Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Allah’ın Zekeriya peygambere Yahya adında bir oğul müjdelemesi
2) (Bu), Rabbinin kulu Zekeriya’ya olan rahmetini anıştır.
3) Hani o, Rabbine içten içe bir seslenişle nida etmişti.
4) “Rabbim” demişti, “Doğrusu benim kemiklerim gevşedi, başım ihtiyarlıkla ışıldadı. Sana dua etmekle asla bedbaht olmadım.
5) Muhakkak ki ben, arkamdaki yakınlarımdan korkuyorum. Kadınım da kısır. Artık sen bana katından bir veli bağışla.
6) Hem bana, hem Yakup soyuna varis olsun. Rabbim, onu razı olduklarından kıl.”
7) (Allah’ın bir elçisi): “Ey Zekeriya, muhakkak ki seni Yahya adında bir oğlanla müjdeliyoruz. Ona benzer birini daha önce yapmadık ” (dedi).
8) (Zekeriya): “Rabbim! Benim nasıl oğlum olur? Kadınım kısır, ben de yaşlılık sınırını aştım!” dedi.
9) (Elçi): “İşte böyle!” dedi: “Rabbin: ‘O, benim için kolaydır. Daha önce sen hiçbir şey değilken seni yaratmıştım’ dedi.”
10) (Zekeriya): “Rabbim, bana bir alamet göster” dedi. Dedi ki: “Senin alametin, düzgün olduğun halde (üç gün) üç gece insanlarla konuşamamandır.”
11) Sonra mihraptan halkının karşısına çıktı ve onlara: “Sabah-akşam (Rabbinizi) tesbih edin” diye vahyetti.
Yahya’ya daha çocukken verilen hikmet
12) (Ona): “Ey Yahya, Kitab’ı kuvvetle tut!” (dedik) ve ona çocuk yaşta hikmet verdik;
13) ve şefkat ve arınmışlık. Bilinç sahibiydi.
14) Ana-babasına karşı çok ahlâklı davranırdı. Asla sert ve isyankâr olmadı.
15) Doğduğu gün, öleceği gün ve hayata gönderileceği gün ona selam olsun.
İsa’ya anne olan Meryem’in anılması
16) Kitap’ta Meryem’i de hatırla. Hani ailesinden (ayrılıp) doğu tarafında bir yere çekilmişti.
17) Onlarla arasına bir perde edindi. Böylece ona Ruh’umuzu gönderdik ve ona düzgün bir beşer olarak göründü.
18) (Meryem): “Senden Karşılıksız Gözeten’e sığınırım, eğer bilinçli biriysen!” dedi.
İsa’nın Meryem’in rahmindeki konsepsiyonu
19) (Ruh): “Ben sadece Rabbinin bir resulüyüm, sana arınmış bir oğlan bağışlamak için geldim” (dedi).
20) (Meryem): “Benim nasıl oğlum olur? Bana hiçbir beşer dokunmadı ve asla iffetsiz olmadım!” dedi.
21) (Ruh): “İşte böyle!” dedi: “Rabbin: ‘O, benim için kolaydır. Onu insanlara bir delil ve bizden bir rahmet kılacağız. İş, kaza olmuştur ’ dedi.”
22) Böylece onu yüklendi ve onunla uzak bir yere çekildi.
Ruh Yusuf ve Meryem'in hurmalıkların bulunduğu bir bölgeye yerleşmeleri
23) Nihayet gebelik hali onu bir hurma ağacının dalına götürdü. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulmuşlar gibi unutulsaydım” dedi.
24) (Ruh), altından ona: “Üzülme, Rabbin altında bir su arkı var etti!” diye seslendi:
25) “Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgun hurmalar dökülsün.”
26) Haydi ye, iç; gözün aydın olsun. Beşerden bir kimseyi görürsen “Ben Karşılıksız Gözeten için savm gözetiyorum, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım” de.
İsa çocuk yaşta Yahudi alimlerine Kitap’tan dersler veriyor
27) Derken onu taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: “Ey Meryem, sen şaşılacak bir şey getirdin!
28) Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi, annen de iffetsiz değildi!”
29) Bunun üzerine ona işaret etti. (Onlar da): “Beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.
İsa, nübüvvetini, vefatini ve dünyaya tekrar geleceğini ilan ediyor
30) (İsa büyüyünce): “Muhakkak ki ben Allah’ın kuluyum. Bana Kitab’ı verdi ve beni nebi kıldı.
