Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
İsrailoğullarının Musa ve sonrasında yaşadıkları
1) Kulunu bir gece ayetlerimizden bir kısmını göstermemiz için Mescid-i Harem’den çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah, münezzehtir. Muhakkak ki O, işitendir, görendir.
2) Musa’ya Kitab’ı verdik ve onu İsrailoğullarına “Benden başka veli edinmeyin” diye rehber kıldık.
3) Nuh ile beraber taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Muhakkak ki o, şükreden bir kuldu.
4) Kitap’ta, İsrailoğullarına, yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkaracaklarını ve kibir ile yükselecekleri hükmünü verdik.
5) Nitekim ilk vaadin vakti geldiğinde üzerinize kuvvetli, azabı şiddetli kullarımızı gönderdik de evlerin arasına kadar girip araştırdılar. Gerçekleşecek bir vaatti.
6) Sonra size tekrar (gücünüzü) iade ettik, mal ve oğullarla imdadınıza yetiştik ve sizi nefer olarak daha çok kıldık.
7) Eğer iyilik yaparsanız kendiniz için iyilik yapmış olursunuz. Kötülük ederseniz de o (kendi) aleyhinizedir. Sonuncusunun vakti geldiğinde yüzünüzü kötü duruma soktular ve evvelden girdikleri gibi Mescid’e girdiler ve ele geçirdiklerini darmadağın ettiler.
8) Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer siz dönerseniz biz de döneriz. Biz cehennemi kâfirler için kuşatıcı kıldık.
Ahiret hakkında
9) Muhakkak ki bu okuma metni en doğruya iletendir ve salih işler yapan müminlere kendileri için büyük bir ödül olduğunu müjdeler.
10) Ahirete iman etmeyenler için ise acıklı bir azap hazırladık.
11) İnsan hayra dua edercesine, kötülük için dua eder. İnsan acelecidir.
12) Gece ile gündüzü iki ayet kıldık. Rabbinizden bir lütuf aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gece ayetini sildik de gündüz ayetini görünür kıldık. Her şeyi ayrıntısıyla açıkladık.
13) Her insanın kuşunu boynuna doladık. Kıyamet Günü onun için, açılmış bulacağı bir kitap çıkarırız:
14) “Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter.”
15) Kim hidayete ererse, kendi nefsi (adına) hidayete erer. Kim saparsa, kendi aleyhine sapar. Hiçbir yükümlü başkasının yüküyle yüklenmez. Biz, bir resul gönderinceye kadar (kimseye) azap edecek değiliz.
16) Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde oranın önde gelenlerine emrederiz. Onlar, orada yoldan çıkarlar ve böylece söz hak olur da orayı yerle bir ederiz.
17) Nuh’tan sonraki nesillerden nicelerini helak ettik. Kullarının günahlarını haber alıcı ve görücü olarak Rabbin yeter.
18) Kim acil olanı isterse, orada istediğimiz kimseye istediğimizi çabuklaştırırız sonra da ona cehennemi (hak) kılarız. Kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer.
19) Kim Ahiret’i isterse ve onun için mümin olarak gayretle çalışırsa, işte onun çabaları karşılık görür.
20) Hepsine; onlara da, bunlara da Rabbinin lütfundan ulaştırırız. Rabbinin lütfu sınırlı değildir.
21) Onlardan bazılarını, bazılarına nasıl üstün kıldığımıza bak. Muhakkak ki Ahiret, dereceler bakımından daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür.
Müminler için örnek davranışlar
22) Allah’la beraber başkasını ilah sayma, yoksa kınanmış ve terk edilmiş olarak oturursun.
23) Rabbin yalnız O’na kulluk etmenizi ve ana-babaya güzel davranmanızı emretti. Birisi ya da ikisi yanında yaşlılığa ulaştığında sakın onlara “Öf!” bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle.
24) O ikisine merhametle tevazu kanadını indir ve: “Rabbim, onlar beni küçükken nasıl büyüttülerse, Sen de onlara öyle merhamet et!” de.
25) Nefislerinizde olanı Rabbiniz pek iyi bilir. Eğer salih olursanız (doğru yola) dönenlerinizi de bağışlayıcı O’dur.
26) Yakınlara, yoksullara ve yolda kalmışlara hakkını ver (fakat) saçıp savurma.
27) Muhakkak ki saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan, Rabbine karşı nankördür.
28) Eğer Rabbinden umduğun bir rahmet arayışından ötürü onlardan yüz çevirecek olursan onlara yumuşak söz söyle.
29) Ne elini boynuna bağla ne de büsbütün yay. Yoksa kınanırsın, hasret içinde kalıverirsin.
30) Muhakkak ki Rabbin istediğine ve dileyene rızkı yayar ve ölçüler. O, kullarından haberdardır, (onları) görendir.
