Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla
Kur’an’ın insanlara hidayet olması
1) Ṭa, Sin. Bunlar Kur’an’ın; apaçık olan Kitab’ın delilleridir.
2) Müminler için bir hidayet ve müjdedir.
3) Onlar salâti ayakta tutarlar, zekâtı verirler ve Ahiret’e yakînen iman ederler.
4) Ahiret’e iman etmeyenlerin yaptıklarını kendilerine süsledik. Onlar bocalamaktadırlar.
5) Azabın en kötüsü onlarındır ve Ahiret’te de en çok ziyana uğrayacak olanlar onlardır.
6) Muhakkak ki sana bu Kur’an, hüküm sahibi ve (her şeyi) bilenin katından verilmektedir.
Bir zamanlar Musa da seçilmişti
7) Hani Musa ailesine: “Ben gerçekten bir ateş gördüm. Oradan size bir haber getireyim veya bir alev koru getireyim ki ısınasınız” demişti.
8) Oraya geldiğinde: “Ateşte ve etrafında olanlar mübarektir. Alemlerin Rabbi olan Allah, münezzehtir” diye seslenildi:
9) “Ey Musa. Muhakkak ki ben, aziz, hikmet ve hüküm sahibi olan Allah’ım.
10) Değneğini at.” Onun bir yılan gibi titreştiğini görünce arkasını dönüp kaçtı. “Korkma ey Musa, elçiler benim huzurumda korkmazlar.”
11) Zulmedenler hariç... Sonrasında kötülüğü iyilikle değiştirirlerse ben bağışlayanım, Merhamet Eden’im.
12) Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Bu, Firavun ve kavmi için (gösterilecek) dokuz delil içindedir. Muhakkak ki onlar fasık bir topluluktur.
13) Açıkça görünen delillerimiz kendilerine geldiğinde: “Bu büyük bir sihirdir!” dediler.
14) Kendi nefislerinde onun doğruluğuna kesin inandıkları halde zulüm ve böbürlenmelerinden ötürü onu inkâr ettiler. Artık bozguncuların akıbeti nasılmış bir gör!
Süleyman’ın Saltanatı
15) Andolsun ki Davut ve Süleyman’a da ilim verdik: “Bizi, mümin kullarının çoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun!” dediler.
16) Süleyman, Davut’a varis oldu ve: “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Muhakkak ki bu apaçık bir üstünlüktür” dedi.
17) Ve Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan olan ordusu toplanmıştı. Onlar düzenli olarak sevk ediliyorlardı.
18) Nihayet karınca vadisine vardıklarında dişi bir karınca: “Ey karıncalar, evlerinize girin ki Süleyman ve orduları farkında olmadan sizi ezmesinler!” dedi.
19) Bunun üzerine (Süleyman) tebessüm ederek güldü ve: “Ey Rabbim, beni, bana ve ana-babama verdiğin nimetine karşılık şükretmeye ve razı olacağın salih amellerde bulunmaya yönelt. Beni rahmetinle salih kullarının arasına dahil et” dedi.
20) Ve kuşları denetledi ve: “Neden Hüdhüd’ü göremiyorum? Yoksa kaybolanlardan mı oldu?” dedi:
21) “(Ya) onu şiddetli bir azapla cezalandıracağım, ya onu feda edeceğim, ya da bana apaçık bir delil getirecek.
22) Çok geçmeden (Hüdhüd) çıkageldi ve: “Senin görmediğin bir şeyi gördüm ve sana Saba’dan yakînen bir haber getirdim” dedi:
23) “Onlara hükümdarlık eden bir kadın buldum; kendisine her şeyden verilmiş ve büyük bir yönetimi var.
24) Hem o kadını hem de halkını Allah’ın dışında güneşe hürmet ederlerken buldum. Şeytan onların yapmış olduklarını kendilerine süslemiş ve onları Allah yolundan alıkoymuş. Bu yüzden hidayet bulamıyorlar.
25) Hâlbuki onlar göklerde ve yerde saklı olanı (açığa) çıkaran Allah’a hürmet etmeliydiler. O, gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da.”
26) Allah, O’ndan başka ilah yoktur. Büyük yönetimin Rabbi.
27) (Süleyman): “Doğru sözlü müsün yoksa yalancılardan mı oldun göreceğiz” dedi.
28) Bu yazıtımı götür ve (yukarıdan) at onlara, sonra onlardan yüz çevir, ardından bak nasıl dönecekler?
29) (Kraliçe): “Ey ileri gelenler, muhakkak ki bana çok güzel bir yazıt atıldı.
30) O Süleyman’dandır. Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah'ın adıyla (başlıyor).
31) ‘Bana karşı böbürlenmeyin ve bana teslim olarak gelin!’
32) Ey ileri gelenler, bu işimde bana bir fetva verin. Siz şahit olmadan bir işe karar kılmam.”
33) (Onlar): “Biz güçlüyüz ve çetin savaşçılarız. Emir sana ait. O halde ne emredeceksen sen bak ” dediler.
34) (Kraliçe): “Hükümdarlar bir ülkeye girdiğinde orayı bozguna uğratırlar ve halkının ulularını zelil hale sokarlar. İşte böyle yaparlar” dedi:
35) “Ben onlara bir hediye göndereyim de bakalım elçiler nasıl dönecekler.”
