Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Hayatın amacı ve kurtuluşun gerçek yolu
1) Elif, Lâm, Mim.
2) İçinde tutarsızlık olmayan bu Kitap, bilinç sahipleri için bir hidayettir.
3) Onlar öyle kimselerdir ki gaybe iman eder, salâti ayakta tutar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4) Ve onlar sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. Ahiret’e de yakînen iman ederler.
5) İşte onlar Rablerinden bir hidayet üzeredirler; işte onlar kurtuluşa eren kimselerdir.
Kâfirler
6) Küfürde direnenleri uyarsan da uyarmasan da birdir; onlar mümin olmazlar.
7) Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürledi, gözleri üzerinde de perdeler vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.
8) İnsanlardan: “Biz Allah’a ve Ahiret’e inanıyoruz!” diyenler vardır; onlar iman etmiş değillerdir.
9) Allah’ı ve iman edenleri kandırmaya çalışırlar, (oysa) onlar ancak kendilerini kandırırlar (da bunun) farkında değildirler.
10) Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalığı onlara arttırmıştır. Yalanlarından dolayı onlar için acılı bir azap vardır.
11) Kendilerine: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” denildiğinde, onlar: “Bizler sadece ıslah edicileriz” derler.
12) İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir de (bunun) farkında değildirler.
13) Kendilerine “Şu insanların iman ettiği gibi iman edin!” denilse onlar: “Yani bizler sefahat içinde olanlar gibi mi inanacağız?” derler. İyi bilin ki sefahat içinde olanlar onların ta kendileridir fakat (bunu) bilmiyorlar.
14) Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında: “Bizler iman ettik!” derler; şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise: “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz; sadece alay edenleriz” derler.
15) (Gerçekte) Allah onlarla alay etmektedir ve azgınlıkları içinde onları bocalamaya bırakmaktadır.
16) Onlar, kurtuluşa karşılık sapmışlığı satın almışlardır. Fakat onların bu alış-verişleri onlara kâr sağlamamış, hidayete de erememişlerdir.
17) Onların örneği ateş yakmış kimsenin örneği gibidir. Çevresini aydınlattığı zaman Allah onların ışığını giderip karanlığa terk eder. (Artık) göremezler.
18) Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. (Artık) dönemezler.
19) Veya (onların örneği) gökten karanlıklar içinde (gelen) şimşek ve gök gürültülü bir sağanağa (tutulmuşun örneğine) benzer. Parmakları, kendilerine ölüm korkusu veren yıldırımlardan ötürü kulaklarındadır. Allah kâfirleri kuşatmıştır.
20) O şimşek neredeyse gözlerini kapıverir. Onları her aydınlattığında ışığında yürürler ve üzerlerine karanlık çöktüğünde de dururlar. Eğer Allah isteseydi onların duyuş ve görüşlerini (tamamen) giderirdi. Allah her şeye güç yetirendir.
Bütün insanlığa çağrı
21) Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki bilinç sahibi olursunuz.
22) O ki yeryüzünü size bir beşik ve göğü ise bir bina kıldı, gökten su indirdi ve onunla size rızık olarak ürünlerden çıkardı. Artık bunu bile bile Allah’a ortak koşmayın.
23) Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphedeyseniz, ona benzer bir sure getirin. Eğer doğru sözlülerseniz Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın.
24) Eğer (bunu) yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız-, o halde kâfirler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş hakkında bilinçlenin.
25) İman eden ve salih işler yapanları kendileri için hazırlanmış, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Oranın ürünlerinden her rızıklandıklarında: “Bu rızıklandıklarımız daha önceden verilenlere benziyor” derler. Onlar için orada temiz birliktelikler vardır ve orada kalıcıdırlar.
Allah müminler ile kâfirleri ayırıyor
26) Allah bir sivrisineği, hatta onun da üstünde olanı örnek vermekten çekinmez. İman edenler bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Küfürde direnenler ise: “Allah bu örnek ile neyi kastetti?” derler. O, bununla onlardan birçoğunu saptırır ve birçoğunu da hidayete erdirir. Bununla fasıklardan başkasını saptırmaz.
27) Onlar, Allah’ın ahdine bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar ve Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
28) Nasıl olur da Allah’ı tanımazdan gelirsiniz? Ölüler idiniz size hayat verdi, sonra sizi öldürecek, sonra size hayat verecek ve sonra da O’na döndürüleceksiniz.
29) O, yeryüzünde olanların tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe yönelip onları yedi kat olarak düzenledi. O, her şeyi bilendir.
Ademoğluna bilginin ihsan edilişi
30) Böylece Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife kılacağım” dedi. (Melekleri O’na): “Biz seni devamlı olarak hamd ile tesbih ederken orada bozgunculuk yapıp kan dökecek olanı mı (halife) kılacaksın?” dediler. (Allah ise onlara): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” dedi.
31) Ve Adem’e isimleri öğretti ve onu meleklere arz edip: “Doğru sözlülerseniz haydi bunları isimleriyle bana haber verin” dedi.
32) Onlar ise “Sen münezzehsin! Senin bize öğrettiklerinden başka bir şey bilemeyiz. Sen bilensin, hikmet ve hüküm sahibisin” dediler.
33) (Allah da): “Ey Adem! Bunların isimlerini onlara haber ver” dedi ve Adem onlara bunların isimlerini haber verince: “Ben size göklerin ve yerin gaybını bilirim demedim mi? Açığa vurduğunuzu ve gizlediklerinizi de bilirim” dedi.
Kötülük dürtüsü tesirindeki Ademoğullarının cennetten kovulması
34) Meleklere: “Adem’e secde edin!” dediğimizde İblis dışında hepsi hürmet ettiler. O, büyüklendi ve kâfirlerden oldu.
35) Ve: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin ve istediğiniz yerde, ondan bolca yiyin. (Fakat) sakın bu ağaca yaklaşmayın. Öyle yaparsanız zalimlerden olursunuz” dedik.
36) Ama şeytan her ikisinin de oradan ayağını kaydırdı ve her ikisini bulundukları yerden çıkardı. Biz de “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir yerleşme yeri ve bir süreye kadar geçinme vardır” dedik.
37) Derken Adem Rabbinden kelimeler aldı ve (Rabbi) pişmanlığını kabul etti. Muhakkak ki O, pişmanlıkları kabul edendir, Merhamet Eden’dir.
38) Ve: “Hepiniz inin oradan! Size tarafımdan bir hidayet geldiğinde kim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.
39) Delillerimizi örten ve yalanlayanlara (gelince), işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.
Allah’ın Gerçek İsrail’e verdiği söz
40) Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri hatırlayın ve bana verdiğiniz sözü tutun, ta ki ben de sözümü tutayım ve (bundan sonra) artık (yalnız) benden korkun.
41) Ve sizde olanı doğrulayıcı olarak indirdiğim (Kitab’a) iman edin, onu reddedenlerin ilki olmayın ve ayetlerimi az bir karşılığa satmayın. Hakkımda bilinç sahibi olun.
42) Hakkı batılla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.
43) Salâti ayakta tutun ve zekâtı verin. (Allah’ın emirlerine) boyun eğenlerle beraber boyun eğin.
44) Kitab'ı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Hâlâ akletmeyecek misiniz?
45) Sabır ve salât ile yardım isteyin. Muhakkak ki bu, tevazu sahipleri dışındakilere ağır gelir.
46) Onlar Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini düşünürler.
47) Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizi halklardan üstün tuttuğumu hatırlayın.
48) Ve öyle bir gün hakkında bilinç sahibi olun ki (o günde) bir nefis bir nefis adına bir şey ödeyemez, kimseden şefaat kabul edilmez, kimseden karşılık alınmaz ve onlara yardım da edilmez.
İsrailoğullarının Mısır’dan Kurtuluşu
49) Kadınlarınızı hayatta bırakıp çocuklarınızı harcayarak sizi azabın en kötüsüne maruz bırakan Firavun’un yandaşlarından sizi nasıl kurtardığımızı hatırlayın. Bu, size rabbiniz (Firavun’dan) gelen büyük bir bela idi.
50) Hani denizi yararak sizi kurtarmış, Firavun’un yandaşlarını boğmuştuk. Siz de bunu görüyordunuz.
Musa Yazılı Levhalar’ı Rabbinden aldığı sırada, halkı sapkınlığa devam ediyor
51) Musa’ya kırk geceyi vadetmiştik. Ondan sonra buzağıyı kendinize (rab) edinerek kendinize zulmetmiştiniz.
52) Sonrasında ise şükredesiniz diye sizi affetmiştik.