31) Evlatlarınızı yoksulluk korkusuyla etkisiz hale getirmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırırız. Onları etkisiz hale getirmek büyük bir hatadır.
32) Zinaya yanaşmayın. Muhakkak ki o, aşırılıktır ve kötü bir yoldur.
33) Allah’ın haram kıldığı canı hak olmaksızın öldürmeyin. Kim haksızlıkla öldürülürse onun velisine yetki verdik. O halde öldürme konusunda müsrif olmasın. Çünkü ona yardım edilmiştir.
34) Ergenliğe erişinceye kadar yetimin malına en güzel şekil dışında yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Şüphesiz ahd, sorumluluktur.
35) Ölçüye vefa gösterin. Ölçtüğünüzde doğru terazi ile tartın. Hayırlı ve sonucu daha güzel olan budur.
36) Hakkında bilgin olmayan şeye ısrar etme. Muhakkak ki kulak, göz ve gönül hepsi ondan sorumludur.
37) Yeryüzünde şımararak yürüme. Ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
38) Bütün bunlar Rabbin katında kötülüğü olan, hoş karşılanmayan şeylerdir.
39) Bunlar, Rabbinin sana hikmetten vahyettikleridir. Allah’la beraber başka ilah edinme. Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
Allah, kendisine atfedilen şeylerden münezzehtir
40) Rabbiniz size oğulları seçti de kedisine meleklerden kızlar mı edindi? Muhakkak ki siz, büyük bir söz söylüyorsunuz.
41) Andolsun ki öğüt alsınlar diye bu okuma metnini açıklıyoruz. Oysa bu, onların yalnız nefretini arttırıyor.
42) De ki: “Eğer söyledikleri gibi O’nunla beraber (başka) ilahlar olsaydı, elbette yönetimin sahibine bir yol ararlardı.
43) O, onların söylediklerinden münezzehtir, yücedir, büyüktür.
44) Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihlerini kavrayamazsınız. O, yumuşak davranandır, bağışlayandır.”
Ahiret’te dirilişe inanmayanlar
45) Kur’an okuduğunda seninle Ahiret’e iman etmeyenler arasına görünmez bir perde kıldık.
46) Onu kavramalarına engel olan kulaklarındaki ağırlıklar sebebiyle onların kalpleri üzerine perdeler kıldık. Kur’an’da Rabbini tek olarak andığında nefretle sırtlarını dönerler.
47) Biz onların seni dinlediklerinde ne için onu dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!” dediklerini pek iyi biliriz.
48) Sana benzetmelerle örnekler vererek (nasıl) saptıklarına bir bak. Artık bir yola güçleri yetmez.
49) Ve “Biz kemik ve toz yığını olmuşken mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” dediler.
50) De ki: “Taş veya demir olun
51) veya göğsünüzde büyüttüğünüz bir mahluk olun (farketmez).” “Bizi kim döndürür?” diye sorarlar. De ki: “İlk defa sizi yaratan!” Başlarını iki yana sallayıp “O, ne zaman?” diyecekler. De ki: “Umulur ki pek yakında.”
52) Sizi çağıracağı gün O’na hamdederek icabet edersiniz ve (dünyada) ancak az bir süre kaldığınızı sanırsınız.
Müminler için örnek davranışlar
53) Kullarıma de ki sözün en güzelini söylesinler. Şüphesiz şeytan aralarına fitne sokar. Şeytan, muhakkak ki insan için apaçık bir düşmandır.
54) Rabbiniz sizi pek iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse azaba uğratır. Seni onlara vekil olarak göndermedik.
55) Rabbin göklerde ve yerde olan kimseyi pek iyi bilir. Andolsun ki bazı nebileri bazılarına üstün kıldık: Davut’a Zebur’u verdik.
Allah’ın dışında inanılan varlıkların gücü yoktur
56) De ki: “Allah’ın dışında (ilah olduklarını) zannettiklerinize dua edin. Ne sizden sıkıntıyı gidermeye güçleri yeter ne de (sıkıntıyı feraha) değiştirebilirler.”
57) Onların dua ettikleri de Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O’nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Muhakkak ki Rabbinin azabı korkulacak bir şeydir.
58) Kıyamet Günü’nden önce helak etmeyeceğimiz veya şiddetli bir azapla azaplandırmayacağımız hiçbir ülke yoktur. Bu, Kitap’ta yazılmış bulunmaktadır.
İman etmeyenlerin bahaneleri
59) Bizi (sana) deliller göndermekten alıkoyan, öncekilerin onları yalanlamalarından başka bir şey olmadı. Semud’a deveyi görünebilecek bir şekilde gönderdik de onunla zulmettiler. Biz delilleri korkutma amaçlı olmaksızın göndermeyiz.