36) (Elçi) Süleyman’a gelince: “Bana mal (göndererek) mi yardım ediyorsunuz? Hâlbuki Allah’ın bana verdikleri sizin verdiklerinizden daha hayırlıdır. Bilakis, hediyenizle asıl siz sevinirsiniz.
37) Onlara dön, onlara öyle bir orduyla geleceğim ki ona karşı koyamayacaklar. Onları zilletle oradan süreceğim ve küçük düşecekler.”
38) Süleyman: “Ey ileri gelenler, onlar bana teslim olmuş olarak gelmelerinden önce hanginiz o kadının tahtını getirebilir?” dedi.
39) Cinlerden bir ifrit: “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Bu konuda güvenilir bir güce sahibim” dedi.
40) Kitap’tan (bu konuda) yanında bir bilgisi olan kişi: “Sen gözünü kapayıp açmadan önce onu sana getiririm” dedi. (Süleyman) onu yanında yerleşmiş görünce: “Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü, beni sınaması içindir. Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur ve kim nankörlük ederse, (bilsin ki) Allah, bir şeye ihtiyacı olmayandır, cömerttir” dedi.
41) “Tahtını onun için başkalaştırın, bakalım hidayet bulacak mı yoksa hidayete gelmeyenlerden mi olacak” dedi.
42) (Kraliçe) gelince (ona): “Senin tahtın böyle mi?” dendi. (Kraliçe): “Neredeyse aynısı. Bunun bilgisi daha önce bize verilmişti ve teslim olmuştuk” dedi.
43) Allah’ın dışında kulluk ettikleri onu (Süleyman’a) uymaktan alıkoymuştu. O, kâfir bir toplumdandı.
44) Ona “Köşke gir” dendi. Onu görünce su havuzu sanarak bacaklarını sıvadı. (Süleyman): “Burası cilalı sırçadan bir köşktür!” dedi. (Bunun üzerine Kraliçe): “Rabbim, ben nefsime zulmetmişim. Süleyman’la birlikte alemlerin Rabbine teslim oldum!” dedi.
Salih’in seçilmesi
45) Andolsun ki Semud halkına ‘Allah’a kulluk edin’ diye kardeşleri Salih’i gönderdik. Bunun üzerine birbirine düşman iki gruba ayrıldılar.
46) (Salih): “Ey kavmim, iyilikten önce neden kötülükte acele ediyorsunuz? Allah’tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki merhamet edilirsiniz” dedi.
47) “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. (Salih): “Kaderiniz Allah katındandır. Bilakis, siz imtihan edilmektesiniz” dedi.
48) O şehirde dokuz çete vardı ki yeryüzünde bozgunculuk yapar, ıslah etmezlerdi.
49) Allah’a yemin ederek: “Ona ve ailesine gece baskını yapalım, sonra velisine: ‘Ailesinin helak oluşunu görmedik, biz gerçekten doğru sözlüleriz ’ diyelim” dediler.
50) Onlar bir tuzak kurmuşlardı, biz de bir tuzak kurmuştuk. (Fakat) onlar bunun farkında değillerdi.
51) Bak tuzaklarının akıbeti ne olmuş! Biz onları ve kavimlerini toptan helak ettik.
52) İşte zulümleri sebebiyle yıkılmış evleri... Muhakkak ki bunda bilen bir topluluk için bir delil vardır.
53) İman edenleri ve bilinç sahiplerini kurtardık.
Lut’un seçilmesi
54) Ve Lut... Hani halkına: “Siz, göre göre bu aşırılıkla mı geliyorsunuz?” dedi.
55) Kadınların dışında erkeklere mi şehvetle yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz cahil bir toplumsunuz.
56) Bunun üzerine kavminin ona cevabı: “Lut’un ailesini kentinizden çıkarın. Onlar temiz kişilermiş!” olmuştu.
57) Kadını hariç onu ve ailesini kurtardık. Onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik.
58) Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki; ne kötüdür o uyarılanların yağmuru!
Göklerin ve yerine yönetiminin sadece Allah’a ait olması
59) De ki: “Hamd Allah’a, selam da seçtiği kullarına olsun.” Allah mı daha hayırlı, yoksa onların ortak koştukları mı?
60) Yoksa gökleri ve yeri yaratan, sizin için gökten su indiren mi? O (suyla) sizin bir tek ağacını bile bitiremeyeceğiniz görkemli bahçeler bitiriyoruz. Allah ile beraber (başka) bir ilah mı var? Hayır, onlar sapan bir topluluktur.
61) Yahut yeryüzünü yerleşime uygun kılan, onun arasına ırmaklar var eden, oraya denge unsurları yaratan ve iki deniz arasına bir engel kılan mı? Allah ile beraber (başka) bir ilah mı var? Hayır, onların çoğu bilmiyorlar.
62) Yahut kendisine dua ettiğinde sıkıntıda olana yetişen ve kötülüğü kaldıran ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte (başka) bir ilah mı var? Ne de az öğüt alıyorsunuz!
63) Yoksa karanın ve denizin karanlıklarında sizi doğru yola ileten ve rahmetinin önünde rüzgârı müjdeleyici olarak gönderen mi? Allah ile beraber (başka) bir ilah mı var? Allah ortak koştuklarından yücedir.
64) Yoksa yaratılışı ilk kez başlatan sonra onu tekrar edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber (başka) bir ilah mı var? De ki: “Eğer doğru sözlülerseniz delilinizi getirin!”