53) Ve hidayete ermeniz için Musa’ya Kitab’ı ve (hak ile batılı) ayırt etme kabiliyetini verdik.
54) Çünkü Musa, halkına: “Ey halkım! Buzağıyı kendinize (rab) edinmekle (kendi) nefsinize zulmettiniz. Şimdi, bencilliğinizi terk etmek suretiyle yaratıcınıza pişmanlığınızı arz edin. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır; ta ki pişmanlığınızı kabul etsin. O, pişmanlıkları kabul edendir, Merhamet Eden’dir” demişti.
55) Hani: “Ey Musa! Allah’ı apaçık görmedikçe sana iman etmeyeceğiz” dediğinizde (Allah’ı görmeyi) beklediğiniz bir anda sizi yıldırım yakalayıvermişti.
56) Sonrasında belki şükredersiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.
57) Ve üzerinize bulutları göndererek sizi gölgelendirdik. (Ayrıca) size lütuf ve afiyet indirdik ve “Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin” dedik. Onlar bize zulmetmediler, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
58) Ve size: “Bu beldeye girin ve oradan istediğiniz yerde bol bol yiyin, kapısından saygı ile geçin ve ‘Dileğimiz bağışlanmadır’ deyin, ta ki hatalarınızı bağışlayalım ve iyilik yapanları yüceltelim” demiştik.
59) Zalimler kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlere fasıklık etmelerinden ötürü gökten bir azap indirdik.
60) Ve Musa, halkı için su istediğinde ona: “Asanı taşa vur” demiştik. Böylelikle oradan on iki pınar fışkırmıştı ve her insan topluluğu içecekleri yeri bilmişti. “Allah’ın rızıklarından yiyin, için ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın!”
61) Hani: “Ey Musa! Sadece bir çeşit yemeğe artık sabredemiyoruz. Bizim için Rabbine dua et de bizim için yerden biten baklagillerden, salatalıktan, sarımsaktan, mercimekten ve soğandan çıkarsın” demiştiniz. (Bunun üzerine Musa): “Sizin için hayırlı olanı daha aşağılık olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? İnin Mısır’a; zira (orada) sizin için istediğiniz var!” dedi. Böylelikle onlar zillet ve yoksulluğa vuruldular ve Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi Allah’ın ayetlerini yok saymaları, nebilerini haksız yere zapt etmeleri, böylece isyan etmeleri ve haddi aşmalarıdır.
Dinî kimliği fark etmeksizin Allah tarafından bağışlanmanın şartı
62) İman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîlerden her kim Allah’a ve Ahiret’e inanır ve salih işler yaparsa onların ödülleri Rableri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
İsrailoğullarının diğer isyanları
63) Hani sizden söz alınca o dağı üstünüze yükseltmiştik. “Size verdiğimize sımsıkı sarılın ve onda olanı anın. Umulur ki bilinç sahibi olursunuz” (demiştik).
64) Sonra bunun ardından dönmüştünüz. Eğer üzerinizde Allah’ın lütfu ve merhameti olmasaydı muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
65) Sizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. Onlara: “İlkel maymunlar olun!” demiştik.
66) Bunu kendi öncesi ve sonrası için bir örnek, bilinç sahipleri için de bir ibret kıldık.
67) Hani Musa, halkına: “Allah size bir inek feda etmenizi emrediyor” demişti. Onlar: “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa ise): “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım!” dedi.
68) (Onlar): “Rabbine bizim için dua et de bize onun nasıl olacağını belirtsin” dediler. (Musa): “(Rabbim) onun ne yaşlı ne genç, tam ortası bir inek olduğunu söylüyor, haydi size emredileni yapın” dedi.
69) (Onlar): “Rabbine dua et de bize onun ne renk olduğunu açıklasın” dediler. (Musa): “(Rabbim) onun renginin bakanlara zevk veren parlak sarı olduğunu söylüyor” dedi.
70) (Onlar): “Rabbine bütün bunların anlamı nedir diye dua et. Muhakkak ki bu inek aslında bizim için bir benzetme. İnşAllah hidayeti bulanlardan oluruz” dediler.
71) (Musa): “O, onun toprağı sürme veya ekin sulama gibi zelil işlerde çalışmamış, renk alacası olmayan bir inek olduğunu söylüyor” dedi. (Onlar): “İşte şimdi tamamen gerçeği getirdin” dediler. Sonrasında ise onu feda ettiler, fakat neredeyse yapmayacaklardı.
72) Ve sizler bir kişiyi zapt etmiş ve bundan dolayı kovmuştunuz. Oysa Allah gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73) Derken: “Ondan bir kısmıyla ona vurun, (ta ki) Allah o ölmüş insana hayat versin” dedik. Allah size ayetlerini bu şekilde öğretir. Umulur ki akledersiniz.
74) Sonrasında ise kalpleriniz taş gibi katılaştı ve hatta daha da sert oldu, çünkü öyle taşlar vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır. Öylesi vardır ki çatlayıverir de ondan su çıkar. Yine onlardan Allah’a olan saygısından (aşağıya) inenleri vardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
75) Onların size iman edeceğini mi umuyorsunuz? Onlardan bir grup Allah’ın sözünü işitirler, sonra akıl (erdirdikleri) halde bile bile onu tahrif ederler.
76) Onlar, iman edenler ile karşılaştıklarında “İnandık!” derler, fakat yalnız kaldıklarında bazıları bazılarına: “Allah’ın size açtığına karşılık, Rabbinizin katında aleyhinize delil getirmeleri için onlara hadis mi söylüyorsunuz? Hâlâ akıllanmaz mısınız?” derler.
77) Onlar bilmiyorlar mı ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir?
Kitap nedir bilmeyen ümmiler
78) Ve onlar arasında emaniyelerin dışında Kitap nedir bilmeyen ümmiler vardır. Onlar sadece zanda bulunurlar.
79) Yazıklar olsun kitabı kendi elleriyle yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için onun Allah katından olduğunu söyleyenlere! Yazıklar olsun elleriyle yazdıklarından ötürü onlara! Yazıklar olsun kazandıklarından ötürü onlara!
80) Onlar: “Bizlere ancak sayılı günler dışında ateş dokunmayacaktır!” dediler. De ki: “Allah katında bir söz mü aldınız? Eğer öyleyse Allah’ın vaadi değişmez. Yoksa sizler Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?”
81) Hayır! Kim kötülük yapmışsa ve günahı onu çevrelemişse, işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.
82) İman edenler ve ıslah edici işler yapanlara (gelince); işte onlar da cennet halkı olacaklardır ve orada kalıcıdırlar.
Kutsal Antlaşma’nın Kanunları
83) Hani İsrailoğullarından: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anne-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara ihsan edeceksiniz, insanlara güzel söz söyleyeceksiniz, salâti ayakta tutacak ve zekâtı vereceksiniz” diye bir söz almıştık. Sonra pek azınız hariç yüz çevirdiniz ve (hâlâ) dönmektesiniz.
84) Hani kanlarınızı dökmeyeceğinize ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sözünüzü almıştık. Siz bunu kabul etmiş ve şahit olmuştunuz.
85) Sonrasında ise sizler birbirinizi öldürüyor ve aranızdan bir topluluğu yurtlarından çıkarıyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta birleşiyordunuz. Size esir olarak geldiklerinde onların (yurtlarından) çıkarılması size haramken (bir de onlardan) fidye alıyordunuz. Yoksa sizler Kitab’ın bir kısmına iman edip diğer kısmını tanımazdan mı geliyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dünya hayatında zilletten başkası değildir. Kıyamet Günü’nde ise azabın en şiddetlisine uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
86) Onlar Ahiret karşılığında dünya hayatını satın alanlardır. Bundan dolayı onların azabı hafifletilmez; onlara yardım da edilmez.
Kibirlerinden ötürü bildikleri halde peygamberleri yalanlayanlar
87) Andolsun ki Musa’ya Kitab’ı verdik ve onun arkasından birbiri ardınca nice resuller gönderdik. Meryemoğlu İsa’ya da açık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Ne zaman bir resul size nefsinizin hoşuna gitmeyen bir şey getirse, sizler büyüklenip onlardan bir kısmını yalanlayacak, bir kısmını da öldüreceksiniz, öyle mi?
88) “Bizim kalplerimiz kapalıdır” dediler. Aksine, Allah onları reddetmeleri sebebiyle lanetlemiştir. Bu yüzden pek azı iman eder.
89) Bundan önce küfürde direnenlere karşı bir fetih isterken, Allah katından beraberlerinde olanı doğrulayan bir Kitap gelince, bilip-tanıdıkları halde, kendilerine geleni örttüler. Allah’ın laneti kâfirlerin üzerine olsun!