31) Nerede olursam beni mübarek kıldı ve hayatta olduğum sürece bana salâti ve zekât vermeyi tavsiye etti.
32) Ve anneme karşı ahlâklı olmayı. Ve beni asla sert ve bedbaht kılmadı.
33) Doğduğum gün, öleceğim gün ve hayata gönderileceğim gün bana selam olsun!” (dedi).
İsa’nın Allah’ın öz oğlu olduğu inanışı hakkında Kur’an’ın sözü
34) İşte Meryemoğlu İsa hakkında tereddüte düştükleri gerçek söz budur.
35) Allah’ın çocuk edinmesi (söz konusu) olamaz. O, bundan münezzehtir. Bir işin olmasına karar verince ona yalnızca “Ol!” der, o da olur.
36) (Ve İsa): “Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur” (dedi).
37) Nihayet içlerinden farklı kesimler ihtilafa düştüler. Büyük bir güne tanık olmalarından ötürü küfürde direnenlerin vay haline!
38) Bize gelecekleri gün onları dinle ve seyret! Zalimler o gün apaçık bir sapmışlıktadırlar.
39) Onları, işin karara bağlandığı pişmanlık günü hakkında uyar. Onlar bir gaflet içindeler ve iman etmiyorlar.
40) Muhakkak ki yeryüzüne ve üzerinde olanlara biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.
İbrahim’in, babasını uyarması
41) Kitap’ta İbrahim’i de an. O, sadık bir nebiydi.
42) Hani babasına: “Ey babacığım, seni duymayan, görmeyen ve sana bir faydası dokunmayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?” demişti:
43) “Ey babacığım, bana, sana gelmemiş bir ilim geldi. Bana uy ki seni düzgün bir yola ileteyim.
44) Ey babacığım, şeytana uyma. Şeytan, Karşılıksız Gözeten’e asi olmuştur.
45) Ey babacığım, sana Karşılıksız Gözeten’den bir azap dokunacağından korkuyorum. O takdirde Şeytan’ın dostu olursun.”
46) (Babası): “Benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim? Eğer bundan vazgeçmezsen seni taşlarım. Uzun bir süre yanımdan git!” dedi.
47) (İbrahim): “Selam üzerine olsun! Rabbimden senin için bağışlanma dileyeceğim. O, bana karşı lütufkârdır” dedi:
48) “Sizden de Allah’ın dışında yalvardıklarınızdan da çekiliyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle bedbaht olmam.”
49) Onlardan ve Allah’ın dışında yalvardıklarından uzaklaştığında ona İshak ve Yakup’u bağışladık ve hepsini nebi kıldık.
50) Ve onlara rahmetimizden bağışladık ve onlara yüce bir doğruluk dili verdik.
Kitap’ta çeşitli peygamberlerin anılması
51) Kitap’ta Musa’yı da an. O, samimiydi, resul ve nebiydi.
52) Ona Tur’un sağ tarafından seslenmiş, özel konuşma için onu yaklaştırmıştık.
53) Ve ona rahmetimizden kardeşi Harun’u nebi olarak bağışladık.
54) Kitap’ta İsmail’i de an. O, vaadine sadık bir resul ve nebiydi.
55) Halkına salâti ve zekat vermeyi emrederdi. Rabbinin katında da rızaya ulaşmıştı.
56) Kitap’ta İdris’i de an. O, sadık bir nebiydi.
57) Onu yüce bir makama yükselttik.
Hidayete erenler, doğru yoldan sapanlar
58) İşte bunlar Adem ve Nuh ile beraberinde taşıdıklarımızın soyundan ve İbrahim’in ve İsrail’in soyundan olup Allah’ın nimet verdiği, hidayet ettiği ve seçtiği kişilerdendir. Onlar, kendilerine Karşılıksız Gözeten’in ayetleri okunduğunda ağlayarak hürmetle (yere) kapanırlardı.
59) Onların ardından (öyle) bir nesil geldi ki salâti ortadan kaldırdılar ve şehvetlerine uydular. Yakında azgınlıklarıyla karşılaşacaklar.
60) Pişmanlığını arz edenler, iman edenler ve salih işler yapanlar hariç. Onlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğramayacaklar.