65) De ki: “Allah’tan başka göklerde ve yerde olanlardan hiç kimse gaybı bilemez. Onlar ne zaman diriltileceklerinin bile farkında değildirler.
66) Onların ilmi Ahiret’i idrak edemez; bilakis, o konuda şüphe duymaktadırlar; bilakis, onlar bu konuda kördürler.”
Allah’ın sözüne inanmamakta direnenler
67) Küfürde direnenler: “Biz ve atalarımız toprak olduktan (sonra) mı çıkartılacağız?” dediler:
68) “Bize yapılan bu vaad, bize de, daha önce atalarımıza da yapılmıştı. Muhakkak ki bunlar ancak eskilerin masallarıdır.”
69) De ki: “Yeryüzünde dolaşın ve suçluların akıbeti nasıl olmuş görün!”
70) Sen onlara üzülme. Tuzak kurmalarından ötürü sıkıntıya düşme.
71) “Eğer doğru sözlülerseniz bu vaad ne zamandır?” diyorlar.
72) De ki: “Aceleyle istediğiniz (azabın) bir kısmı belki de peşinizdedir.”
73) Senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir, fakat onların çoğu şükretmezler.
74) Muhakkak ki senin Rabbin onların sînelerinde sakladıklarını da açığa vurduklarını da bilir.
75) Göklerin ve yerin gaybından hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın.
76) Muhakkak ki bu okuma metni, İsrailoğullarının ihtilafa düştükleri konuların çoğunu anlatmaktadır.
77) Ve muhakkak ki o, müminler için hidayet ve rahmettir.
Allah’ın sözü gerçekleşecektir
78) Muhakkak ki Rabbin onlar arasında hükmünü verecektir. O, azizdir, bilendir.
79) O halde sen Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir gerçek üzeresin.
80) Sen elbette ki ölülere işittiremezsin. Sırtını dönen sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
81) Elbette ki sapmışlıklarından körlere de hidayet edemezsin. Sen sadece ayetlerimize iman ederek teslim olmuşlara işittirebilirsin.
82) Sözümüzü gerçekleştirme zamanı gelince yerden onlar için bir canlı çıkaracağız ki insanlara ayetlerimize kesin olarak iman etmediklerini söylesin.
83) O gün her ümmetten ayetlerimizi yalanlayanları bir bölüğe toplarız. Böylece sevk edilirler.
84) Nihayet geldiklerinde (Allah onlara): “Ayetlerimizi bilgi bakımından kavrayamadığınız halde yalanladınız, öyle mi? Öyle değilse neydi o yaptığınız?” der.
85) Zulümlerinden ötürü sözümüz gerçekleştiğinde artık konuşamazlar.
86) Görmüyorlar mı ki içinde dinlensinler diye geceyi, aydınlatsın diye de gündüzü yaptık. Muhakkak ki bunda iman eden bir topluluk için deliller vardır.
87) Suretlere üfleneceği gün, Allah’ın istediği (kişiler) hariç, göklerde ve yerde kim varsa korkuya kapılacaktır. Hepsi O’na boyun bükerek gelirler.
88) Dağları görürsün de onları cansız sanırsın. (Fakat) onlar bulutlar gibi geçerler. Bu, her şeyi mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Muhakkak ki O, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
89) Kim bir iyilikle gelirse, kendisi için ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o günün korkusuna karşı güvende olurlar.
90) Kim de bir kötülükle gelirse ateşe yüzüstü kapaklanır. (Onlara): “Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?” (denir).
91) (De ki): “Bana sadece harem olan bu beldenin Rabbine kulluk etmem emredildi. Her şey O’nundur. Bana teslim olanlardan olmam emredildi.
92) Bir de Kur’an’ı okumam (emredildi). Hidayete eren, kendi nefsi için hidayete erer. Kim saparsa, ben ancak uyarıcılardanım.”
93) Ve de ki: “Allah’a hamd olsun, size ayetlerini gösterecek, siz de onu tanıyacaksınız. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Firavun Hanedanlığı’nın sıradan bir insanla yok edilişi
1) Ṭa. Sin. Mim.
2) Bunlar apaçık olan Kitab’ın delilleridir.
3) Sana Musa ve Firavun’un haberlerinden (bir kısmını) iman edecek bir topluluk için (bütün) gerçeğiyle okuyoruz.
4) Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir bölümünü güçsüzleştiriyor, kadınlarını hayatta bırakıp oğullarını harcıyordu. Muhakkak ki o, bozgunculardandı.
5) Biz de o yerde güçsüzleri lütuflandırmak, onları önder kılmak ve mirasçılar yapmak istiyorduk.
6) Ve onları yeryüzünde yerleştirmek, Firavun, Haman ve o ikisinin askerlerine onlardan yana çekindikleri şeyi göstermek (istiyorduk).
7) Ve Musa’nın annesine: “Onu emzir. Ne zaman onun hakkında korkuya (kapılırsan) onu suya at. Korkma ve üzülme. Onu sana geri vereceğiz ve onu resullerden kılacağız” diye vahyettik.
8) Nihayet Firavun’un ailesi onu kendilerine bir düşman ve üzüntü kaynağı olmak üzere aldı. Muhahhak ki Firavun, Haman ve askerleri yanılanlardı.