60) Hani sana “Muhakkak ki Rabbin insanları kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur’an’daki lanetlenmiş ağacı insanlar için ayrıştırıcı unsur olmaktan başka bir şey kılmadık. Biz onları korkutuyoruz (fakat) bu ancak onların azgınlıklarını arttırıyor.
İblis’in Adem’e düşman oluşu
61) Hani meleklere: “Adem’e hürmet gösterin!” demiştik de İblis hariç hemen hürmet göstermişlerdi. “Balçık olarak yarattığına mı hürmet göstereceğim?” demişti.
62) “Şu benim üzerime daha kerim kıldığına bak! Eğer beni Kıyamet Günü’ne kadar ertelersen muhakkak ki az bir kısmı dışında onun soyuna hükmedeceğim!” dedi.
63) (Allah): “Git! Artık onlardan kim sana uyarsa cezanız cehennemdir. Tastamam bir ceza...” dedi:
64) “Onlardan gücünün yettiğini sesinle kışkırt, atlarınla ve adamlarınla üzerlerine yaygarayı kopar. Onlara mallarda ve çocuklarda ortak ol, onlara vaadlerde bulun.” Şeytan, aldatmadan başka bir şeyi vadetmez.
65) Muhakkak ki kullarım üzerinde yetkin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.”
Zorda kalındığında yönelinen mercinin Allah olması
66) Rabbiniz lütfundan aramanız için denizde gemileri sizin için yürütendir. Muhakkak ki O, size Merhamet Eden’dir.
67) Denizde size bir sıkıntı dokunsa O’ndan başka dua ettikleriniz sapar. Fakat (Allah) sizi karaya (çıkarıp) kurtardığında yüz çevirirsiniz. İnsan, nankördür.
68) Karanın yakınındayken (O’nun) sizi yerin (dibine) geçirmesine veya üzerinize şiddetli bir kasırga göndermesine karşı emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız.
69) Yoksa sonrasında sizi bir kere daha oraya göndererek üzerinize kırıp geçiren bir rüzgâr salıp nankörlüğünüzden ötürü sizi boğmasına karşı emin misiniz? Sonra kendinize, bize karşı o (boğmanın) peşine düşecek (kimseyi) bulamazsınız.
70) Andolsun ki Ademoğullarına çok ikramlarda bulunduk, onları karada ve denizde taşıdık. Onları tertemiz şeylerle rızıklandırdık ve onları faziletli kılarak yarattığımız varlıkların çoğundan da üstün kıldık.
Ölümden sonraki dirilişte kitapların açılması
71) Her bir halkı önderleriyle çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağından verilirse onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.
72) Ve kim burada kör ise, Ahiret’te de kördür ve yolca daha da sapmıştır.
Peygamber bile yolunu şaşırabilir
73) Az kalsın sana vahyettiğimizden başkasını bize iftira atman için seni fitneye düşürecekler ve seni dost edineceklerdi.
74) Eğer seni sağlamlaştırmasaydık andolsun ki az da olsa onlara destek olacaktın.
75) Bunu yapsaydın sana defalarca hayatı ve defalarca ölümü tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardım edecek (birini de) bulamazdın.
76) Ve az kalsın oradan çıkarmak için seni bu yerden tedirgin edeceklerdi. Bu durumda (orada) senden sonra (kendileri de) pek az (bir süreden) başka kalamazlardı.
77) Senden önce gönderdiğimiz resullere uygulanan sünnet böyledir. Bizim sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.
Peygambere emredilen salât hakkında
78) Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar salâti ve sabah okumasını ayakta tut. Sabah okuması şahit olmaktır.
79) Geceleyin de sana mahsus olarak meditasyonda bulun. Umulur ki Rabbin seni övgüye değer bir makama ulaştırır.
80) De ki: “Rabbim, girdiğim yere dürüstçe girdir, çıktığım yerden dürüstçe çıkar. Bana katından yardımcı bir yetki ver!”
81) De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu.” Elbette ki batıl yok olucudur.
82) Kur’an’dan müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. (Fakat o), zalimlere zarardan başkasını arttırmaz.
83) İnsanı ne zaman nimetlendirsek yüz çevirir ve yan çizer: (Ona) bir kötülük dokununca da ümitsizliğe düşer.
84) De ki: “Herkes yapısına göre davranır. Rabbiniz kimin yolca en hidayetli olduğunu daha iyi bilir.”
Ruh hakkında
85) Sana Ruh hakkında soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ilimden az (bir miktar) dışında verilmemiştir.”
86) İstersek sana vahyettiğimizi senden gideririz. Sonra bu konuda bize karşı sana vekil olacak bulamazsın.
87) (Gidermememiz) yalnız Rabbin’den (gelen) rahmettendir. Muhakkak ki O’nun senin üzerinde lütfu büyüktür.