61) Karşılıksız Gözeten'in kullarına (onlarca) gaybdan vadettiği Adn cennetleri... O'nun vaadi kuşkusuz yerine gelecektir.
62) Orada boş söz işitmezler, sadece “Selam” (işitirler). Onlar için orada sabah-akşam rızıklar bulunur.
63) Kullarımızdan bilinçli olanlara miras bırakacağımız cennet işte budur.
64) (Elçiler): “Biz Rabbinin emri dışında inmeyiz. Önümüzde, arkamızda ve ikisinin arasında ne varsa O’nundur. Rabbin unutkan değildir.
65) Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabbi... O halde O’na kulluk et ve kulluğunda sabırlı ol. O’nun benzerini biliyor musun?” (derler.)
66) İnsan: “Ben hakikaten öldükten sonra mı diri olarak çıkartılacağım? ” der.
67) İnsan kendisini önceden hiçbir şey değilken yarattığımızı düşünmez mi?
68) Rabbine andolsun ki onları ve şeytanları toplayacağız sonra cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
69) Sonra her bölükten Karşılıksız Gözeten’e karşı en çok sınırı aşanını ayıracağız.
70) Sonra muhakkak ki oraya girmeye en layık olanını biz daha iyi biliriz.
71) (Siz ey sınırı aşanlar!) Sizden oraya uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesin bir karardır.
72) Sonra bilinç sahiplerini kurtarırız ve zalimleri diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.
73) Kendilerine ayetlerimiz açıklayıcı olarak okunduğunda, küfürde direnenler iman edenlere: “İki gruptan makam bakımından hangisi daha hayırlıdır ve topluluk olarak daha güzeldir?” derler.
74) Onlardan önceki nesillerden nicelerini helak ettik. Daha güzel mal ve gösterişe sahiptiler.
75) De ki: “Kim sapmışlık içerisindeyse Karşılıksız Gözeten sürelerini (varsın) uzatsın. Nihayetinde vadedildiklerini; azabı veya Saat’i gördüklerinde kimin yerinin daha kötü ve asker gücü daha zayıf bilecekler.
76) Allah, hidayete erenlerin hidayetini arttırır. Baki kalan salih işlerin Rabbin katında ödülü daha hayırlıdır, sonucu da daha hayırlıdır.
77) Ayetlerimizi tanımazdan geleni gördün mü? “Elbette bana mal da verilecek, evlat da” der.
78) Gaybe tanık mı olmuş yoksa Karşılıksız Gözeten’den antlaşma mı almış?
79) Kesinlikle hayır! Söylediğini yazacağız ve azabı ona uzattıkça uzatacağız.
80) Söylediği şeylere mirasçı oluruz ve bize tek başına gelir.
81) Kendilerine itibar vermeleri için Allah’ın dışında ilahlar edindiler.
82) Kesinlikle hayır! Onların kulluklarını tanımayacaklar ve onlara düşman olacaklar.
83) Kâfirlere, onları kışkırttıkça kışkırtan şeytanları gönderdiğimizi görmedin mi?
84) Onlara karşı acele etme. Muhakkak ki biz, onlar için saydıkça sayıyoruz.
85) Bilinç sahiplerini Karşılıksız Gözeten’in huzurunda heyet halinde toplayacağımız gün
86) suçluları susuz olarak cehenneme süreceğiz.
Hâlihazırdaki Hristiyanlık’ta mevcut inançların geçersizliği
87) Karşılıksız Gözeten’den söz almış olandan başkası şefaat hakkına sahip değildir.
88) Ve “Karşılıksız Gözeten, bir çocuk edindi” dediler.
89) Andolsun ki hiç yakışmayan bir şeyle geldiniz.
90) Bundan dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar dağılıp çökecekti.
91) Bu, Karşılıksız Gözeten’e bir çocuk isnad etmeleri yüzündendi.
92) Çocuk edinmek Karşılıksız Gözeten’e yaraşmaz.
93) Göklerde ve yerde ne varsa, Karşılıksız Gözeten’e ancak kul olarak gelir.
94) Andolsun ki onları kuşatmış ve teker teker saymıştır.
95) Ve hepsi Kıyamet Günü O’nun (huzuruna) teker teker gelir.
96) Karşılıksız Gözeten, iman eden ve salih işler yapanlar için bir sevgi oluşturacaktır.
97) Biz onu senin diline kolaylaştırdık ki bilinç sahiplerini müjdeleyesin ve direnen bir kavmi uyarasın.
98) Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan birini hissediyor veya onlardan bir ses işitiyor musun?
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla
Musa’nın Allah tarafından seçilmesi
1) Ta, Ha.
2) Sana Kur’an’ı zorlanman için indirmedik.
3) Ancak korkanlara bir öğüt olması için (indirdik).
4) Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından indirilmiştir.
5) Karşılıksız Gözeten, yönetime kurulmuştur.
6) Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında ne varsa O’nundur.
7) Sen sözü istersen açığa vur. O, sırları ve en gizliyi bilir.
8) Allah; O’ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O’nundur.
9) Sana Musa’nın hikâyesi geldi mi?
10) Hani bir ateş görmüştü de ailesine: “Siz durun. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösterici bulurum” demişti.
11) O (ateşin yanı)na gelince; “Ey Musa” diye seslenildi:
12) “Muhakkak ki Ben, Ben senin Rabbinim! Pabuçlarını çıkar. Çünkü sen kutsal vadi Tuva’dasın.
13) Ben seni seçtim. Sana vahyolunanı dinle!
14) Muhakkak ki Ben, Ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. O halde bana kulluk et ve beni anmak için salâti ayakta tut.
15) Saat gelecektir. Onu neredeyse gizleyeceğim ki her nefis çabaladığı şeylerin karşılığını bulsun.
16) Hevasına uyup ona iman etmeyen kişi, sakın seni ondan alıkoymasın. Sonra perişan olursun.
17) Şu sağ elindeki nedir ey Musa?
18) “O, benim değneğimdir” dedi: “Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkerim ve benim için onda başka yararlar da var.”
19) “Onu at ey Musa” dedi.
20) Bunun üzerine onu atınca hareketli bir yılan (oldu).
21) “Onu tut (fakat) korkma. Onu ilk haline çevireceğiz.
22) Ve elini koltuk altına sok, başka bir delil olarak, kusursuz bembeyaz çıksın.
23) Böylelikle sana en büyük delillerimizden göstermiş olalım.
24) Haydi Firavun’a git. Muhakkak ki o, azdı.”
25) (Musa): “Rabbim, göğsüme genişlik ver!” dedi:
26) “İşimi bana kolaylaştır
27) ve dilimin düğümünü çöz;
28) sözümü kavrasınlar.
29) Ve ailemden bana bir yardımcı kıl;
30) Kardeşim Harun’u.
31) Onunla arkamı güçlendir,
32) ve onu işime ortak et
33) ki seni daha çok tesbih edelim
34) ve seni daha çok analım.
35) Muhakkak ki sen bizi görensin”
36) (Allah): “Muhakkak ki istediğin şeyler sana verildi ey Musa!” dedi:
37) “Andolsun ki bir kere daha lutfetmiştik sana.
38) Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik:
39) ‘Onu sandığa koy ve nehre at ki su onu sahile bıraksın, Bana da ona da düşman olan biri onu alacak.’ Gözümün önünde yetişmen için üzerine de katımdan bir sevgi koydum.
40) Hani kız kardeşin (sandıkla birlikte) yürümüş: ‘Ona bakabilecek birisini size göstereyim mi?’ demişti. Böylece seni annene döndürdük ki gözü aydın olsun ve üzülmesin. Ve bir adam öldürmüştün de seni tasadan kurtardık. Ve seni iyi bir deneyişle sınamıştık da Medyen halkıyla yıllarca kalmıştın. Sonra da kader edildiği üzere geldin ey Musa!
41) Seni kendim için seçtim.
Musa ve Harun’un, Firavun’a gitmek için görevlendirilmeleri
42) Sen ve kardeşin, delillerimle gidin ve beni anmakta gevşek davranmayın.
43) Firavun’a gidin. O, gerçekten azdı.
44) Ona yumuşak söz söyleyin. Umulur ki öğüt alır veya korkar.”
45) (Musa ve Harun): “Rabbimiz, bize karşı taşkınlık yapmasından veya iyice azmasından korkuyoruz!” dediler.
46) (Allah): “Korkmayın, Ben sizinle beraberim. İşitmekte ve görmekteyim” dedi:
47) “Haydi varın ona ve ‘Biz Rabbinin resulleriyiz, artık İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara azap etme! Biz sana Rabbinden bir delille geldik. Selam hidayete uyanların üzerinedir’ deyin.”