9) Firavun’un kadını: “Bu bana da, sana da göz aydınlığı! Onu öldürmeyin. Belki bize faydası olur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Onlar farkında değillerdi.
10) Musa’nın annesi ise yüreği bomboş olarak sabahladı. Eğer müminlerden olması için kalbini pekiştirmeseydik neredeyse onu açığa vuracaktı.
11) Ve onun kız kardeşine: “Onu takip et” dedi. Bunun üzerine onlar farkına varmadan o da onu kıyıdan gözetledi.
12) Emzirenleri önceden ona yasakladığımızdan ötürü kız kardeşi: “Size onun (bakımını) üstlenecek ve ona nasihat edecek bir ev halkını göstereyim mi?” dedi.
13) Bunun üzerine onu annesine geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin ve bilsin ki Allah’ın vaadi elbetteki gerçektir. Fakat onların çoğu bilmezler.
14) Kuvvetli çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hüküm (verme yeteneği) ve ilim verdik. Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz!
15) Halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada iki adamı kavga ederken buldu. Biri kendi fırkasından diğeri de düşmanlardandı. Fırkasından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa ona bir yumruk attı ve işini bitirdi. “Bu, şeytanın işi. O apaçık saptıran bir düşmandır!” dedi.
16) “Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla” dedi. Bunun üzerine onu bağışladı. Muhakkak ki O, bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
17) “Rabbim, bana verdiğin nimetlerin hakkı için; artık suçlulara arka çıkmayacağım” dedi.
18) Korku içinde gözetleyerek şehirde sabahladı. Derken bir gün önce kendisinden yardım isteyen (adam, yine yardım için) feryat ediyordu. (Musa): “Sen apaçık bir azgınsın!” dedi.
19) Nihayet ikisine de düşman olanı tuttuğunda (adam): “Ey Musa, dün bir nefsi öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Muhakkak ki bu ülkede senin istediğin ancak zorba biri olmak. Sen iyi insanlardan olmak istemiyorsun!” dedi.
20) Ve şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi; “Ey Musa, ileri gelenler senin öldürülmen hakkında görüşüyorlar. Hemen çık (git), ben gerçekten sana öğüt verenlerdenim” dedi.
21) Böylece oradan korku içinde gözetleyerek çıktı; “Rabbim, bu zalimler toplumundan beni kurtar” dedi.
22) Medyen’e doğru yönelince: “Umulur ki Rabbim beni doğru yola iletir” dedi.
23) Medyen suyuna varınca bir grup insanı (hayvanlarını) sularken buldu. Onların gerisinde de çekinen iki kadın buldu. (Musa): “Anlatın derdinizi” dedi. (O iki kadın): “Çobanlar çekilmeden biz (hayvanlarımızı) sulayamıyoruz. Babamız da yaşlı bir adam” dediler.
24) (Musa) o ikisinin (havyanlarını) suladı, sonra bir gölgeye çekildi (ve ardından): “Rabbim, bana indireceğin her hayra muhtacım” dedi.
25) Derken o iki kadından biri selam ile yürüyerek geldi: “Babam, (hayvanlarımızı) sulamanın karşılığını sana vermek üzere seni çağrıyor” dedi. Nihayet (Musa) ona gelip hikâyeyi anlatınca: “Korkma, o zalimler toplumundan kurtuldun” dedi.
26) O iki kadından biri: “Babacığım, onu ücretle tutsana. Gerçekten kuvvetli ve güvenilir olarak çalışabileceklerin en hayırlısı bu!” dedi.
27) (Babaları): “Bana sekiz yıl çalışman karşılığında bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum” dedi: “Eğer ona tamamlarsan, o da sendendir. Sana zorluk vermek istemem. İnşAllah beni salihlerden bulacaksın” dedi.
28) (Musa): “Bu seninle benim aramda. Hangi süreyi yerine getirirsem getireyim bana düşmanlık olmayacak. Allah, söylediklerimize vekildir” dedi.
29) Nihayet Musa, süreyi tamamladıktan sonra ailesiyle yola çıktı. Tur’un yamacında bir ateş gördü. Ailesine: “Siz durun, ben bir ateş gördüm; belki oradan size bir haber veya o ateşten bir kor getiririm ki ısınırsınız” dedi.
30) Oraya varınca, (ona), o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan: “Ey Musa, muhakkak ki ben, alemlerin Rabbi Allah’ım” diye seslenildi:
31) “Değneğini at!” Bunun üzerine onun bir yılan gibi titreştiğini görünce, arkasına bakmaksızın dönüp kaçtı. “Dön ey Musa, korkma. Muhakkak ki sen güvende olanlardansın.
32) Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Korkudan (açılan) kanadını kendine çek. Bunlar Rabbin tarafından Firavun’a ve önde gelenlerine karşı iki delildir. Muhakkak ki onlar fasık bir topluluk oldular.”
33) (Musa): “Rabbim, ben onlardan bir adamı öldürdüm. Bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum” dedi:
34) “Kardeşim Harun, o, dil bakımından benden daha düzgündür. Onu, benimle beraber beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Beni yalanlamalarından korkuyorum.”
35) (Allah): “Pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz. İkinize öyle bir yetki vereceğiz ki delillerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız” dedi.
36) Musa onlara apaçık delillerimizle gelince: “Bunlar uydurulmuş sihirden başka bir şey değildir. Böyle bir şeyi geçmiş atalarımızdan da işitmedik” dediler.