Peygambere inanmak istemeyenlerin bahaneleri
88) De ki: “Bu okuma metninin benzerini getirmek üzere (bütün) insanlar ve cinler toplansalar, birileri diğerlerine arka çıksa bile benzerini getiremezler.”
89) Andolsun ki bu okuma metninde insanlara her örneği açıkladık. (Fakat) insanların çoğu ancak küfürde diretti.
90) Ve dediler ki: “Bizim için yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana iman etmeyiz.
91) Veya sana ait hurma ve üzümden (oluşan) bir bahçen olup aralarından şarıl şarıl ırmaklar fışkırtmalısın.
92) Yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.
93) Yahut altından yapılmış bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın. Fakat bize okuyacağımız (tüm) bir kitap indirmedikçe sana iman etmeyiz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim! Ben resul olan bir insandan başkası mıyım?”
94) Kendilerine hidayet geldikten sonra insanları iman etmekten alıkoyan şey “Allah, resul olarak bir insanı mı gönderdi?” demelerinden başkası değildir.
95) De ki, eğer yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, elbette ki onlara gökten resul olarak bir melek indirirdik.
96) De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Muhakkak ki O, kullarından hakkıyla haberdardır, görendir.”
Ahiret’e inanmayanların akıbeti
97) Kim Allah’a ulaşırsa hidayete ermiş olur ve kim saparsa, onlar için O’nun dışında vekil bulamazsın. Onları Kıyamet günü yüzükoyun kör, dilsiz ve sağır olarak bir araya getiririz. Varacakları yer cehennemdir. Ne zaman dinse, onlar için ateşi arttırırız.
98) Bu, ayetlerimizi tanımazdan geldikleri ve “Biz kemik ve toz yığını olmuşken mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” demeleri sebebiyle onların cezalarıdır.
99) Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendilerinin benzerlerini de yaratmaya güç yetirdiğini görmüyorlar mı? Ve onlar için şüphe olmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat zalimler, tanımazdan gelmekten başka bir şey yapmazlar.
100) De ki: “Rabbimin rahmet hazineleri hükmünüzde olsa harcama korkusuyla (sıkı sıkı) tutardınız.” İnsan çok cimridir.
Firavun, Musa’ya, apaçık delillere rağmen iman etmemişti
101) Andolsun ki biz Musa’ya apaçık dokuz ayet vermiştik. Haydi İsrailoğullarına sor: Firavun ona: “Gerçekten ey Musa, ben seni büyülenmiş sanıyorum!” demişti.
102) (Musa): “Andolsun ki bütün bunları, görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini biliyorsun. Gerçekten ey Firavun, ben senin mahvolduğunu sanıyorum!” dedi.
103) Firavun onları yeryüzünden kazımak istedi, Biz de onu ve beraberindekileri topluca boğduk.
Mesih’in Gelişi ve Gerçek İsrail’in Kıyamet’ten önce kuruluşu
104) O (olaydan) sonra İsrailoğullarına: “Yeryüzünde yerleşin. Ahiret hakkındaki vaadimiz gelince sizi bir araya getireceğiz” dedik.
105) Ve biz onu bir gaye ile indirdik ve gaye ile de indi. Seni de müjdeleyici ve uyarıcı olmandan başka bir şey için göndermedik.
106) Ve biz bu okumayı, insanlara duraklaya duraklaya okuman için parçalara ayırdık ve azar azar indirdik.
107) De ki: “Ona iman edin veya iman etmeyin. Ondan önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda çenelerinin üzerine kapanıp hürmet gösterirler.”
108) Ve “Rabbimizi tenzih ederiz! Rabbimizin vaadi muhakkak ki gerçekleşir!” derler.
109) Çenelerinin üzerine kapanıp ağlarlar ve (bu) onların huşusunu arttırır.
Allah’ın sıfatlarının anıldığı salâtin adabı
110) De ki: “(İster) ‘Allah’ diye çağırın, (ister) ‘Karşılıksız Gözeten’ diye çağırın, hangisiyle çağırırsanız (çağırın); en güzel isimler O’nundur.” Salâtinde sesini çok yükseltme, çok da kısma. Bunların arasında bir yol tut
111) ve “Çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı olmayan, düşkünlükten dolayı dosta (ihtiyacı) bulunmayan Allah’a hamdolsun” de. Ve O’nu yücelttikçe yücelt.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
İlk Hristiyanların bilgisizce İsa’yı Allah’ın oğlu ilan etmeleri
1) Kuluna Kitab’ı indiren ve onda eğrilik kılmayan Allah’a hamd olsun.
2) Dosdoğru olan (bu Kitap) kendi katından şiddetli bir azapla uyarmak içindir ve salih işler yapan müminleri güzel bir ödülle müjdeler.
3) Orada ebedî kalacaklardır.
4) “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarır.
