.
51) Suretlere üflendiğinde mezarlarından Rablerine doğru akın ederler.
52) “Eyvah! Bizi kim yattığımız yerden kaldırdı? Bu, Karşılıksız Gözeten’in vaad ettiğidir. Elçiler doğru söylemiş!” derler.
53) Sadece bir tek patlama olur. Böylece topluca huzurumuzda hazır bulunurlar.
54) O gün kimseye zulmedilmez ve yapmış olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmazsınız.
İman edenler cennete kabul olunurlar
55) Muhakkak ki cennet halkı sefa sürmeyle meşguldürler.
56) Onlar ve eşleri gölgeliklerde koltuklara yaslanırlar.
57) Orada meyveler ve istedikleri şeyler onlarındır.
58) Merhamet Eden Rabdan onlara söz olarak “Selam” vardır.
59) “Ey suçlular, bugün siz ayrılın!”
Allah insanoğlunu mesajlarıyla ezelden beridir uyarmaktadır
60) Ey Ademoğulları! Ben size: “Şeytana kulluk etmeyin! Muhakkak ki o, sizin için apaçık bir düşmandır” diye ahdetmedim mi?
61) Ve “Bana kulluk edin! Dosdoğru yol budur!” (diye...)
62) “Andolsun ki sizden pek çok nesli saptırdı. Hiç akletmez miydiniz?
63) İşte size size vaad edilen cehennem.
64) Kâfirliğinizden ötürü bugün varın oraya.
65) Bugün onların ağızlarını mühürleriz, kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66) İsteseydik gözlerini kör ederdik de yolu (bulmak) için koşuşurlardı. Ama nasıl göreceklerdi ki!
67) İsteseydik onları oldukları yerde dondururduk da böylece ileri gitmeye güç yetiremezlerdi ve geri de dönemezlerdi.
68) Kime ömür verirsek, onu yaratılışta döndürürüz. Hâlâ akletmiyorlar mı?
Kur’an, insanoğlu için apaçık bir davettir
69) Biz ona şiir öğretmedik, bu ona yakışmaz da. O, ancak bir öğüt ve apaçık bir okuma metnidir.
70) Diri olanları uyarması ve kâfirler üzerine sözün hak olması için.
71) Onlara ellerimizle yaptığımız hayvanlar yarattığımızı ve onlara hükmettiklerini görmüyorlar mı?
72) Bunları onlara boyun eğdirdik de bazıları onların binekleridir, bazılarından da yerler.
73) Onlarda kendileri için yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74) Belki yardım görürler diye Allah’ın dışında ilahlar edindiler.
75) (Hâlbuki) o (ilahların) onlara yardıma güçleri yetmez. (Aksine), onlar o (ilahlara yardım etmek için) hazır bulunan askerlerdir.
76) Bu yüzden onların sözleri seni üzmesin. Muhakkak ki gizlediklerini ve açığa vurduklarını biliriz.
77) İnsan, kendisini döllenmiş bir yumurtadan yarattığımızı görmez mi de apaçık bir düşman olur?
78) Kendi yaratılışını unutarak bize: “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyerek örnek getirir.
79) De ki: “Onları ilk defasında inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilendir.
80) O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yapandır. Böylece siz de ondan yakıyorsunuz.
81) Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette, O, yaratandır, bilendir.
82) Bir işin olmasını istediğinde O’nun emri yalnızca ‘Ol!’ dur, o da olur.
83) Her şeyin hükümranlığı elinde olan münezzehtir. O’na döndürüleceksiniz.”
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.