90) Allah’ın, lütfunu kullarından istediğine ve dileyene indirmesini çekemeyip Allah’ın indirdiğini örtmek için, karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
91) Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine iman edin!” denildiğinde onlar: “Biz, bize indirilene iman ederiz” derler ve ondan sonrakini tanımazdan gelirler. (Oysa) o, beraberlerinde bulunanı doğrulayan gerçektir. De ki: “Eğer mümin idiyseniz niçin öncesinde Allah’ın nebilerini öldürüyordunuz?”
92) Andolsun ki Musa size apaçık delillerle gelmişti de sizler onun ardından buzağıyı (rab) edinmiş ve zalimlerden olmuştunuz.
93) Hani bağlılık sözünüzü alınca üstünüze o dağı yükseltmiştik. (Ve size): “Size verdiğimizi sımsıkı tutun ve dinleyin” (demiştik). Onlar: “İşittik ve isyan ettik” dediler. İsyanlarından dolayı kalplerine buzağı (tutkusu) içirildi. De ki: “Eğer müminseniz imanınız size onunla ne kötü şeyleri emrediyor!”
94) De ki: “Eğer Allah katında Ahiret yurdu başka insanlara değil de (sadece) size hassa, doğru sözlülerseniz ölümü temenni edin!”
95) Ama elleriyle sunduklarından ötürü bunu asla temenni etmezler. Allah zalimleri bilendir.
96) Sen onları dünya hayatı adına insanların en hırslısı bulacaksın; hatta şirk koşanlardan bile... Her biri bin sene ömür verilmesini ister. (Oysa) bu ömür, onu azaptan uzaklaştırmayacak. Allah yaptıklarını görmektedir.
97) Cebrail’e düşman olanlara, kendinden öncekini doğrulaması ve müminlere hidayet ve müjde olması için Allah’ın izniyle kalbine indirdiğinin bu (Kur’an) olduğunu söyle.
98) Kim Allah’a, melekelerine, resullerine, Cebrail ve Mikail’e düşman olduysa, (bilsin ki) Allah da kâfirlerin düşmanıdır.
99) Andolsun ki sana açıklayıcı ayetler indirdik. Onları örten fasıklardan başkası değildir.
100) Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, onlardan bir topluluk onu bozmadı mı? Bilakis, onların çoğu iman etmez.
101) Kendilerine Kitap verilenlerden bir topluluk, onlara ne zaman Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir resul geldiyse, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını arkalarına attılar.
102) Ve onlar Süleyman’ın hakimiyeti hakkında şeytanların okuduklarına uyarlar. Hâlbuki Süleyman küfre girmedi, fakat insanlara sihir yapmayı ve Babil’de Allah’ın iki melekesi Harut ve Marut’a indirileni öğreten şeytanlar küfre girdiler. Hâlbuki o ikisi: “Bizler bir fitne sebebiyiz, o halde sakın küfre girmeyin” demeden, kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Bu şekilde o ikisinden erkek ile kadının arasını açan şeyleri öğrendiler. Oysa onlar Allah’ın izni olmadan kimseye zarar veremezlerdi. Onların öğrendikleri kendilerine zarar veren şeylerdi, faydalı da değildi. Andolsun ki onlar o (bilgiyi) satın alanın kesinlikle Ahiret’te bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Karşılığında kişiliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilselerdi...
103) Eğer onlar iman edip bilinç sahibi olsalardı muhakkak ki Allah katındaki ödül (onlar için) daha hayırlı olurdu. Bir bilselerdi...
Müminlere öğreti
104) Ey iman edenler! “Bizi güt” demeyin, “Bizi gözet” deyin ve dinleyin. Kâfirler için acılı bir azap vardır.
105) Ehli Kitap’tan küfürde direnenler ve müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah, rahmetini istediğine ve dileyene verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
106) Daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir ayeti yürürlükten kaldırmayız veya unutturmayız. Allah’ın her şeye güç yetiren olduğunu bilmez misin?
107) Bilmez misin ki göklerin ve yerin hakimiyeti Allah’a aittir. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
108) Yoksa daha önce Musa’nın sorguya çekildiği gibi, siz de mi resulünüzü sorguya çekmek istiyorsunuz? Kim imanı küfürle değiştirirse, artık muhakkak ki o, yoldan sapmış olur.
109) Ehli Kitap’tan çoğu kendilerine gerçek apaçık belli olduktan sonra nefislerinin kıskançlığından ötürü imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek istediler. Allah’ın emri gelinceye kadar siz onları affedin ve onları görmezden gelin. Muhakkak ki Allah her şeye güç yetirendir.
110) Ve salâti ayakta tutun ve zekâtı verin. Kendi nefsinizin iyiliği için ne sunduysanız, onu Allah katında bulursunuz. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.
Allah Ahiret’te kimlerin kurtuluşa ve mutluluğa ereceklerini açıklıyor
111) Diyorlar ki: “Yahudi veya Hristiyan olmayan asla cennete giremeyecektir.” Bu (sadece) onların temennisidir. De ki: “Eğer doğru sözlülerseniz delilinizi getirin!”
112) Hayır, kim iyilik yapan biri olarak kendisini Allah’a teslim ederse, işte onun ödülü Rabbinin katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
113) Yahudiler: “Hristiyanların (inancı) bir temel üzerinde değildir” dediler. Hristiyanlar ise: “Yahudiler Kitab’ı okumalarına rağmen bir temel üzerinde değiller” dediler. Bilgisi olmayanlar da onların söylediklerini söylemekteler. Allah, Kıyamet Günü’nde anlaşmazlığa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.
114) Allah’ın mescidlerini ve orada O’nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların harap olmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? Bunların oralara ancak saygı içinde girmeleri gerekir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, Ahiret’te de büyük bir azap vardır.
115) Doğu da Batı da Allah’ındır. Öyleyse hangi tarafa dönerseniz dönün Allah’ın rızası oradadır. Allah lütfu geniş olandır, bilendir.
116) Ve “Allah bir evlat edindi” dediler; O, münezzehtir! Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur ve hepsi O’na adanmıştır.
117) Gökleri ve yeri örneksiz yaratan, bir işin olmasına karar verince ona yalnızca “Ol!” der, (o da) olur.
118) Bilgisizler: “Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?” dediler. Onlardan öncekiler de bunların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri de birbirine benziyor. Biz, ayetlerimizi yakînen iman eden bir toplum için açıkladık.
119) Biz seni, mutlak bir gaye için bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sorulacak değilsin.
120) Yahudiler ve Hristiyanlar, onların inanç ve hayat tarzlarına uymadıkça asla senden razı olmayacaklardır. De ki: “Allah’ın hidayeti gerçek hidayettir.” Sana gelen bilgiden sonra eğer onların arzularına uyarsan senin için Allah’tan bir veli ve yardımcı olmayacaktır.
121) Kendilerine verdiğimiz Kitab’ı hakkıyla okuyanlar, işte onlar, ona iman ederler. Onu örtenler ise; işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
Allah’ın İbrahim’e vermiş olduğu söz
122) Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri hatırlayın. Ben sizi halkların üzerinde tutmuştum.
123) Ve öyle bir gün hakkında bilinç sahibi olun ki (o günde) bir nefis bir nefis (adına) bir şey ödeyemez, ondan karşılık kabul edilmez, ona şefaat fayda etmez ve onlara yardım da edilmez.
124) Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle imtihan etmişti. O da (kendisinden istenilenleri) tam olarak yerine getirdi. (Bunun üzerine Allah İbrahim’e): “Ben seni insanlığa önder kılacağım” dedi. (İbrahim): “Ya soyumdan olanlar?” dedi. (Rabbi ise): “Zalimler ahdime nail olamaz” dedi.
Allah’a adanan İlk Mabed’in inşası
125) Ve Beyt’i insanlar için iyilik ve güvence yeri kıldık. O halde siz İbrahim’in makamını salât yeri edinin. Ve İbrahim ve İsmail’e Beyt’imi, ziyaretçiler, adananlar, (Allah’ın buyruklarına) boyun eğenler ve (onları) kabullenenler için temiz tutmaları hususunda ahdettik.
126) Hani İbrahim: “Rabbim, bu beldeyi güvenli bir yer kıl ve halkından kim Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ederse onları ürünlerden rızıklandır” demişti. (Allah İbrahim’e): “Kim küfre girerse, onu az bir süre geçindirir, sonra onu ateş azabına maruz bırakırım. Ne kötü bir varış yeridir!” dedi.
