Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Yusuf’un rüyası
1) Elif, Lâm, Ra. Bunlar, apaçık olan Kitab’ın delilleridir.
2) Muhakkak ki onu Arapça bir okuma metni olarak indirdik. Umulur ki akledersiniz.
3) Sana bu okuma metnini vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. (Hâlbuki) sen, daha önce gafil olanlardandın.
4) Bir vakit Yusuf babasına: “Ey babacığım, ben on bir gezegen, güneş ve ayı gördüm. Onların bana hürmet ettiklerini gördüm!” dedi.
5) (Babası): “Ey oğulcağızım, rüyanı kardeşlerine anlatma, sana bir tuzak kurarlar. Şüphesiz ki şeytan insan için apaçık bir düşmandır” dedi:
6) “Demek ki Rabbin seni seçecek, hadiselerin tevilini öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak için tamamladığı gibi, senin ve Yakup ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacak. Muhakkak ki Rabbin bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.”
Kardeşlerinin Yusuf için kurdukları tuzak
7) Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ibretler vardır.
8) Hani onlar: “Yusuf ve kardeşi, babamıza bizden daha sevgilidir. (Hâlbuki) biz bir topluluğuz. Muhakkak ki babamız apaçık bir sapmışlık içerisinde” demişlerdi:
9) “Yusuf’u öldürün veya bir yere yollayın ki babanızın yüzü size yönelsin. Ondan sonra da iyi davranan bir topluluk olursunuz” dedi.
10) İçlerinden bir sözcü: “Yusuf’u öldürmeyin. Eğer bir şey yapacaksanız, onu bir kuyunun dibine atın ki bir yolcu kafilesi onu alsın.”
11) (Yusuf’un kardeşleri): “Ey babamız! Neden sen bize Yusuf hakkında güvenmiyorsun? Hâlbuki biz ona öğüt verenleriz” dediler:
12) “Yarın onu bizimle gönder gezsin, eğlensin. Biz onun koruyucularıyız.”
13) (Yakup): “Onu götürmeniz beni gerçekten üzüyor. Ondan gafil olduğunuzda bir kurdun onu yemesinden korkuyorum” dedi.
14) (Onlar): “Biz bir toplulukken bir kurt onu yerse şüphesiz hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler.
15) Nihayet onu kuyunun dibine atmaya karar verip götürdüklerinde, ona: “Muhakkak ki onların bu işlerini, farkında değillerken onlara haber vereceksin!” diye vahyettik.
16) Akşam olunca ağlayarak babalarına geldiler:
17) “Ey babamız! Biz gittik... Yarışıyorduk... Ve Yusuf’u geçimliğimizin yanında bırakmıştık. Sonra onu kurt yemiş! (Ama) biz doğru sözlülersek de sen bize inanmazsın!” dediler.
18) Ve üzerinde yalandan kan olan gömleğini getirdiler. (Babaları): “Hayır! Nefisleriniz sizi bir işe sürüklemiş. Güzelce sabır! Bu dediğinize karşı yardım istenecek olan Allah’tır” dedi.
Kader planında Yusuf’un Mısır’a götürülmesi ve orada bir meliğin onu himayesine alması
19) Ve bir yolcu kafilesi geldi ve sucularını gönderdiler. O (da) kovasını sarkıttı: “Hey! Müjde! Bu bir oğlan” dedi. Ve onu ticari mal olarak sakladılar. Allah, yaptıklarını biliyordu.
20) Ve onu çok düşük bir fiyata, birkaç (elle) sayılır dirheme sattılar. Onlar da onu önemsemeyenlerden oldular.
21) Onu satın alan Mısırlı, kadınına: “Ona ikramda bulun, ağırla, belki bize faydası olur ya da kendisini evlat ediniriz” dedi. Böylece Yusuf’a yeryüzünde imkân sağladık ve ona hadiseleri tevil etmesini öğrettik. Allah, işinde galip olandır, fakat insanların çoğu bilmezler.
22) Kuvvet (çağına) erişince ona bilgelik ve ilim verdik. Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Meliğin karısının Yusuf’u arzulaması ve Yusuf’un karşı gelişi
23) Evinde bulunduğu kadın onu kendisine murat etti, kapıları kapadı ve: “Haydi gelsene!” dedi. (Yusuf): “Allah’a sığınırım. Muhakkak ki rabbim beni en güzel bir şekilde ağırladı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.
24) Andolsun ki (kadın) onu arzulamıştı ve Rabbinin işaretini görmeseydi o da o (kadını) arzulamıştı. Bu şekilde ondan kötülüğü ve haddi aşmayı savdık. Muhakkak ki o, samimi kullarımızdandı.
25) Ve kapıya koşuştular. Kadın arkadan onun gömleğini yırttı ve kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın: “Ailene kötülük isteyenin cezası, zindana atılmak veya acıklı bir azaptan başka ne olabilir?” dedi.
26) (Yusuf): “Beni murat etmiş olan odur” dedi. Kadının yakınlarından bir şahit: “Eğer gömlek önden yırtılmışsa o halde kadın doğru söylemiştir, o ise yalancılardandır” diye tanıklık etti:
27) “Ama eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemektedir, o ise doğruyu söyleyenlerdendir.”
28) (Kadının kocası) gömleğin arkadan yırtıldığını görünce: “Bu sizin tuzağınızdır. Gerçekten sizin tuzağınız büyüktür” dedi:
29) “Yusuf, bundan vazgeç! Sen de (kadın), günahın için bağışlanma dile. Gerçekten hata edenlerden oldun.”
30) Şehirdeki bazı kadınlar: “Azizin kadını hizmetçisinin nefsini murat ediyormuş. Sevgisi bağrına işlemiş. Şüphesiz onu büyük bir sapmışlıkta görüyoruz” dediler.