5) Bu konuda ne onların ne de atalarının elinde bir bilgi vardır. Ağızlarından ne büyük bir söz çıkıyor! Söylemiş oldukları yalandan başkası değildir.
6) Bu söze iman etmiyorlar diye üzüntüden peşlerinde kendini neredeyse helak ediyorsun.
7) Muhakkak ki biz kimlerin iyi işler yapacağını sınamak için yeryüzündeki şeyleri ona bir süs kıldık.
8) Ve muhakkak ki onun üzerinde bulunanları kuru bir toprak yapacağız.
Putperest Roma zulmünden kaçan muvahhit Hristiyan gençlerin haberi
9) Mağara ve rakîm ashabının şaşılacak delillerimizden olduğunu hesap ettin mi?
10) Hani o gençler mağaraya sığınmış ve: “Rabbimiz, katından bize rahmet ver ve işimizden bir başarı hazırla!” demişlerdi.
11) Böylece sayılı yıllar (boyunca) mağarada kulaklarına vurduk.
12) Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesaplayacağını bilmemiz için onları kaldırdık.
Mağaraya sığınan gençlerin hikayesi
13) Onların haberini sana bir gaye ile anlatıyoruz. Muhakkak ki onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de hidayetlerini arttırmıştık.
14) Kalplerini de pekiştirmiştik. Kalkıp: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. İlah deyip O’ndan başkasına yalvarmayız. Andolsun ki bunu dememiz bir felaket olur” demişlerdi.
15) Bunlar bizim toplumumuz. O’ndan başka ilahlar edinmişler. Açık bir delil getirmeli değiller miydi? Allah’a yalanla iftira edenlerden daha zalim kim olabilir?
16) (Onlara): “Mademki onlardan ve Allah’tan başka yalvardıklarından çekildiniz, o halde mağaraya sığının, ta ki Rabbiniz sizin için rahmetini genişletsin ve size işinizi kolaylaştırsın” (denildi).
17) Güneş doğduğunda mağaralarının sağ tarafını kamaştırdığını, battığında ise onların sol tarafını sıyırdığını görürsün. Onlar da o (mağaranın) içinde geniş bir yerdeler. Bu, Allah’ın delillerindendir. Kim Allah’a yönelirse hidayete ermiş olur ve kim saparsa, onlar için O’nun dışında doğru yolu gösterici bir vekil bulamazsın.
18) Uykuda oldukları halde onları yakaza halinde hesap edersin. Onları bir sağa bir sola çeviririz. Köpekleri de girişte kolları (üzerine) uzanır haldedir. Onları izleseydin mutlaka onlara arkanı dönüp kaçardın ve (için) korkuyla dolardı.
19) Böylelikle kendi aralarında sormaları için onları kaldırdık. İçlerinden konuşan biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. “Bir gün veya günün bir parçası” dediler. “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir” dediler. Haydi birinizi şu gümüş (paranızla) şehre gönderin. Hangi yiyeceğin temiz olduğuna dikkat etsin de size ondan bir rızık getirsin. (Fakat) çok nazik davransın ve sizi birine sezdirmesin.
20) Çünkü siz onlara belirirseniz sizi taşlar veya sizi kendi inanç ve hayat tarzlarına döndürürler de asla kurtuluşa eremezsiniz.
21) Böylelikle Allah’ın vaadinin gerçek olduğu ve Saat hakkında şüphe olmadığı bilinsin diye onları (insanlara) buldurduk. Aralarında onların durumlarını tartışıyorlardı. “Üzerlerine bir bina inşa edin” dediler. Rableri onları daha iyi bilir. İşlerinde galip gelenler: “Üzerlerine bir mescit edineceğiz” dediler.
22) Bilinmeyene taş atar gibi “Onlar üçtür, dördüncüleri köpektir” diyecekler; “Onlar beştir, altıncıları köpektir” diyecekler. “Onlar yedidir, sekizincileri köpektir” diyecekler. De ki: “Rabbim onların sayısını en iyi bilendir. Pek az (kişiden) başkası onları bilmez. Öyleyse onlarla yüzeysel olması dışında tartışmaya girme ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma.
23) Ve hiçbir şey için asla “Bunu yarın mutlaka yapacağım!” deme.
24) Ancak: “Allah dilerse” (de). Unutunca da Rabbini hatırla ve: “Rabbim, beni doğruya daha yakın olmaya yönelt” de.
25) “Onlar mağaralarında üç yüz sene kaldılar ve dokuz artırdılar.”
26) De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir!” Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. Ne güzel görendir, ne güzel işitendir! Onlar için O’nun dışında veli yoktur. Kimseyi hükmüne ortak etmez.”
27) Rabbinin Kitab’ından sana vahyedileni oku. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. (Tahrif edersen) O’ndan başka sığınacak kimseyi bulamazsın.