127) Ve İbrahim ve İsmail, Beyt’in temellerini yükseltirken: “Rabbimiz, tarafımızdan (bunu) kabul buyur. Sen işitensin, bilensin” (diye dua ettiler).
Kur’an’daki Din’de herhangi bir ibadet ritüeli yerine “Allah’a teslim olma” vardır
128) “Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş kıl, soyumuzdan da sana teslim olmuş bir topluluk (çıkar). Bize ibadetin usüllerini göster ve pişmanlıklarımızı kabul buyur. Sen pişmanlıkları kabul edensin, Merhamet Eden’sin.
129) Rabbimiz, aralarından (senin) ayetlerini onlara okuyacak, Kitap ve hikmeti öğretecek ve onları arındıracak bir resul gönder. Sen azizsin, hikmet ve hüküm sahibisin.”
130) Nefsini sefahate salanlardan başka kim İbrahim’in inanç ve hayat tarzından vazgeçer? Şüphesiz biz onu dünyaya (örnek olması) için seçtik ve muhakkak ki o Ahiret’te de salihlerdendir.
131) Rabbi ona “Teslim ol!” dediğinde o: “Alemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.
Allah, Tevhit’in İbrahimvari olması gerektiğini vurguluyor
132) İbrahim ve Yakup bunu evlatlarına; “Evlatlarım, muhakkak ki Allah sizin için bu dini seçti, o takdirde siz de kendinizi teslim etmeden ölmeyin” diye vasiyet etti.
133) Yoksa siz Yakup öleceği zaman, ona şahit mi oldunuz? O, evlatlarına: “Benden sonra hangi ilaha kulluk edeceksiniz?” demişti. (Onlar da): “Senin Rabbine ve senin ecdatların olan İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahına: Tek bir ilah. Biz O’na teslim olanlardanız” dediler.
134) Onlar bir topluluktu, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Siz, onların yaptıklarından sorulacak değilsiniz.
135) “Yahudi olun, Hristiyan olun ki hidayete eresiniz” dediler. De ki: “Hayır, Muvahhit olan İbrahim’in inanç ve hayat tarzındanım. O, müşriklerden olmadı.”
136) (Siz): “Biz, Allah’a, bize indirilene ve İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve soyuna indirilene; Musa ve İsa’ya verilene ve Rableri tarafından nebilere verilene iman ediyoruz. O (indirilenler) arasında ayrım yapmıyoruz ve bizler O’na teslim olanlarız” deyin.
137) Eğer onlar sizin iman ettiğiniz gibi ona iman ettiyse o zaman hidayete ermişlerdir. Yüz çevirirlerse ayrılık içinde kalırlar. Onlara karşı Allah sana kâfidir. Allah işitendir, bilendir.
138) Allah’ın katığı. Katığı Allah’ınkinden daha güzel olan kim vardır? Bizler O’na kulluk edenleriz.
139) De ki: “Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da sizedir. Ve biz O’na (karşı) samimiyiz.
140) Yoksa sizler İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve onların soylarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı? Allah’tan (gelip) yanında bulunan bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
141) Onlar bir topluluktu, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
Allah’a inananların, yüzlerini Mescid-i Harem Çadırı’na çevirmeleri emrediliyor
142) İnsanlar arasında sefahatte olanlar: “Onları, üzerinde oldukları kıbleden döndüren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. O, istediğini ve dileyeni doğru yola iletir.
143) Sizi dengeli bir topluluk kıldık; ta ki insanlar için şahitler olasınız. Resulü de sizin için şahit kıldık. Senin üzerinde olduğunu kıble yapmamız, resule uyanları, topukları üzerinde gerisin geriye dönenlerden ayırt etmek içindi. Muhakkak ki bu, Allah’ın hidayet ettiği kimseler dışındakilere büyüktür. Allah imanınızı boşa çıkarmayacaktır. Allah insanlara kolaylık sağlayandır ve Merhamet Eden’dir.
144) Yüzünü semaya nasıl çevirdiğini gördük. Seni razı olduğun kıbleye yöneltiyoruz. Bundan sonra yüzünü Mescid-i Harem Çadırı’na çevir. Nerede olursanız olun yüzlerinizi Çadır’a çevirin. Kendilerine Kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen mutlak gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.
145) Andolsun ki kendilerine Kitap verdiklerimiz, sen onlara bütün delilleri getirsen de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın. Onların bir kısmı da diğerinin kıblesine uymazlar. Ve muhakkak ki sen, sana verilen bu ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan hiç şüphesiz zalimlerden olursun.
146) Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Onlardan bir topluluk hiç şüphesiz bildikleri gerçeği gizlemektedirler.
147) Mutlak gerçek, senin Rabbindendir. Öyleyse sakın kuşkulananlardan olma.
148) Herkesin yüzünü çevirdiği bir yön vardır. O zaman sizler (birbirinizle) hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir.
149) Ve nereden çıkarsan (çık) yüzünü Mescid-i Harem Çadırı’na çevir. Bu, muhakkak ki Rabbinden gelen bir gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
150) Ve nereden çıkarsan (çık) yüzünü Mescid-i Harem Çadırı’na çevir. O zaman siz de nereden çıkarsanız çıkın yüzlerinizi Çadır’a çevirin ki zalimlerden başkalarının elinde size karşı bir koz bulunmasın. Artık siz onlardan çekinmeyin, benden çekinin ki ben de size olan nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
151) Nitekim size içinizde ayetlerimizi okuyarak sizi arındıracak, Kitap ve hikmeti öğretecek sizden bir resul göndedik. O, size bilmediklerinizi öğretiyor.
152) O halde beni anın ki ben de sizi anayım, şükredin ve küfre girmeyin.
153) Ey iman edenler! Sabır ve salât ile yardım bekleyin. Allah sabredenlerle beraberdir.
154) Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin, aksine, onlar diridir fakat sizler farkında değilsiniz.
155) Ve muhakkak ki sizleri korku, açlık, ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.
156) Onlar, kendilerine bir musibet dokunduğunda: “Biz Allah içiniz ve O’na dönücüleriz” derler.
157) İşte bunlara Rablerinden bir salâvât ve rahmet vardır. İşte bunlar hidayete erenlerdir.
158) Muhakkak ki meditasyon ve yardımseverlik Allah’ın işaretlerindendir. O halde Beyt’e hac veya ziyaret amacıyla gelenlerin bu ikisi arasında gidip gelmelerinde mahzur yoktur. Ve kim kendiliğinden bir hayır işlerse, o halde Allah şükredenleri bilendir.
Allah, gerçeği örtenleri azapla, pişman olanları da rahmetle müjdeliyor
159) Muhakkak ki, açık delillerden indirdiğimizi ve Kitap’ta insanların hidayeti için açıkladığımızı gizleyenler var ya, işte bunlara Allah lanet eder ve tüm lanetçiler de lanet eder.
160) Pişman olanlar, durumlarını düzeltenler ve (gerçeği) beyan edenler hariç. Onların pişmanlıklarını kabul ederim. Ben pişmanlıkları kabul edenim, Merhamet Eden’im.
161) Küfürde direnip kâfir olarak ölenlere gelince; Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir.
162) Orada kalıcıdırlar, azapları hafifletilmeyecektir ve kendilerine bakılmayacaktır.
163) Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. Karşılıksız Gözeten’dir, Merhamet Eden’dir.
Bilinç sahibi olanları düşünmeye davet
164) Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün art arda gelmesinde, insanlara yararlı şeyler için denizde yüzen gemide, Allah'ın gökten su indirmesinde, onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, o (yeryüzünde) tüm hareket edenlerin yayılmasında, rüzgârın yönlendirilmesinde ve yerle gök arasındaki bulutların emre amade kılınmasında akledenler için deliller vardır.
Allah adına din üretenlerin akibetleri
165) İnsanlar arasında Allah’ın dışında eşler edinerek onları Allah’ı sevdikleri gibi sevenler vardır. Fakat iman edenler Allah’ı daha kuvvetli severler. Zulmedenler, azabı gördüklerinde kuvvetin bütünüyle Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke görselerdi.
166) O vakit tabi olunanlar takipçilerinden uzaklaşacaklar. (Onlar) azabı görmüşler ve aralarındaki bağlar kesilmiştir.
167) Ve o uyanlar: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı da biz onlardan, onların bizden uzaklaştığı gibi uzaklaşsaydık” derler. Allah o (tabi olunanların) amellerinin hüsrana uğradığını o (uyanlara) böyle gösterir. Onlar ateşten çıkacak değildirler.
Helâl ve haram yiyecekler
168) Ey insanlar! Yerden helâl ve temiz olandan yiyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Muhakkak ki o, sizin için apaçık bir düşmandır.