37) Musa: “Rabbim kendi katından kimin hidayetle geldiğini ve bu yurdun sonunun kime ait olacağını iyi bilir. Muhakkak ki zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.
38) Firavun: “Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, benim için şu balçığı pişir de bana bir kule yap ki Musa’nın ilahına çıkayım. Elbette ki ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum” dedi.
39) O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40) Bunun üzerine onu ve ordusunu yakalayıp denize attık. Zalimlerin sonu nasılmış gör!
41) Onları ateşe çağıran önderler kıldık. Kıyamet Günü’nde de yardım olunmazlar.
42) Bu dünyada onların peşlerine bir lanet taktık. Kıyamet Günü’nde de çirkinleştirilmişlerden olacaklar.
Musa’ya verilen Kitap
43) Andolsun ki Musa’ya ilk nesilleri helak ettikten sonra, belki öğüt alırlar diye insanlar için basiret, hidayet ve rahmet olması için Kitab’ı verdik.
44) Biz Musa’ya o işi gerçekleştirdiğimizde sen (Medyen’in) batı tarafında değildin ve şahitlerden olmadın.
45) Fakat biz birçok nesiller varettik. Üzerinden çağlar geçti. Medyen halkı arasına yerleşip kendilerine ayetlerimizi okuyan biri de olmadın. Lakin (bu bilgileri sana) gönderen biziz.
46) Musa’ya seslendiğimizde Tur’un yanında da değildin. Ancak Rabbinden gelen rahmet olarak, kendilerine daha önceden bir uyarıcı gelmeyen bir topluluğu uyarasın diye (bunları sana öğretmekteyiz). Umulur ki öğüt alırlar.
Kötülük eden karşılığını bulacaktır
47) (Bir de) kendilerine kendi elleriyle yaptıklarından ötürü bir musibet dokunduğunda: “Rabbimiz, keşke bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık” diyecekleri için (bunları sana öğretiyoruz).
48) Fakat onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa’ya verilenin benzeri ona da verilmeli değil miydi?” dediler. Daha önce Musa’ya verileni reddetmemişler miydi? “Onlar birbirini destekleyen iki sihirbazdı!” dediler; “Biz hepsini reddedenleriz!” dediler.
49) De ki: “Eğer doğru sözlülerseniz kendisine uymam için Allah katından bu ikisinden daha hidayet verici bir kitap getirin.”
Ehli Kitab’ın bir gün Kur’an’ı kabul edeceği bilgisi
50) Eğer sana icabet etmezlerse bil ki onlar kendi arzularına uymaktadır. Allah’tan gelmiş bir hidayet olmaksızın kendi arzularına uyandan daha sapmış kim olabilir? Muhakkak ki Allah zalimler toplumuna hidayet etmez.
51) Andolsun ki sözü onlara ulaştırdık. Umulur ki öğüt alırlar.
52) Ondan önce kendilerine Kitap verdiklerimiz ona (gelecekte) iman edecekler.
53) Kendilerine okununca: “Buna iman ediyoruz. Muhakkak ki bu Rabbimizden gelen bir gerçektir. Biz ondan önce de teslim olmuş kimselerdik” diyecekler.
54) Onlara, sabretmeleri, kötülüğü iyilikle savmış olmaları ve kendilerine verilen rızıktan infak etmelerinden ötürü ödülleri iki kez verilecektir.
55) Boş söz işitince ondan yüz çevirecekler ve: “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Selam olsun size! Cahillere uymayız” diyecekler.
56) Sen sevdiğine hidayet edemezsin ama Allah istediğine ve dileyene hidayet eder. O, hidayete erecekleri bilendir.
57) (Şimdi ise): “Eğer seninle beraber hidayete tabi olursak, yurdumuzdan ediliriz” diyorlar. Biz onları kendi katımızdan bir rızık olarak ürünün her türlüsünün toplandığı, harem ve güvenli olan bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
Zalimliğin sonu helak olmaktır
58) Geçim bolluğundan ötürü böbürlenmiş nice beldeleri helak ettik. İşte kendilerinden sonra pek az (bir zaman) dışında oturulmamış meskenleri! (Oralara) varis olanlar biziz.
59) Ana şehirlerinde, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe Rabbin bir beldeyi helak edici değildir. Helak ettiğimiz beldeler, halkı zalim olanlardan başkası değildir.
60) Size verilen her şey dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah katında olan daha hayırlı ve kalıcıdır. Hâla akletmez misiniz?
61) Kendisine güzel bir vaatle vaatte bulunduğumuz ve ona kavuşmuş olan kimse, kendisini dünya geçimliğiyle geçimlendirdiğimiz sonra Kıyamet Günü’nde (azaba girmek üzere) hazır bulundurduğumuz kimse gibi midir?
Ahiret’te günahkârların hiçbir yardımcısı yoktur
62) (Allah), o gün onlara seslenerek: “Nerede ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz?” der.
63) Üzerlerine sözün gerçekleştiği kimseler: “Rabbimiz, saptırdıklarımız bunlardır. Onları, kendi saptığımız gibi saptırdık. (Onlardan) sana doğru uzaklaştık. Zaten onlar bize kulluk etmiyorlardı” derler.
64) “Ortak koştuklarınızı çağırın” denecek, onlar da çağıracaklar fakat kendilerine icabet etmeyecekler ve azabı görecekler. Keşke hidayete erselerdi.