48) “Muhakkak ki bize, azabın yalanlayanın ve yüz çevirenin üzerine olacağı vahyedildi.”
49) (Firavun): “Kimdir Rabbiniz ya Musa?” dedi.
50) (Musa): “Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren sonra da hidayet edendir” dedi.
51) (Firavun): “Peki ilk nesillerin hali ne olacak?” dedi.
52) (Musa): “Onun bilgisi Rabbimin yanında olan bir kitaptadır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz” dedi.
53) O, yeryüzünü bir beşik kıldı, onda size yollar açtı ve gökten su indirdi. Böylece onunla çiftler halinde çeşitli bitkiler çıkardı.
54) Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahipleri için bunda deliller vardır.
55) Sizi ondan yarattık ve ona döndüreceğiz ve sonrasında sizi yine ondan çıkaracağız.
56) Andolsun ki ona bütün delillerimizi gösterdik fakat o, yalanladı ve diretti.
Firavun’un, Musa’ya sihirbazlarıyla meydan okuması
57) Ve (Firavun): “Sen bizi sihrinle yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin ey Musa?” dedi:
58) “O halde sana muhakkak ki onun benzeri bir sihir getireceğiz. Ne senin ne de bizim itiraz etmeyeceğimiz uygun bir yerde olacak şekilde buluşacağımız bir zaman belirle.”
59) (Musa): “Buluşma zamanımız bayram günü olsun ve insanlar kuşluk vaktinde toplansın” dedi.
60) Bunun üzerine Firavun dönüp gitti, plânını (gerçekleştirecek büyücüleri) topladı sonra da geldi.
61) Musa onlara: “Yazıklar olsun size! Allah’a yalanla iftira atmayın. Yoksa bir azap ile sizi yok eder. İftira atan heba olur” dedi.
62) Nihayet işlerini aralarında tartıştılar ve konuşmalarını gizlediler.
63) (Firavun’un adamları sihirbazlara): “Bu ikisi sihirbazdır. Sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyorlar ve halihazırdaki yolunuzu gidermek istiyorlar!” dediler:
64) “Haydi toplayın hilenizi, sonra da saf olarak gelin. Muhakkak ki bugün üstün gelen kurtulmuştur.”
65) (Sihirbazlar): “Ey Musa! Ya sen at, ya ilk atan biz olalım” dediler.
66) (Musa): “Hayır, ilk siz atın!” dedi. Derken sihirlerinden ötürü onların ipleri ve değnekleri ona doğru hareket ediyormuş gibi göründü.
67) Bunun üzerine Musa’nın içine bir korku düştü.
Sihirbazların, Musa’nın Rabbine iman etmesi
68) “Korkma! Muhakkak ki sen daha üstünsün” dedik:
69) “Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Onların yaptıkları sadece bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz nerede olursa (olsun) kurtulamaz.”
70) Bunun üzerine sihirbazlar hürmetle yere atıldılar. “Biz Harun ve Musa’nın Rabbine iman ettik!” dediler.
71) (Firavun): “Ben size izin vermeden önce O’na iman ettiniz öyle mi? Elbette ki size sihri öğreten büyüğünüz oydu. Öyleyse ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kesip sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve kalıcıymış öğreneceksiniz!” dedi.
72) (Sihirbazlar): “Biz, açık delillerden bize gelene ve bizi yaratana karşı seni tercih etmeyiz. Artık ne karar vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü verebilirsin” dediler:
73) “Gerçekten biz hatalarımızı ve zorla yaptırdığın büyüyü bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah daha hayırlı ve daha kalıcı olandır.”
74) Muhakkak ki Rabbine suçlu olarak varan için cehennem vardır. Orada ne ölünür ne de yaşanır.
75) Ve kim iman etmiş ve salih işler yapmış olarak gelirse işte onlar için yüce dereceler vardır.
76) Altlarından ırmaklar akan, içlerinde kalıcı olacakları Adn cennetleri. Arınan kişinin ödülü işte budur.
Allah’ın Musa aracılığı ile İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarması
77) Andolsun ki Musa’ya: “Kullarımı yürüt, onlar için denizde kuru bir yol aç. Yetişilmesinden korkma, endişe etme!” diye vahyetmiştik.
78) Bunun üzerine Firavun ordularıyla onların peşine düştü ve deniz de onları tamamen kuşatıp kapladı.