169) O, size sadece kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemeyi emreder.
170) Ve onlara “Allah’ın indirdiğine uyun!” denilse, onlar: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız” derler. Peki ya onların ataları bir şey akledememiş ve hidayete erememiş idiyseler?
171) Küfürde direnenlerin örneği, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip, (bu bağırmaya karşı) haykıranın durumu gibidir. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl etmezler.
172) Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarını yiyin ve kendisine kulluk ediyorsanız Allah’a şükredin.
173) Sizlere muhakkak ki ölü, kan ve domuz eti haram kılındı. Allah’tan başkası adına sunulan (yemek) de helâl kılınmadı. Fakat kim, zaruret halinde suistimal etmemek ve sınırı aşmamak koşuluyla (o Allah’tan başkasına sunulan yiyeceği yerse) ona günah yoktur. Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
174) Allah’ın Kitap’tan indirdiğini gizleyen ve onu az bir bedele satanlar (var ya), işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey yemiyorlar. Allah onlarla Kıyamet Günü’nde konuşmaz ve onları arındırmaz. Onlar için acılı bir azap vardır.
175) Onlar hidayet karşılığında sapmışlığı, bağışlanma karşılığında da azabı satın alanlardır. Ateşe karşı ne kadar da sabırlılar!
176) Bu böyledir, çünkü Allah Kitab'ı mutlak bir gaye için indirdi. Kitap'ta anlaşmazlığa düşenler mutlaka uzak bir ayrılık içindedirler.
Gerçek erdemlilik
177) Erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya dönmenizde değildir. Erdemlilik, kişinin Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, Kitab’a, nebilere inanması ve sevdiği mallardan yakınlara, yetimlere, yoksullara, ihtiyacı olanlara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere vermesi, salâti ayakta tutması, zekâtı vermesi, yaptığı antlaşmada sözünü yerine getirmesi ve kızgınlık, zaruret ve stresli anlarda sabır göstermesiyle olur. İşte onlar doğru olanlardır. Bilinç sahibi olanlar da onlardır.
Kısas (duruma göre değerlendirme)
178) Ey iman edenler! Zapt etme hakkında size kısas öngörüldü. Hür ise hür, köleyse köle, kadınsa kadın (farketmez). O halde, (din) kardeşi tarafından affolunan kişi sağduyulu şekilde o (din kardeşine) ihsanda bulunsun. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa o zaman onun için acılı bir azap vardır.
179) Böylelikle sizin için kısasta hayat vardır ey akıl sahipleri! Umulur ki bilinç sahibi olursunuz.
Bilinçli olan müminlere ölmeden önce miras vasiyeti yapmaları tavsiye ediliyor
180) Sizden birine ölüm yaklaştığında (eğer geriye) miras bırakacaksa, anne-babaya ve yakınlara sağduyuya uygun şekilde vasiyet etmesi, bilinç sahipleri üzerine bir hak olarak öngörüldü.
181) O halde artık kim o (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı değiştirenlerin üzerinedir. Muhakkak ki Allah işitendir, bilendir.
182) Bir kişi vasiyet edenin (haksızlığa) meyletmesi ve günaha girmesinden korkarsa, o halde (vasiyet eden ile mirasçıların) aralarını düzeltmesinde kendisine bir günah yoktur. Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
Ramazan siyamı
183) Ey iman edenler! Siyam sizden öncekilere öngörüldüğü gibi size de öngörüldü. Umulur ki bilinç sahibi olursunuz.
184) Sayılı günler. Fakat içinizde kim hasta veya yolculukta ise bu sayılı günler sonra tamamlanır. (Bu insanlar arasından) güç yetirenler (yapamadıkları siyamın) fidyesi olarak bir yoksula yiyecek yardımı yapsın. Artık kim kendi isteğiyle bir iyilikte bulunursa, o (yaptığı iyilik) onun için daha hayırlıdır. Eğer bilseniz, siyam etmeniz sizin için daha hayırlıdır.
185) Ramazan ayı, insanlara hidayet, Hüda tarafından açık deliller ve (hak ile batılı) ayırmak üzere içinde Kur’an indirilen (aydır). O halde, sizden kim bu aya şahit olursa siyam etsin. Ve kim hasta veya yolculukta ise, o zaman sayılı günler sonra tamamlanır. Allah sizler için kolaylık ister, zorluk istemez ve (bu şekilde) sayıyı tamamlamanızı ve sizi hidayete erdiren Allah’ın büyüklüğünü kavramanızı ister. Umulur ki şükredersiniz.
186) Kullarım sana benden sorduklarında (bilsinler ki) ben (onlara) yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlar (da) bana icabet etsinler ve benden emin olsunlar. Umulur ki olgunlaşırlar.
Siyamın uygulanışı
187) Siyam gecelerinde hanımlarınızla haşır neşir olmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah sizin kendi nefsinize ihanet ettiğinizi bilir. Artık pişmanlıklarınızı kabul ederek sizi affetti. O halde onlarla beşerî münasebetlerde bulunun, Allah’ın size öngördüğü şeyi isteyin ve sabahın (gökyüzündeki) karanlık ve aydınlık çizgisi belli olana kadar (beraberce) yiyin ve için. Sonrasında eğer mescidlerde itikafta iseniz geceye kadar siyamı tamamlayın ve onlarla mubaşerette bulunmayın. Bu, Allah’ın sınırlarıdır, o halde (bu sınırlara) yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara açıklamaktadır. Umulur ki bilinçlenirler.
Konferans hilâlleri ve Konferans’a gitmek için verilmek istenen rüşvetler
188) Aranızda birbirinizin mallarını hile ile yemeyin ve bile bile günaha girerek o malların bir kısmını elde etmek amacıyla onlardan hakimlere aktarmayın.
189) Sana hilâllerden soruyorlar. De ki: “O(nlar), insanlar ve Konferans için vakit ölçüleridir.” Erdemlilik evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat erdemlilik bilinçli olmaktır. Evlere kapılarından girin. Allah hakkında bilinç sahibi olun. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Savaş hukuku
190) Size savaş açanlarla Allah yolunda savaşın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez.
191) Onları bulduğunuz yerde onlarla savaşın ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne savaşmaktan daha şiddetlidir. Ve onlar sizinle savaşmadığı sürece siz de onlarla Mescid-i Harem’de savaşmayın. Onlar sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Bu, kâfirlerin cezasıdır.
192) Bundan sonra eğer vazgeçerlerse, Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
193) Fitne bitinceye ve din Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
194) Harem Ay ise Harem Ay (fark etmez), haramlar (gerektiğinde) kısas edilebilir. O halde kim size saldırdıysa siz de ona onun size saldırdığı gibi saldırın. Allah hakkında bilinçli olun ve Allah’ın bilinç sahipleriyle beraber olduğunu bilin.
195) Allah yolunda infak edin ve kendi elinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın. Güzel davranın. Allah iyilik yapanları sever.
Dini Konferans ve Şehir Ziyareti
196) Konferans ve (şehir) ziyaretini Allah için tamamlayın. Eğer bir engeliniz varsa kolayınıza gelenden hediye gönderin. Hediyeniz yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Hasta olan veya başında bir sıkıntı bulunanlar siyamın fidyesini ya sadaka ya da başka bir biçimde versinler. Eğer Konferans’a kadar (şehir) ziyaretinden faydalanabilirseniz, kolayınıza gelenden hediye edin; fakat buna müsait olmayanlar Konferans’ın üç gününde ve (evine) döndükten sonra da yedi gün olmak üzere tam on gün siyam etsin. Bu (kurallar) Mescid-i Harem’de aileleri olmayanlar için geçerlidir. Allah hakkında bilinçli olun ve bilin ki Allah, cezası şiddetli olandır.
197) Konferans malum aylar (boyuncadır). Konferansa gitmeyi kim kendine farz ederse o zaman cinsel ilişki, fasıklık ve kavgada bulunmasın. Hayır için yaptıklarınızı Allah bilir. Hiç şüphesiz en iyi hazırlık olan bilinç hazırlığı ile kendinizi hazırlayın. Hakkımda bilinç sahibi olun ey akıl sahipleri.
198) Rabbinizden bir lütuf aramanızda bir mahzur yoktur. Bilgilenmiş olarak dağıldığınızda Harem Meşari’nde Allah’ı anın ve size nasıl hidayet ettiğini anın. Siz daha önce sapmışlıkta olanlardandınız.