İman edenlere Ahiret’te ödül, zalimlere ise ceza vardır
28) Sabah-akşam Rablerine, O’nun yüzünü isteyerek yalvaranlarla birlikte sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan saptırma. Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz, hevasına uyan ve işi gücü kusur olana uyma.
29) De ki: “Gerçek, Rabbinizdendir.” İsteyen iman etsin, isteyen tanımazdan gelsin. Muhakkak ki biz, zalimler için ateş hazırladık. Duvarları onları kuşatacak. Onlar ne zaman yardım isteseler, yağ tortusu gibi bir su ile yardım edilirler. (O), ne kötü bir içecektir! (Orası) ne kötü ağırlanma yeridir!
30) İman edip salih işler yapanlara gelince, Biz, iyi işler yapanların ödülünü zayi etmeyiz.
31) Onlar için altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Altından bileziklerle süslenirler, ince ipekten ve kalın atlastan yeşil elbiseler giyinirler. Orada koltuklara yaslanırlar. Bu, ne güzel bir ödül ve ne güzel bir ağırlama yeridir.
İnsan Allah’ı unutup kendini hayatının gerçek sahibi olarak görmemelidir
32) Onlara (şu) iki adamın örneğini ver: Onlardan birine iki üzüm bahçesi verdik, onları hurma ağaçlarıyla çevreledik ve aralarına da ekili bir alan kıldık.
33) Bahçelerin ikisi de yemişini vermiş, ondan hiçbir şeyi eksiltmemişti. Aralarından akıttığımız bir de ırmak vardı.
34) (Bütün) ürün o (adamındı). Arkadaşıyla konuşurken: “Benim senden daha çok malım ve adamım var” dedi.
35) Bahçesine girdiğinde kendi kendine zulmederek: “Bunun yok olacağını asla zannetmiyorum” dedi:
36) “Kıyamet Saati (diye bir şeyin olduğunu da) zannetmiyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olsam, muhakkak ki bundan daha hayırlı bir sonuç bulurum.”
37) Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: “Seni topraktan sonra döllenmiş yumurtadan yaratıp sana bir adam şekli vereni mi tanımazdan geliyorsun?” dedi:
38) “Fakat bana gelince, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime kimseyi ortak koşmam.
39) Bahçene girdiğinde keşke ‘Allah ne güzel istemiş! Allah’ınkinden başka kuvvet yoktur’ deseydin. Eğer beni mal ve çocuk bakımından daha noksan görüyorsan,
40) belki Rabbim bana senin bahçenden daha hayırlısını verir ve onun üzerine de gökten bir felaket gönderir de kaygan bir toprağa dönüşür
41) veya suyu dibe çekilir de onu aramaya gücün yetmez.”
42) Derken ürünü kuşatıldı. (Bahçesine) yaptığı harcamalar nedeniyle avuçlarını ovuşturmaya başladı. (Bağın) çardakları yıkılmıştı. “Yazık bana! Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım” dedi.
43) Onun için ne Allah’ın dışında kendisine yardım eden bir topluluk vardı ne de kendi kendine yardım edebildi.
44) Böyle bir durumda gerçek velâyet Allah’a aittir. O, ödülün en iyisini ve sonucun en iyisini (verendir).
45) Onlara dünya hayatının örneğinin su gibi olduğunu anlat: Onu gökten indirdik de yeryüzünün bitkileri onunla karıştı, rüzgârla savrulan çalı çırpıya dönüştü. Allah her şeye güç yetirendir.
46) Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan salih işler ödül bakımından ve ümit etmek bakımından Rabbin katında daha hayırlıdır.
47) Ve dağları yürüteceğimiz gün yeryüzünü boş, çıplak ve onlardan birini bırakmadan toplamış olduğumuzu görürsün.
48) Onlar sıra sıra Rablerine arz edilecekler. (Onlara): “Andolsun ki ilk defa sizi yarattığımız gibi bize geldiniz. Hayır, siz kendiniz için bir vade yapmayacağımızı sanmıştınız!” (denir.)
49) Kitap ortaya konduğunda suçluların o (kitapta) olanlardan korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: “Eyvah olsun bize! Bu kitaba ne oluyor ki küçük büyük hiçbir şey bırakmadan saymış?” Yaptıkları şeyleri karşılarında hazır bulurlar. Rabbin kimseye zulmetmez.
50) Hani meleklere Adem’e hürmet gösterin demiştik!” de İblis dışında (hepsi) hürmet göstermişlerdi. O böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkan cinlerden oldu. Hâl böyleyken siz onu ve onun soyunu benim dışımda dostlar mı ediniyorsunuz? O sizin düşmanınızdır. (Bu), zalimler için ne kötü bir değiştirmedir.