65) (Allah) o gün onlara seslenerek: “Resullere nasıl karşılık verdiniz?” der.
66) O gün onlar için haberler körleşir, soramazlar da.
67) (Fakat) kim pişmanlığını arz eder, iman eder ve salih işler yaparsa kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.
68) Rabbin istediğini yaratır ve seçer. Seçmek onlara ait değildir. Allah ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
69) Rabbin onların sinelerinde gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir.
Allah’tan başka ilah yoktur
70) O Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. Başında da sonunda da hamd O’na aittir. Hüküm O’na aittir. O’na döndürüleceksiniz.
71) De ki: “Allah, geceyi kıyamet gününe kadar üzerinize sürekli kılacak olsa, Allah’tan başka hangi ilah size aydınlığı getirebilir, gördünüz mü? Hâla işitmez misiniz?”
72) De ki: “Allah Kıyamet Günü’ne kadar gündüzü üzerinize sürekli kılsa, Allah’tan başka hangi ilah size içinde dinlenebileceğiniz geceyi getirebilir, gördünüz mü? Hâla görmez misiniz?”
73) Geceyi ve gündüzü içinde dinlenmeniz ve lütfunu aramanız için düzenlemesi O’nun rahmetindendir. Umulur ki şükredersiniz.
74) O gün (Allah) onlara seslenerek: “Nerede ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz?” der.
75) Her bir ümmetten bir şahit çıkarırız da: “Delilinizi getirin!” deriz. Bunun üzerine gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler. İftira ettikleri şeyler de kendilerinden sapar (gider).
Kibirlenen Karun’un helakı
76) Muhakkak ki Karun, Musa’nın kavmindendi. Onlara karşı aşırıya gitti. Ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarları kuvvetli bir topluluğa bile ağır geliyordu. Hani kavmi ona: “Şımarma, Allah şımaranları sevmez!” demişti.
77) Allah’ın sana verdikleri ile Ahiret yurduna tabi ol ve dünyadan nasibini de unutma. Allah sana nasıl iyilikte bulunduysa sen de iyilikte bulun. Yeryüzünde bozgunculuğu arama. Muhakkak ki Allah bozguncuları sevmez.
78) (Karun): “O, bende bulunan ilim sayesinde bana verildi” dedi. Allah’ın, kendisinden önceki nesillerden, kuvvet bakımından ondan daha şiddetli ve topluluk bakımından daha fazlasını helak ettiğini bilmez mi? Suçlulara kendi günahları sorulmaz.
79) Ve halkının huzuruna ziyneti içinde çıktı. Dünya hayatını isteyenler: “Keşke Karun’a verilenin benzeri de bizim olsaydı. Gerçekten o, büyük bir şans sahibi” dediler.
80) Kendilerine ilim verilenler de: “Yazık size! Allah’ın sevabı iman edenler ve salih işler yapanlar için daha hayırlıdır. Sabredenlerden başkası buna nail olamaz” dediler.
81) Onu eviyle birlikte yerin (dibine) geçirdik. Böylece Allah’tan başka ona yardım edecek topluluğundan kimse olmadı. Kendi kendine de yardım edemedi.
82) Dün onun makamını arzulayanlar sabahladıklarında: “Vay, demek Allah, rızkı kullarından dilediğine verir ve kısar. Eğer Allah’ın lütfu olmasaydı bizi de (yerin dibine) batırırdı. Vay, demek ki kâfirler kurtuluşa eremezler” demeye başladılar.
83) İşte Ahiret yurdu! Onu yeryüzünde büyüklenme ve bozgunculuk arzusu olmayanlara has kıldık. (Mutlu) son bilinç sahiplerinindir.
84) Kim bir iyilik getirirse, onun için ondan daha hayırlısı vardır. Kim bir kötülük getirirse, kötülük yapanlara ancak yaptıklarının cezası verilir.
85) Kur’an’ı sana farz kılan Allah muhakkak ki seni dönülecek yere döndürecektir. De ki: “Rabbim kimin hidayetle geldiğini, kimin de apaçık bir sapmışlıkta olduğunu çok iyi bilir.”
Kibirlenmeyen Muhammed’e Kur’an nazil olmuştur
86) Kitab’ın sana gönderileceğini ummazdın. Bu ancak Rabbinin rahmetinden olmuştur. O halde sakın kâfirlere arka çıkma.
87) Sana indirildikten sonra sakın Allah’ın ayetlerinden seni alıkoymasınlar. Rabbine çağır. Sakın müşriklerden olma.
88) Allah’la beraber başka ilaha yalvarma. O’ndan başka ilah yoktur. O’nun yüzü(ne yönelmek) dışında her şey helak edicidir. Hüküm O’nundur. O’na döndürülürsünüz.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah iman edenleri münafıklardan ayırır
1) Elif, Lâm, Mim.
2) İnsanlar: “İman ettik!” deyince imtihan edilmeyip bırakılacaklarını mı hesap ettiler?
3) Andolsun ki ondan öncekileri de imtihan etmiştik. Elbette Allah doğrucuları da bilecek, yalancıları da bilecektir.
4) Yoksa kötülük yapanlar bizi geçiştirebileceklerini mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
5) Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa (bilsin ki) Allah’ın belirlediği vakit gelecektir. O, işitendir, bilendir.