199) Sonra insanların topluca yayıldığı yerden siz de yayılın ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
200) Kendi ibadet usüllerinizi bitirdiğinizde Allah’ı kendi atalarınızı andığınız gibi ve hatta çok daha kuvvetli anın. İnsanlardan kimi: “Rabbimiz, bize bu dünyada ver!” der. Onun Ahiret’ten bir nasibi yoktur.
201) Onlardan kim "Rabbimiz, bize bu dünyada güzellik ve Ahiret'te de güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" derse,
202) işte onlara kazandıkları şeyden nasip vardır. Allah hesabı çabuk görendir.
203) Allah’ı sayılı günlerde anın. Fakat kim iki gün(e indirip) acele ederse ona günah yoktur. Kim ertelerse ona da günah yoktur. Bu, bilinç sahipleri içindir. Allah hakkında bilinçli olun ve bilin ki O’na döndürülüp toplanacaksınız.
Dalalette olan insan ile bilinçli olan insan arasındaki farklar
204) İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatındaki sözleri senin hoşuna gider ve kalbindeki şeye de Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanların en yamanıdır.
205) Dönüp (gidince de) yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için uğraşır. Allah, bozgunculuğu sevmez.
206) Ve ona “Allah hakkında bilinçli ol!” dendiğinde, günahının izzeti onu tutar. Artık ona cehennem yeter. Ne kötü bir beşiktir!
207) Ve insanlar arasında öylesi vardır ki Allah rızasını kazanma dileğiyle benliğini satar. Allah, (kendisine) kulluk edenlere kolaylık sağlayandır.
İsa Mesih’in dünyaya tekrar gelişinin müjdesi
208) Ey iman edenler, hep birlikte barış içine girin ve şeytanın adımlarına uymayın! O, sizin için apaçık düşmandır.
209) Size gelen delillerden sonra (doğru yolda) kayarsanız, bilin ki Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
210) Onlar bulut gölgeleri içinde Allah’ın ve meleklerin gelmesi ve emrin gerçekleşmesini mi gözetliyorlar? Tüm işler Allah’a döndürülür.
211) (Kendilerine) nice açık ayetler verdiğimizi İsrailoğullarına sor. Kim kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini değiştirirse, muhakkak ki Allah cezası şiddetli olandır.
212) Dünya hayatı küfürde direnenlere süslendi. (Bu yüzden) iman edenlerin bir kısmıyla alay ediyorlar. (Hâlbuki) bilinç sahipleri Kıyamet Günü'nde onların üstündedir. Allah istediğini ve dileyeni hesapsız rızıklandırır.
213) İnsanlar tek bir topluluk olmalıydı. Allah, nebileri müjdeleyici ve uyarıcılar olarak gönderdi ve onlarla birlikte Kitab’ı gerçekle indirdi ki onun içinde anlaşmazlığa düştükleri konular hakkında, insanlar arasında hükmetsinler. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı onda anlaşmazlığa düşenler, kendilerine Kitap verilmiş olanlardan başkası değildir. Bu yüzden Allah, kendi izniyle, iman edenleri, hakkında anlaşmazlığa düştükleri konular hakkında gerçeğe eriştirdi. Allah, istediğini ve dileyeni doğru yola iletir.
214) Yoksa siz, sizden öncekilerin (başına) isabet edenlerin benzeri size gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Resul ve onunla beraber iman edenler: “Nasrullah ne zaman!” diyecek kadar sıkıntı, zaruret ve sarsıntı (içindeydiler). Nasrullah yakın değil mi?
Kimlere infak edilir?
215) Sana neye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz ne varsa, anne-baba, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır için ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu bilir.
Savaş hakkında
216) Hoşunuza gitmese de savaşmak size öngörüldü. Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayır, hoşlandığınız bir şey de sizin için şer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
217) Sana harem ayda savaşma (hakkında) soruyorlar. De ki: “Onda savaşmak büyük (günahtır), (fakat) Allah’ın yolundan alıkoymak, O’nu ve Mescid-i Harem’i tanımazdan gelmek ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, savaştan daha büyük (günahtır). Sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse dünyada ve Ahiret’te bütün amelleri boşa gider. Onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.
218) İman edenler, Allah yolunda hicret eden ve cihat edenler; işte onlar Allah’ın rahmetini arzulayanlardır. Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
Kumarın yasaklanışı
219) Sana ‘Şarap ve Kumar’dan sorarlar. İkisinde büyük bir zarar ve insanlar için yararlar vardır. Zararı yararından daha büyüktür. Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazla olanı.” Allah ayetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki düşünürsünüz.
220) Dünya ve Ahiret’i (kazanma adına) sana yetimler hakkında soru soruyorlar. De ki: “Onların ıslahı hayırdır. Eğer onları aranıza katarsanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir.” Allah bozguncu olanı da ıslah edeni de bilir. Eğer Allah isteseydi elbette sizi sıkıntıya uğratırdı. Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
Evlilik hayatı hakkında
221) Müşrik kadınları iman edinceye kadar kendinizle nikahlamayın. Hizmetçi olan mümin bir kadın, hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Mümin oluncaya kadar müşrik erkeklerle evlenmeyin. Hizmetçi mümin bir erkek, hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler. Allah ise izniyle sizi cennete ve bağışlanmaya davet ediyor ve insanlara ayetlerini açıklıyor. Umulur ki öğüt alırlar.
222) Sana hayızdan soruyorlar. De ki: “O bir ezadır. O halde hayızlı iken kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman Allah’ın size emrettiği yerden onlara varın. Allah, pişman olanları ve temizlenenleri sever.
223) Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza istediğiniz gibi varın ve nefisleriniz için bir hazırlık yapın. Allah hakkında bilinç sahibi olun ve bilin ki şüphesiz O’na kavuşacaksınız. Müminleri müjdele.
İnsanların ettikleri yeminler hakkında
224) İnsanlar arasında erdemli, bilinçli ve ıslah edici gözükmek için Allah’ı yeminlerinize alet etmeyin. Allah işitendir, bilendir.
225) Allah sizi gelişigüzel yaptığınız yeminlerden sorgulamaz; kalplerinizin kazandıklarından sorgular. Allah, bağışlayan, yumuşak muamele edendir.
Boşanma hakkında
226) Kadınlarından boşanmaya (karar) verenler dört ay boyunca beklesinler. Eğer (fikirlerinden) dönerlerse Allah bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
227) Eğer boşanmada ısrar ederlerse, o halde Allah işitendir, bilendir.
228) Boşanmış kadınlar üç hayız süresi beklerler. Eğer Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri helâl olmaz. Bu halde iken, eğer kocaları onlarla barışmayı isterlerse, onları geri almaya tam hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde nasıl hakları varsa, kadınların da erkekler üzerinde sağduyuya uygun olarak aynı hakları vardır. Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
229) Boşanma iki şekildedir. (Kadınlar) ya sağduyuya göre tutulurlar, ya da iyilikle serbest bırakılırlar. O (kadınlara) verdiğiniz şeylerden (kendinize) almanız da size helal olmaz. Ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları durumu müstesna. Eğer o ikisinin, Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, (kadınların) ödeme almaktan vazgeçmesinde ikisi üzerine bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. O halde sınırı aşmayın! Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa onlar zalimlerdir.
230) Eğer, erkek karısını boşarsa, (boşadığı) kadın başka bir erkeğe zevce olup o erkek tarafından da boşanmadıkça o (ilk kocaya) helal olmaz. Allah’ın sınırlarına uymayı umuyorlarsa, bu şekilde onların tekrar dönmelerinde mahzur yoktur. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. (O), bilen toplumlara açıklamaktadır.
231) Kadınları boşadığınızda, bekleme süresine ulaştıklarında ya onları sağduyuya uygun olarak tutun ya da sağduyuya uygun olarak bırakın ve sakın haklarını çiğneyerek onları tutmayın. Kim bunu yaparsa kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah’ın ayetlerini alay konusu edinmeyin ve Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size Kitap’tan indirdiğini ve onunla size öğüt veren bilgeliği anın. Allah hakkında bilinç sahibi olun ve bilin ki Allah her şeyi bilendir.
232) Kadınları boşadığınızda, bekleme süresine ulaştıklarında onların razı oldukları (yeni) eşleri ile kendi aralarında sağduyuya uygun olarak nikahlanmalarına engel olmayın. Aranızdan Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman edenlere işte bu şekilde öğüt verilmektedir. Bu sizin için daha arınmış ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Bebeklerin emzirilmesi hakkında
233) Süt emzirmeyi tamamlamak isteyen anneler, çocuklarını iki tam sene emzirsinler. O (annelerin) yiyecek ve giyecekleri(nin temini) sağduyuya uygun olarak çocuk sahibi (babaya) aittir. Hiçbir nefis gücünün yettiğinin dışında yükümlü tutulamaz. Ne anne, çocuğu yüzünden, ne de baba, çocuğu yüzünden zarara uğratılsın. Mirasçı üzerindeki sorumluluk da bunun gibidir. (Anne ve baba arasında) karşılıklı rızayla (çocuğun) sütten kesilmesine karar verilmesinde mahzur yoktur. Ücretini sağduyuya uygun vermek kaydıyla (o çocuğu) başkasının emzirmesinde de mahzur yoktur. Allah hakkında bilinçli olun ve bilin ki Allah yaptıklarınızı görür.