51) Ne göklerin ve yerin yaratılışında, ne de kendilerinin yaratılışında onları şahit tutmadık. Zalimleri kendime kol (kanat) edinmem.
Allah’a ortaklar icat edenler
52) O gün (Allah): “Ortağım ettiğinizi sandıklarınızı çağırın” der fakat (onlar) kendilerine icabet etmezler. Aralarında bir nefret uçurumu oluşturmuşuzdur.
53) Suçlular ateşi görürler ve içine düşeceklerini anlarlar fakat ondan bir kaçış (yolu) bulamazlar.
54) Andolsun ki bu okuma metninde insanlar için her türlü örneği açıkladık. İnsan birçok şey hakkında tartışmacıdır.
56) Biz resulleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olmalarından başkası için göndermeyiz. Küfürde direnenler hakkı batılla ortadan kaldırmak için mücadele ederler. Ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyi de alay konusu edindiler.
57) Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldığında yaptıklarını unutarak onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Onu kavramalarına engel olan kulaklarındaki ağırlıklar sebebiyle onların kalplerine perdeler kıldık. Onları hidayete davet etsen de asla hidayete gelmezler.
58) Rabbin bağışlama ve merhamet sahibidir. Eğer kazandıklarından ötürü onları hemen yakalasaydı azaplarını aceleye getirirdi. Hayır, onlar için tayin edilmiş (bir zaman) vardır. O (azaptan) kaçacak bir yer de bulamayacaklar.
59) İşte o beldeler. Zulmettiklerinde onları helak ettik. Onları helak etmek için tayin edilmiş (bir zaman) kılmıştık.
Musa’nın seyahati
60) Hani Musa, gencine: “Benim için çok uzun sürse de iki denizin birleştiği yere kadar durmayacağım” demişti.
61) (İki denizin) birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. O da sıyrılarak denize doğru bir yol edindi.
62) Oradan geçtikten sonra Musa, gencine: “Kuşluk yemeğimizi getir. Andolsun, bu yolculuğumuzda yorgunlukla karşılaştık ” dedi.
63) (Genç): “Gördün mü! Kayaya sığındığımızda balığı unutmuşum. Bunu hatırlatmamı da şeytandan başkası unutturmadı. O da şaşılacak bir şekilde denize doğru kendine bir yol edindi” dedi.
64) (Musa): “Bizim de aradığımız şey buydu!” dedi. Böylece bıraktıkları izleri üzerinde geri döndüler.
65) Böylece katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
66) Musa ona: “Olgunluk hakkında sana öğretileni bana öğretmen için sana uyabilir miyim?” dedi.
67) (Elçimiz): “Sen benimle sabır göstermeye güç yetiremezsin” dedi:
68) “(Hikmetini) kavrayamayacağın bir hadiseye nasıl sabredebilirsin ki?”
69) (Musa): “Allah izin verirse beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işe karşı sana isyan etmeyeceğim” dedi.
70) (Elçimiz): “Eğer bana uyacaksan, o halde ben sana öğretisini anlatıncaya kadar hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın” dedi.
71) Bunun üzerine yola koyuldular. Nihayet tekneye bindiklerinde adam ona zarar verdi. (Musa): “İçindekileri boğmak için mi zarar verdin? Andolsun ki büyük bir şey yaptın!” dedi.
72) (Elçimiz): “Ben sana benim yanımdayken sabretmeye güç yetiremezsin dememiş miydim!” dedi.
73) (Musa): “Unutmamdan ötürü beni kınama ve bu görevimde bana zorluk çıkarma” dedi.
74) Bunun üzerine (tekrar) yola koyuldular. Nihayet bir çocukla karşılaştığında onu öldürdü. (Musa): “Bir cana karşılık olmadan tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun ki sen sınır tanımaz bir şeyle geldin” dedi.
75) (Elçimiz tekrar): “Ben sana benim yanımdayken sabretmeye güç yetiremezsin dememiş miydim!” dedi.
76) (Musa): “Bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. Hakikaken benim tarafımdan özrün sonuna ulaştın” dedi.
77) Bunun üzerine (tekrar) yola koyuldular. Nihayet bir belde halkına vardıklarında halktan yemek istediler. Onlar, o ikisini misafir etmeye direndiler. Derken orada yıkılmak isteyen bir duvar buldular. Bunun üzerine (o kul) onu doğrulttu. (Musa): “İsteseydin, onun karşılığında bir ücret alırdın” dedi.
78) (Elçimiz): “Bu, seninle benim ayrılmamdır. (Şimdi) sana, hakkında sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin tevilini bildireceğim” dedi:
79) “O tekne, denizde çalışan birtakım yoksullarındı. Ona zarar vermedeki muradım, onların peşinde bütün (sağlam) tekneleri gasbeden bir hükümdarın olmasıydı.