6) Kim cihad ederse (bilsin ki) kendi için çabalamış olur. Muhakkak ki Allah, kimseye ihtiyacı olmayandır.
7) İman edenler ve salih işler yapanların kötülüklerini muhakkak ki örteceğiz ve onları, yaptıklarının en güzeliyle ödüllendireceğiz.
8) İnsana ana-babaya iyilik etmesini tavsiye ettik. Eğer bana hakkında ilmin olmayan bir şeyi şirk koşman konusunda seninle mücadele ederlerse o ikisine itaat etme. Dönüşünüz banadır. Yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
9) İman eden ve salih işler yapanları salihler arasına katacağız.
10) İnsanlardan öylesi vardır ki “Allah’a iman ettik” derler. Fakat Allah uğrunda kendilerine eziyet edilse, insanların fitnelerini Allah’ın bir azabıymış gibi kabul ederler. Rabbinden bir yardım gelse: “Biz sizinle beraberdik!” derler. Herkesin sinesindekini en iyi bilen Allah değil midir?
11) Allah elbette ki iman edenleri bilir, münafıkları da bilir.
12) Küfürde direnenler iman edenlere: “Yolumuza uyun, hatalarınızı yüklenelim ” derler. Hâlbuki onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenmezler. Onlar elbette ki yalancıdırlar.
13) Hem kendi ağırlıklarını hem de kendi ağırlıklarıyla birlikte (başka) ağırlıkları da yüklenecekler. Kıyamet Günü’nde iftira ettikleri şeylerden sorulacaklar.
Allah’ın zalim kavimlere elçiler yollaması
14) Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. İçlerinde elli yıl eksik olmak üzere bin sene kaldı. Zulümleri esnasında tufan onları yakaladı.
15) Bunun üzerine onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu, alemlere bir ibret kıldık.
16) İbrahim’i de (gönderdik)... Hani kavmine: “Allah’a kulluk edin ve O’nun hakkında bilinçli olun. Eğer bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır” demişti:
17) “Siz ancak Allah’ın dışında putlara kulluk ediyorsunuz ve yalanlar uyduruyordunuz. Allah’ın dışında kulluk ettiklerinizin sizi rızıklandırmaya gücü yetmez. Rızkı Allah katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz.
18) Eğer yalanlarsanız (bilin ki) sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Resule düşen apaçık bir tebliğden başkası değildir.
19) Onlar Allah’ın yaratmayı ilk kez nasıl başlattığını sonra da onu tekrar ettiğini görmediler mi? Muhakkak ki bu, Allah için pek kolaydır.
20) De ki: “Yeryüzünü dolaşın ve yaratılışın nasıl başladığını görün. Sonra Allah, Ahiret’in inşaasını da gerçekleştirecektir. Muhakkak ki Allah her şeye güç yetirendir.
21) İsteyene azap eder, istediğine ve dileyene rahmet eder. O’na çevrilirsiniz.
22) Sizin için yerde ve gökte kaçacak yeriniz yoktur. Sizin için Allah’tan başka bir veli ve yardımcı yoktur.”
23) Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı tanımazdan gelenler, rahmetimden ümit kesmişlerdir. Onlar için acıklı bir azap vardır.
24) Bunun üzerine halkının cevabı: “Onu öldürün!” ve ya “Onu yakın!” demekten başkası olmadı. Fakat Allah, onu ateşten kurtardı. Muhakkak ki bunda iman eden bir topluluk için ibretler vardır.
25) (İbrahim): “Sizin Allah’ın dışında putlar edinmeniz, aranızda dünya hayatında bir sevgi bağı oluşturmak içindir. Sonra Kıyamet Günü’nde bazılarınız bazılarınızı tanımayacak, bazılarınız da bazılarınıza lanet edecek. Varacağınız yer ateştir. Sizin için yardımcı da olmayacaktır.
26) Nihayetinde Lut ona iman etti: “Ben Rabbime hicret ediyorum. Muhakkak ki O, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir” dedi.
27) Ve ona İshak ve Yakup’u bağışladık ve onun nesline nebilik ve kitap verdik. Dünyada da ödülünü verdik. O, elbette ki Ahiret’te de salihlerdendir.
28) Ve Lut’u da (gönderdik)... Hani kavmine: “Siz aşırılıkla geliyorsunuz. Alemlerde bunu sizden önce yapan olmadı” demişti:
29) “Siz erkeklere geliyor, yol kesiyor, davetlerinizde sınırı aşmıyor musunuz? Bunun üzerine kavminin cevabı ancak: “Eğer doğru sözlülerdensen haydi bize Allah’ın azabını getir!” demek oldu.
30) (Lut): “Rabbim, bu bozguncu halka karşı bana yardım et!” dedi.
31) Resullerimiz İbrahim’e müjde ile geldiklerinde: “Biz o beldenin halkını helak edeceğiz. Muhakkak ki oranın halkı zalimler oldular” dediler.
32) (İbrahim): “Orada Lut da var!” dedi. (Elçiler): “Orada kim olduğunu biz pek iyi biliriz. Onu ve ailesini, kadını hariç kurtaracağız. O, geride kalanlardan olacak” dediler.
33) Resullerimiz Lut’a gelince onlardan yana kaygılandı, sıkıntı bastı. “Korkma ve üzülme. Seni ve aileni kurtaracağız, kadının ise geri kalanlardan olacak” dediler:
34) “Muhakkak ki fasıklık yapmalarından ötürü bu belde halkı üzerine gökten bir azap indireceğiz.”