Dul kalmış veya evliliğe fiilen iştirak etmemiş kadınların evliliği
234) İçinizden vefat edenlerden geriye kalan kadınlar dört veya on (ay) beklerler. Bu süre tamamlandığında kendi haklarında sağduyuya uygun olarak yaptıklarında sizin üzerinize sorumluluk yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
235) (Bu süre boyunca) evlenme isteğinizi kadınlara açmanızda veya içinizde saklamanızda mahzur yoktur. Allah onları hatırlayıp (duracağınızı) bildi. Fakat sakın onlarla sağduyulu bir söz dışında sözleşmeyin. Bekleme süresi tamamlanıncaya kadar da nikah bağını kurmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönüllerinizde olanı bilir. O halde Allah’a (karşı gelmekten) sakının ve bilin ki Allah bağışlayandır, yumuşak muamele edendir.
236) Kendilerine dokunmadığınız veya mehir miktarını kendilerine belirtmediğiniz kadınlarla boşanmanızda bir günah yoktur. Genişlikte olanın gücü yettiği yere kadar ve darda olanın da sağduyuya uygun bir şekilde, (bıraktıkları kadınlara) geçimini temin etme ücretini (tazminat olarak) vermesi iyilik yapanlar üzerine bir vazifedir.
237) Eğer onlara dokunmadıysanız ve mehir miktarını onlar için takdir ettiyseniz, onlara mehrin yarısını verin. (Kadının) bunu affetmesi veya nikâh akdi elinde bulunanın bunu affetmesi müstesna. Sizin affetmeniz bilinçli olmaya daha yakındır. Aranızdaki lütufkârlığı unutmayın. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızı görür.
238) Salâtleri muhafaza edin. Salât bir vasıtadır. Allah için adanmışlığı ayakta tutun.
239) Gerek korktuğunuzda, gerek yürürken veya binekte iken, gerekse de güvende olduğunuzda Allah'ı anın. Siz bilmiyorken size öğrettiği gibi Allah'ı anın.
240) Sizden vefat eden ve geriye eşler bırakanların vasiyeti, (en az) o eşleri için (evlerinden) çıkarılmaksızın bir senelik geçim ihtiyacının karşılanmasıdır. Onlar çıkarlarsa, o halde kendi istekleriyle sağduyuya uygun olarak yaptıkları şeylerde sizin için bir günah yoktur. Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir.
241) Ve boşanmış kadınların geçimini sağduyuya uygun biçimde karşılamak da bilinç sahipleri üzerine bir görevdir.
242) Allah, ayetlerini sizin için işte böyle açıklıyor. Umulur ki akledersiniz.
Allah yolunda savaşma ve savaşa maddî destek sağlama hakkında
243) Binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusundan yurtlarından çıkan o kimseleri görmedin mi? Hâlbuki Allah onlara “Ölün!” dedi. Sonra onları diriltti. Muhakkak ki Allah insanlar üzerine lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.
244) Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah işitendir, bilendir.
245) Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah onun için bunu kat kat arttırır. Allah kısar da açar da. O’na döndürüleceksiniz.
246) Musa’dan sonra İsrailoğullarının önde gelenleri nebilerine: “Bize bir hükümdar çıkar da Allah yolunda savaşalım” dediklerini görmedin mi? (Nebi onlara): “Ya size savaş öngörülür de savaşmazsanız?” demişti. (Onlar da): “Allah yolunda savaşmamamız mümkün değil! Bizler ve oğullarımız yurtlarımızdan çıkarıldık” dediler. Savaşmaları öngörülünce onlardan pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
247) Nebileri onlara: “Allah sizin için hükümdar olarak Saûl’ü gönderdi” dedi. (Onlar): “Biz hükümdar olmaya ondan daha çok hak sahibiyiz, o bizim üzerimize nasıl hükümdar olur? Ona mal bolluğu da verilmedi” dediler. “Allah sizin üzerinize onu seçti ve onun bilgi ve beden gücünü arttırdı. Allah mülkünü istediğine ve dileyene verir. Allah lütfu geniş olandır, bilendir.”
248) Nebileri onlara: "Onun hükümdarlığının işareti, meleklerin taşıdığı, içinde Rabbinizden gelen bir huzur ve Musa ve Harun'un ailesinin bıraktığı bir kalıntının bulunduğu sandığın size gelmesi olacaktır" dedi. Eğer siz müminseniz bunda sizin için mutlaka bir delil vardır" dedi.
249) Böylelikle Saûl askerleriyle harekete geçince onlara: “Muhakkak ki Allah sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir ve kim ondan sadece bir avuç bile avuçlayıp tatmazsa, işte o, bendendir” dedi. Böylelikle onlardan azı hariç ondan içtiler. Derken o ve beraberinde iman edenler o (ırmağı) geçtiklerinde, (iman edenler): “Bugün bizde Golyat ve askerlerine yetirecek gücümüz yok!” dediler. (Bunun üzerine Saûl onlara): “Az sayıda olmalarına rağmen Allah’a kavuşacaklarını uman nice topluluklar büyük orduları Allah’ın izniyle yenmişlerdir. Allah, sabredenlerle beraberdir” dedi.
250) (Saûl’ün askerleri) Golyat ve askerleri ile karşı karşıya geldiklerinde: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve ayaklarımızı sabit kıl. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et” dediler.
251) Böylece Allah’ın izniyle onları yendiler. Davut Golyat’ı öldürdü ve Allah Davut’a mülkü ve bilgeliği verdi, ona ne arzu ettiyse öğretti. Eğer Allah’ın, insanlardan bazılarını bazılarıyla defetmesi olmasaydı muhakkak ki yeryüzünde fitne çıkardı. Fakat Allah insanlar üzerine lütuf sahibidir.
252) İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. Mutlak bir gaye için sana okuyoruz. Muhakkak ki sen gönderilenlerdensin.
Peygamberlerin dereceleri
253) İşte biz resullerden bazılarını bazılarına üstün kıldık. Allah onların bir kısmıyla konuşmuş ve bir kısmının da derecesini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa’ya deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Eğer Allah isteseydi onlardan sonrakiler kendilerine deliller geldikten sonra birbirleriyle tartışmazlardı. Fakat, aralarında anlaşmazlığa düştüler ve onlardan bazıları iman etti, bazıları da küfre girdi. Eğer Allah isteseydi tartışmazlardı, fakat Allah istediğini yapar.
Müminlere öğüt
254) Ey iman edenler! İçinde alış-verişin ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce size (verdiğimiz) rızıklardan infak edin. Kâfirler ise zalimlerin ta kendileridir.
Allah’ın sıfatları
255) Allah, O’ndan başka ilah yoktur. O, yaşayandır, ezelî ve ebedîdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O’nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat edebilir? (O), onların şimdiki halini ve geçmişini bilir. (Onlar, O’nun) izni dışında ilmini kavrayamaz. Kürsüsü gökleri ve yeri kuşatır. O ikisini korumak O’na ağır gelmez. O, yücedir, uludur.
Doğruluk ve sapmışlık
256) Dinde zorlama yoktur. Olgunluk, taşkınlıktan ayırt olmuştur. O halde kim sahte ilah ve inanç sistemlerini reddeder ve Allah’a iman ederse kopmaz ve sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.
257) Allah iman edenlerin velisidir ve onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfürde direnenlerin velisi de onları aydınlıktan karanlıklara sokan sahte ilah ve inanç sistemleridir. İşte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcılardır.