80) O çocuğa gelince, ana-babası mümindiler. O ikisini küfre sevk etmesinden korktuk.
81) Bunun üzerine Rablerinin o ikisine (şirkten) arınma bakımından ondan daha hayırlı ve merhamet bakımından (onlara) daha yakın olanını karşılık olarak vermesini murat ettik.
82) Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğundu ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları iyi biriydi. Rabbin istedi ki güçlü çağlarına ulaşsınlar ve Rablerinden bir rahmet olarak hazineyi çıkarsınlar. Ben bunu kendi tercihimle yapmadım. İşte hakkında sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin hikmeti budur”
Zülkarneyn’in, imparatorluğuna çeşitli kavimleri dahil etmesi ve onları adaletle yönetmesi
83) Sana Çiftboynuzlu hakkında soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hatıra okuyacağım.”
84) Muhakkkak ki ona yeryüzünde imkân sağladık ve ona her şey için yol verdik.
85) Derken bir yol izledi.
86) ‘Güneşin battığı yere’ ulaştığında onu bir çamur gölünde ‘batmaktayken buldu.’ Ve o çamur gölünün yanında bir kavme rastladı. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn, ya onlara azap edersin ya da onları güzellikle tutarsın.”
87) (Zülkarneyn): “Kim zulmederse ona azap edeceğiz. Sonra o da Rabbine döndürülür; O da onu sınırsız bir azapla azaplandırır” dedi.
88) Ve kim iman edip salih işler yaparsa onun için güzel bir ödül vardır. Ve onun için emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.
89) Sonra bir yol (daha) tuttu.
90) ‘Güneşin doğduğu yere’ ulaştığında onu (Güneşe karşı) kendilerine bir örtü kılmadığımız bir kavmin üzerine doğma vaktindeyken buldu.
91) İşte böyle. Onda olanı bilgimizle kuşatmıştık.
92) Sonra (yine) bir yol izledi.
93) Nihayet iki seddin arasına vardığında o ikisinin dışında neredeyse sözden anlamayan bir kavme rastladı.
94) (O kavimdekiler): “Ey Zülkarneyn, gerçek şu ki Yecüc ve Mecüc yeryüzünde bozguncudurlar. Bizimle onların arasına bir set yapman için sana bir vergi verelim mi?” dediler.
95) (Zülkarneyn): “Rabbimin bana sağladığı imkân daha hayırlıdır. Bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına bir engel yapayım” dedi:
96) “Bana demir parçaları getirin.” İki barikatın arası seviyelenince: “Körükleyin!” dedi. Ateş haline geldiğinde: “Getirin üzerine erimiş bakır dökeyim” dedi.
97) “Nihayetinde onu ne aşmaya güçleri yetti, ne de delmeye güçleri yetti”
Yecüc ve Mecüc’e karşı Zülkarneyn'in kurduğu engelin Kıyamet öncesi etkisiz hale gelişi
98) Dedi ki: “Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vaadi geldiğinde onu paramparça eder. Rabbimin vaadi haktır!”
Kâfirlerin amelleri heba olmuştur
99) O gün bazılarını bazılarının içinde dalgalanır halde bırakırız. Suretlere üflendiğinde de onların hepsini toplarız.
100) O gün kâfirlere cehennemi tam bir sunuşla sunarız.
101) Onlar ki, gözleri beni anmaya karşı perdeliydi ve dinlemeye de güçleri yetmezdi.
102) Küfürde direnenler, kullarımın benden başka veliler edineceğini mi sandılar? Biz kâfirlere cehennemi konuklanacak yer olarak hazırladık.
103) De ki: “Size yaptıklarıyla en çok hüsrana uğrayacakları haber vereyim mi?
104) Dünya hayatındaki gayretleri heba olmuştur, (hâlbuki) iyi iş yaptıklarını sanırlar.
105) Onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı tanımazdan gelirler. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Artık onlar için Kıyamet Günü’nde tartı kurmayacağız.
106) İşte küfre girdikleri, ayetlerimi ve resullerimi alay konusu edindiklerinden ötürü onların cezası cehennemdir!
107) İman eden ve salih işler yapanlara gelince, onlar için konuklanma yeri Firdevs cennetleridir.
108) Orada kalıcıdırlar. Oradan ayrılmak istemezler.
109) De ki: “Rabbimin kelimelerini (yazmak) için deniz mürekkep olsa, bir mislini de ona yardım olarak getirsek, Rabbimin kelimeleri bitmeden deniz tükenirdi.”
Rabbe kavuşmak için O’na kimseyi eş tutmayıp iyi insan olunmalıdır
110) De ki: “Muhakkak ki ben sizin gibi bir beşerim. Bana ilahınızın tek ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı isterse salih işler yapsın ve Rabbine kullukta hiçbir kimseyi ortak tutmasın.”
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.