35) Andolsun ki orada akleden bir toplum için apaçık bir ders bıraktık.
36) Ve Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik): “Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, Ahiret Günü hakkında umutlu olun. Yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın” dedi.
37) Ancak onu yalanladılar. Bunun üzerine şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Böylece kendi yurtlarında dize geldiler.
38) Ad ile Semud’u da (helak ettik). Muhakkak ki onların yerleştikleri yerler size belli olmaktadır. Şeytan onların yaptıklarını süsledi ve onları yoldan alıkoydu. Hâlbuki onlar görebilen kimselerdi.
39) Karun, Firavun ve Haman’ı da (helak ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle gelmişti. Nihayetinde yeryüzünde büyüklendiler ve (azabı) geçiştiremediler.
40) Her birini günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan bazısına şiddetli bir kasırga gönderdik. Bazılarını da bir patlama yakalayıverdi. Bazılarını da yerin (dibine) batırdık. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.
41) Allah’ın dışında kendilerine başka veliler edinenlerin örneği, kendine bir ev edinen örümceğin örneği gibidir. Hâlbuki örümceğin evi, evlerin en gevşeğidir. Keşke bilselerdi.
42) Muhakkak ki Allah, onların, kendisinin dışında yalvardıklarını bilir. O, azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
43) İşte bu örnekleri insanlar için veriyoruz. Bunu, bilenlerden başkası akledemez.
Kur’an, insanları Ehli Kitab’ın Rabbine davet etmektedir
44) Allah, gökleri ve yeri bir gaye ile yarattı. Bunda iman edenler için bir ibret vardır.
45) Kitap’tan sana vahyedileni oku ve salâti ayakta tut. Salât, aşırılığı, sınır tanımazlığı engeller ve Allah’ı hatırlamada en büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir.
46) Onlardan zulmedenleri hariç, Ehli Kitap ile en güzel şeklin dışında mücadele etmeyin ve: “Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız tektir. Biz O’na teslim olmuş kimseleriz” deyin.
Ehli Kitap, bir gün Kur’an’ı kabul edecek
47) Bu Kitab’ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine Kitap verdiklerimiz buna inanacaklar. Bunlardan da ona inanacaklar vardır. Kâfirlerden başkası ayetlerimizi inkâr etmez.
48) Sen daha önce ne kitap okuyan ne de elinle yazan biriydin. Öyle olsaydı, batılda olanlar şüphelenirlerdi.
49) Bilakis, o apaçık deliller, ilim verilmiş sinelerdedir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi inkâr etmez.
Ehli Kitab’ın Kur’an’a inanmak için bekledikleri mucize
50) Ve “Ona Rabbinden bir delil indirilse olmaz mıydı?” derler. De ki: “Deliller Allah katındandır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
51) Kendilerine okunan Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara kâfi gelmedi mi? Muhakkak ki bunda bir rahmet ve iman eden bir topluluk için öğüt vardır.
52) De ki: “Benimle sizin aranıza şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla iman eden ve Allah’ı tanımazdan gelenler, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
53) Senden azabı çabucak istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir vakti olmasaydı muhakkak ki onlara azap (hemen) gelirdi. Onlar farkında değillerken ansızın onlara gelecektir.
54) Senden azabı çabucak istiyorlar. Hâlbuki cehennem kâfirleri kuşatıcıdır.
55) Azabın onları üstlerinden ve ayaklarından saracağı gün (Allah): “Tadın yaptıklarınızı!” der.
56) Ey iman eden kullarım! Muhakkak ki yeryüzüm geniştir. Artık sadece bana kulluk edin!
57) Her nefis ölümü tadıcıdır. Sonra da bana döndürüleceksiniz.
58) İman eden ve salih işler yapanları altlarından ırmaklar akan, içlerinde kalıcı olacakları cennetin köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların ödülü ne güzeldir!
59) Onlar sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler.
60) Canlılardan nicesi vardır ki rızkını taşımaz. Onu da, sizi de Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.
61) Onlara: “Gökleri ve yeri yaratan, güneşe ve aya boyun eğdiren kimdir?” diye sorsan, elbette ki “Allah’tır!” diyecekler. O halde nasıl da saptırılıyorsunuz?
62) Allah, kullarından istediğine ve dileyene rızkı yayar ve ölçüler. Muhakkak ki Allah her şeyi bilendir.
63) Onlara: “Gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra dirilten kimdir?” diye sorsan: “Allah’tır!” derler. De ki: “Hamd Allah’ındır. ”Bilakis, onların çoğu akletmez.
64) Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başkası değildir. Ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Keşke bilselerdi.
65) Gemiye bindiklerinde dini yalnız O’na has kılarak Allah’a dua ederler. Karaya (çıkarılıp) kurtarıldıklarında da ortak koşarlar
66) kendilerine verdiklerimize nankörlük etmek suretiyle. Yararlanadursunlar. Yakında bilecekler.
67) Çevrelerindeki insanlar (yurtlarından) edilirken (bulundukları yeri) harem ve güvenli kıldığımızı görmüyorlar mı? Batıla iman edip Allah’ın nimetlerine karşı mı nankörlük ediyorlar?
68) Allah’a karşı yalanla iftira edenden veya kendisine gelen gerçeği yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde yer mi yok!
69) Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.