79) Firavun, halkını saptırdı ve onları hidayete erdirmedi.
80) Ey İsrailoğuları! Andolsun sizi düşmanınızdan kurtardık, Tur’un sağ yamacında sizinle sözleştik ve size lütuf ve afiyet indirdik.
81) Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve bu hususta sınırı aşmayın, yoksa gazabım üzerinize helâl olur. Kim gazabımı hak ederse andolsun ki helak olmuştur.
82) Muhakkak ki ben, pişmanlığını sunan, iman eden ve salih işler yapıp sonra hidayete erenler için çok bağışlayıcıyımdır.
İsrailoğullarının buzağıya tapınması karşısında Musa’nın tepkisi
83) “Kavmini (geride bırakıp) seni aceleye sevk eden nedir ey Musa?”
84) (Musa): “Onlar benim izimdeler. Senin rızana nail olmak için sana aceleyle geldim Rabbim!” dedi.
85) (Allah): “Muhakkak ki senin ardından halkını sınadık, Samiri onları saptırdı” dedi.
86) Bunun üzerine Musa hüsran içinde öfkeyle kavmine döndü. “Ey halkım! Rabbiniz size güzel bir vaad, vadetmemiş miydi? Ahid çok mu uzun geldi size veya Rabbinizin öfkesinin üzerinize hak olmasını mı istediniz de bana verdiğiniz söze ihtilaf ettiniz?” dedi.
87) “Sana verdiğimiz söze kendi kendimize ihtilaf etmedik. Fakat o milletin süs esyalarından yüklendiklerimiz vardı ya, işte onları (ateşe) attık. Samiri de attı.” dediler.
88) Bunun üzerine (Samiri) onlar için böğürebilen bir buzağı heykeli çıkardı ve “İşte bu sizin ilahınızdır! Musa’nın da ilahı fakat unuttu!” dediler.
89) Kendilerine tek bir sözle (bile) dönemediğini görmüyorlar mı? Ve onlara ne zarar ne de fayda sağlamaya malik olabilir.
90) Andolsun ki Harun onlara daha baştan: “Ey halkım, bununla imtihan olunuyorsunuz! Sizin Rabbiniz Karşılıksız Gözeten’dir. O halde bana uyun, emrime itaat edin!” demişti.
91) Onlar: “Musa bize gelene kadar ona adanmaktan vazgeçmeyeceğiz!” demişlerdi.
92) (Musa gelince): “Ey Harun, bunların saptıklarını gördüğün halde seni engelleyen ne oldu?” dedi:
93) “Neden bana uymadın? Emrime isyan mı ettin?”
94) (Harun): “Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı tutma! Ben senin; ‘İsrailoğullarının arasını böldün, sözümü gözetmedin!’ demenden korktum” dedi.
95) (Bunun üzerine Musa): “Ey Samiri, senin hitabın nedir?” dedi.
96) (Samiri): “Ben onların görmediğini gördüm ve resulün izinden bir avuç alıp onu attım. Nefsim beni (buna) sürükledi” dedi.
97) (Musa): “Defol git! Artık hayat boyu sana düşen (insanlara): “Bana yaklaşmayın!” demek olacaktır. Sana vadedilene karşı gelemeyeceksin. Adanmakta ısrar ettiğin ilahına bir bak! Onu yakacağız ve ufalayıp denize savuracağız” dedi:
98) “Sizin ilahınız kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. O, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır.”
Allah’ın öğütlerine yüz çevirenlerin Kıyamet Günü’nde çekeceği sıkıntılar
99) Sana geçmişlerin haberlerini işte böyle anlatıyoruz. Muhakkak ki katımızdan sana bir öğüt vermiş bulunuyoruz.
100) Kim ondan yüz çevirirse, hiç şüphesiz o, Kıyamet Günü (ağır) bir yük yüklenecektir.
101) Orada kalıcıdırlar. Kıyamet Günü, onlar için ne kötü bir yüktür.
102) Suretlere üflendiği gün o suçluları morarmış bir halde toplayacağız.
103) Kendi aralarında sessizce “Orada ancak on (gün) kaldınız!” diyecekler.
104) Yolunu örnek aldıkları kişinin “Ancak bir gün kaldınız” dediğinde onların ne dediklerini biliriz.
105) Sana dağları sorarlar. De ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.
106) Yerlerini de dümdüz bırakacaktır.”