Allah için ölümden sonra dirilişi başlatmanın kolaylığı hakkında
258) Allah kendisine hükümdarlık verdi diye İbrahim ile Rabbi hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim (ona): "Benim Rabbim hayat verir ve öldürür" dediğinde, (o): "Ben de hayat verir ve öldürürüm" demişti. (İbrahim ona): "Allah, güneşi doğudan getirir, öyleyse sen de onu batıdan getir" dedi. Bunun üzerine o küfürde direnen şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
259) Veya çatıları üzerine yığılmış bir beldeye uğrayıp: “Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltir?” diyen kimse gibisini (görmedin mi)? Allah onu öldürüp yüz sene sonra diriltti. (Sonrasında Allah ona): “Ne kadar (ölü) kaldın?” dedi. (O, Allah’a): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar” dedi. (Allah ona): “Hayır, yüz sene kaldın. Bak, yemeğin ve içeceğin bozulmadı. Merkebine de bak. Bu, seni insanlara bir delil kılmamız içindir. Bak o kemikleri nasıl da birleştiriyoruz ve sonra onlara et bürüyoruz” dedi. Derken kendisine apaçık belli olduktan sonra “Ben (artık) biliyorum ki Allah her şeye güç yetirendir” dedi.
260) Ve İbrahim: “Rabbim! Ölülere nasıl hayat veriyorsun?” dedi. (Allah ona): “İnanmıyor musun?” dedi. (İbrahim): “Evet, fakat kalbimin tatmin olması için” dedi. (Allah ona): “O halde kuşlardan dört (tanesini) tut ve onları (kendine) alıştır. Sonra da her dağın üzerine onlardan bir cüz yerleştir. Sonra onları çağır; yanına hızlıca gelecekler. Bil ki Allah azizdir, hikmet ve hüküm sahibidir” dedi.
Allah yolunda infak etmek ve iyiliği başa kakmamak
261) Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tohum gibidir. Her başağında yüz tohum vardır. Allah, istediğine ve dileyene kat kat arttırır. Allah lütfu geniş olandır, bilendir.
262) Allah yolunda mallarını harcayan sonra harcadığını başa kakmayan ve eza vermeyenlerin ödülleri Rableri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
263) Sağduyulu bir söz ve bağışlama, ardında eza bulunan bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak muamele edendir.
264) Ey iman edenler! Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman etmediği halde insanlara gösteriş olsun diye mallarını harcayanlar gibi siz de sadakalarınızı başa kakarak ve eza vererek boşa çıkarmayın. Onların örneği kayanın üzerindeki toprak gibidir; sağanak yağmur isabet ettiğinde o (kayayı) çıplak bırakır. Kazandıkları şeylerden dolayı bir şeye güç yetiremezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
265) Allah rızasını arzulayarak mallarını infak edenlerin ve bunu nefislerinde sabitleyenlerin örneği, sağanak yağmur isabet edince ürünleri ikiye katlanan yükseklerde bir bahçeye benzer. Eğer ona sağanak yağmur yerine çisenti bile isabet etse (durumu aynıdır). Allah yaptıklarınızı görendir.
266) Sizden biriniz ister mi ki içinde hurmalık ve üzümlükler olan, altından ırmaklar akan, her türlü meyveye sahip bir bahçesi olsun da ona yaşlılık isabet etsin ve soyu da aciz olsun, sonra da (o bahçeye) ateşli bir kasırga isabet edip onu yaksın? Allah ayetlerini bu şekilde açıklıyor. Umulur ki düşünürsünüz.
267) Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz olanından infak edin ve onun olanından başkaları için harcamayın. Kendinizin göz yummadan alamayacağı bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah, bir şeye ihtiyacı olmayandır, hamd edilendir.
268) Şeytan size, fakirliği vadeder ve aşırılığı emreder. Allah (ise) bağışlamayı ve lütfunu vadeder. Allah, lütfu geniş olandır, bilendir.
269) İstediği ve dileyen kişiye bilgeliği verir. Kendisine bilgelik verilenlere çokça hayır verilmiştir. Akıl sahiplerinden başkası öğüt almaz.
270) Nafaka olarak ne infak ettiyseniz veya adak olarak ne adadıysanız Allah onu bilir. Zalimlerin yardımcıları yoktur.
271) Sadakaları açığa vurmanız ne güzeldir! Yoksullara gizlice vermeniz ise sizin için daha da hayırlıdır. Böylece Allah kötülüklerinizden (bir kısmını) örter. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
272) Onları hidayete erdirmek senin üzerine değildir. Allah istediğini ve dileyeni hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız kendiniz içindir. Siz, ancak Allah’ın rızasından başka bir şey için infak etmezsiniz. Hayır (adına) ne infak ederseniz, haksızlığa uğratılmaksızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Kendilerini tamamen dine adamış rehberlerin yaşantı tarzı
273) (Sadakalarınız) kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde (maddî) güçleri yetmediğinden dolaşamayan fakirler içindir. Cahil insanlar onları iffetlerinden dolayı bir şeye ihtiyaçları yok sanırlar. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla istemezler. Hayırdan yana ne harcarsanız, Allah onu bilir.
274) Mallarını gece-gündüz, gizliden-açıktan infak edenlerin ödülleri Rableri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
Helâl ticaret kuralları
275) Faiz yiyenlerin kalkışı ancak şeytana çarpılan kişilerin kalkışı gibidir. Bunun sebebi “Alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Allah alışverişi helâl, faizi de haram kılmıştır. Artık kendisine Allah’ın tavsiyesi ulaşıp bunu terk edenin geçmişte (kazandıkları) kendinindir ve işi de Allah’a (kalmıştır). Kim dönerse, işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.
276) Allah faizi yok eder, sadakaları ise arttırır. Allah günahkâr kâfirleri sevmez.
277) İman eden, salih işler yapan, salâti ayakta tutan ve zekâtı verenlerin ödülleri Rableri katındadır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
278) Ey iman edenler! Allah hakkında bilinç sahibi olun ve eğer müminseniz faizden artakalanı bırakın.
279) Böyle yapmazsanız, Allah ve resulüne savaş ilan ettiğinizi bilin. Pişman olursanız, sermayeniz yine sizindir. Ne zulmedin ne de zulme uğrayın.
280) (Borçlu) darlık içindeyse bir kolaylık çıkana kadar beklenilir. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Bir bilseniz...
281) Allah’a döndürüleceğiniz, herkesin kazandığının tastamam verileceği ve kimseye haksızlık edilmeyeceği gün hakkında bilinç sahibi olun.
Müminlerin borçlanma şartları
282) Ey iman edenler! Belirlenmiş bir vadeye kadar yapmış olduğunuz borçlanmaları yazıya dökün. Ve bunu sizden bir kâtip adaletle yazsın ve bu kâtip Allah’ın ona öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın. Allah hakkında bilinç sahibi olsun ve o (borçlanmadan) hiçbir şeyi eksiltmesin. Fakat, hak sahibi dikkatsiz, güçsüz veya yazdırmaya gücü yetmiyorsa, o halde onun velisi adaletle yazdırsın. Ve erkeklerinizden iki şahit tutun. İki erkek yoksa, (şahitliğinden) razı olacağınız bir erkek ve iki kadın olsun. (Bu), kadın şahitlerden birisi unutursa diğerinin ona hatırlatması (içindir). Şahitler davet edildikleri (borçlanmanın şahitliğine) gelmekten kaçınmasınlar. İster büyük ister küçük olsun vadesiyle onu yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında daha adaletli, şahitlik için daha güvenilir, tereddüt etmemeniz için de en uygun olanıdır. Eğer yaptığınız alış-veriş, hali hazırda aranızda çözümlenecekse, o zaman bunu yazmamanızda bir mahzur yoktur. Alış-veriş yaptığınızda da şahit tutun. Ne kâtip ne de şahitler zarar görsün. Eğer aksini yaparsanız bu, sizin için bir fasıklıktır. Allah hakkında bilinç sahibi olun. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.
283) Eğer yolculukta iseniz ve bir kâtip bulamadıysanız o zaman bir kefil edininiz. Birbirinizden emin olduğunuz takdirde güvenilen kişi emaneti ödesin ve Rabbi Allah hakkında bilinçli olsun. Şahitliği de gizlemeyin. Kim gizlerse muhakkak ki kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilir.
Allah’ın sıfatları, müminlerin imanı ve duası
284) Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah onunla sizi sorguya çeker. Allah istediğini ve dileyeni bağışlar, istediğine ve dileyene de azap eder. Allah her şeye güç yetirendir.
285) Resul, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, müminler de. Tümü Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman ettiler. (Onlar): "Biz O'nun resullerinin hiçbiri arasında ayrım yapmayız. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bizleri bağışla, varış sanadır" dediler.
286) Allah kimseye kapasitesinin dışında bir yük yüklemez. Kazandığı da, kazandırdıkları da kendinedir. “Rabbimiz, unuttuğumuz veya hata yaptığımızda bizi yakalama! Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin kısıtlamaları bize yükleme! Rabbimiz, güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma! Bizi affet, bizi bağışla, bize rahmet et. Sen bizim mevlamızsın; kâfirler topluluğuna karşı bize yardım e
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.