107) Orada ne bir eğrilik, ne de bir tümsek göreceksin.
108) O gün hiçbir eğrilik olmadan o davetçiye uyarlar. Sesler, Rahman’ın huzurunda kısılmıştır, hışırtı dışında bir şey işitmezsin.
109) O gün, Karşılıksız Gözeten’in kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kişiden başkasının şefaati fayda sağlamaz.
110) (O), onların ellerinin arasındakileri ve arkalarındakini bilir ve ilimce O’nu kuşatamazlar.
111) Tüm yüzler yaşayan ve ebedî olana çevrilmiştir. Zulüm yüklenenler heba olmuştur.
112) Kim salih işler yapar ve mümin olursa ne zulüm görmekten ne de (hakkının) eksiltilmesinden korkar.
Yeryüzündeki iyilik-kötülük mücadelesinin başlangıcı ve akıbeti
113) İşte biz onu Arapça bir okuma metni olarak indirdik ve belki bilinç sahibi olurlar veya onlara söylenen bir öğüt olur diye vaadlerimizi onda açıkladık.
114) Gerçek yönetici olan Allah çok yücedir. Vahyedilmesi kaza olmadan önce Kur’an hakkında acele etme ve “Rabbim, ilmimi arttır” de.
115) Andolsun ki öncesinde Adem’le ahitleşmiştik de unuttu. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
116) Hani meleklere: “Adem’e hürmet gösterin!” demiştik de İblis haricinde hürmet göstermişlerdi. O ise diretti.
117) Bunun üzerine Adem’e: “Muhakkak ki bu, sana da eşine de düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun!” demiştik:
118) “Burada sana ne açlık ne de açıkta kalma var
119) ve sana burada ne susama ne de sıcaktan bunalma var.”
120) Fakat Şeytan ona vesvese verdi: “Ey Adem, sana ebedîlik ağacını ve yıkılmayacak bir saltanatı göstereyim mi?” dedi.
121) Ve o ikisi ondan yediler. O ağaçtan tadınca da kötülük (potansiyelleri) açığa çıktı ve birbirleriyle cennet serveti için kavga etmeye başladılar. Adem Rabbine karşı geldi ve şaşırdı.
122) Sonra Rabbi onu seçti, pişmanlığını kabul etti ve hidayete erdirdi.
123) (Allah): “Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak hepiniz oradan inin! Benim tarafımdan size bir hidayet geldiğinde kim hidayetime uyarsa artık o ne sapıtır ne de bedbaht olur” dedi.
124) Kim öğüdümden yüz çevirirse muhakkak ki onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Kıyamet Günü onu kör olarak haşrederiz.
125) “Rabbim, gören biriyken beni niçin kör olarak haşrettin!” der.
126) (Allah): “İşte böyle! Ayetlerimiz sana geldiğinde onları unutmuştun, bugün de sen işte böyle unutulursun!” der.
127) Aşırı giden ve Rabbinin ayetlerine iman etmeyenleri işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise daha şiddetli ve daha süreklidir.
128) Meskenlerinde dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesillerden helak ettiklerimiz(in akıbeti) onları hidayete getirmedi mi? Muhakkak ki bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.
129) Eğer Rabbinden, önceden geçmiş bir söz ve belirlenmiş bir ecel olmasaydı muhakkak ki azap kaçınılmaz olurdu.
Peygambere ve onun şahsında tüm inananlara yönelik öğütler
130) O halde sen onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce, batışından önce ve gece vakitlerinde Rabbini hamd ile tesbih et. Gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnut olasın.
131) Onlardan bazı kesimlere kendilerini sınamak için faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlıdır ve daha süreklidir.
132) Yakınlarına salâti emret ve onda sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz; seni biz rızıklandırıyoruz. (Mutlu) son, bilinç sahiplerinindir.
133) “Rabbinden bize bir delil getirmeli değil miydi!” dediler. Önceki suhuflarda onlara ispat gelmedi mi?
134) Eğer onları önceden bir azapla helak etmiş olsaydık muhakkak ki: “Rabbimiz, keşke bize bir resul gönderseydin de rezil ve perişan olmadan önce senin ayetlerine uysaydık!” derlerdi.
135) De ki: “Herkes gözetlemektedir. O halde siz de gözetleyin! Kimin düzgün yolun sahipleri olduğunu ve kimin hidayette olduğunu yakında bileceksiniz.”
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.