32) (Kadın): “İşte hakkında beni kınadığınız kişi bu! Andolsun ki nefsini murat ettim fakat korundu. Eğer emrimi gerçekleştirmezse zindana atılacak ve alçalanlardan olacak” dedi.
33) (Yusuf): “Rabbim! Zindan bana onların beni çağırdıklarından daha sevgilidir. Planlarını benden savmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.
34) Rabbi ona icabet etti ve onların planlarını ondan savdı. Muhakkak ki O, işitendir, bilendir.
Yusuf’un zindana atılması ve zindan arkadaşlarının rüyalarına tabir getirmesi
35) Sonra delilleri görmelerine rağmen bir süreye kadar onu zindana atmak onlara uygun geldi.
36) Onunla birlikte iki genç daha zindana girdi. Onlardan biri: “Ben rüyamda şaraplık sıktığımı görüyorum.” dedi. Diğeri de “Ben de rüyamda kendimi başımın üstümde ekmek taşıyorken görüyorum; kuş da ondan yiyor” dedi: “Bunun yorumundan bize haber ver. Biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz.”
37) (Yusuf): “Size bunun haberini kendisiyle rızıklanacağınız yemek daha size ulaştırılmadan önce verebilirim. Bunlar Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Ben Allah’a iman etmeyen, Ahiret’i de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun inanç ve hayat tarzını terk ettim” dedi:
38) Ben atalarım İbrahim, İshak ve Yakup’un inanç ve hayat tarzına tabi oluyorum. Allah’a bir şeyi ortak koşmak bizim için mümkün değildir. İşte bu, O’nun bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
39) Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı rabler mi yoksa egemen olan tek Allah mı daha hayırlıdır?
40) Sizin Allah’tan başka kulluk ettikleriniz, sizin ve atalarınızın isimlendirdikleri isimlerden başkası değildir. Allah’ın onlar hakkında indirdiği bir delil yoktur. Hüküm vermek Allah’a aittir. O, kendisinden başkasına kulluk edilmemesini emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
41) Ey zindan arkadaşlarım! İkinizden biriniz rabbine şarap sunacak. Diğeri ise asılacak ve başından kuşlar yiyecek. Hakkında fetva istediğiniz iş karara bağlanmıştır.”
42) O ikisinden, kurtulacağını zannettiğine: “Rabbinin huzurunda beni hatırla!” dedi. (Fakat) şeytan, Rabbine karşı onu hatırlamasını unutturdu. Böylece birkaç yıl (daha) zindanda kaldı.
Meliğin rüyası ve Yusuf’un zindandan çıkarılması
43) Bir gün melik: “Ben besili yedi inek gördüm, onları yedi tane zayıf olanları yiyor. Ve yedi yeşil başak ve diğerleri ise kurumuş. Ey önde gelenler! Eğer rüya tabir ediyorsanız rüyam hakkında fetva verin!” dedi.
44) (Onlar): “Karmakarışık rüyalar. Biz bu rüyaları bilenlerden değiliz” dediler.
45) (O ikisinden) kurtulmuş olanı bir kuşak sonra hatırladı ve: “Ben size bunun yorumundan haber veririm, beni hemen gönderin!” dedi:
46) “Ey doğru sözlü Yusuf! Bize yedi besili ineği yedi zayıf olanının yemesi ve yedi yeşil başak ve diğerlerinin kuru olması hakkında fetva ver. Umarım insanlara dönerim ve onlar da öğrenirler.”
47) (Yusuf): “Yedi yıl boyunca alışageldiğiniz gibi ekin, hasat edeceklerinizi de yediğiniz az bir kısmı hariç başaklarında bırakın” dedi:
48) “Sonra, bunun arkasından yedi zor yıl gelecek. (Bu yedi yıl) onlar için hazırladıklarınızın azı hariç sakladıklarınızı tüketecek.
49) Bundan sonra öyle bir yıl gelecek ki o (yılda) insanlar (bol) yağmura kavuşturulacak ve (meyvelerin suyu) sıkılacak.”
50) Ve melik: “Onu bana getirin!” dedi. Elçi geldiğinde (Yusuf): “Rabbine dön ve ona anlaşmalarını bozan kadınların durumu neydi diye sor. Rabbim onların planlarını bilendir” dedi.
51) (Melik): “Yusuf’u murat ettiğinizde nasıl hitap gördünüz?” dedi. (Kadınlar): “Haşa! Allah için onun bize karşı kötülüğünü görmedik” dediler. Azizin kadını da: “Şimdi hak ortaya çıktı. Ben onun nefsinden kendime murat almak istedim ve o şüphesiz doğru sözlülerdendir” dedi.
52) (Yusuf): “Bu, onun yokluğunda hainlik etmediğimi ve muhakkak ki Allah’ın, hainlerin planlarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindir.
53) Ben nefsimi iyileştiremem. Muhakkak ki nefis -Rabbimin rahmeti istisna- sürekli kötülüğü emredicidir. Muhakkak ki Rabbim bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.”
Yusuf’un Mısır’da makam sahibi olması
54) Melik: “Onu bana getirin de kendime has kılayım” dedi. Onunla konuşunca (Yusuf’a): “Gerçekten sen bugün güvenilir bir pozisyondasın” dedi.
55) (Yusuf): “Beni yerin hazinelerinden sorumlu kıl. Ben iyi bir koruyucu ve bilenim” dedi.
56) Böylelikle Yusuf’a o ülkede iktidar verdik. İstediği yerde konaklardı. Rahmetimizi istediğimize ulaştırırız. İyilik yapanların ödülünü zayi etmeyiz.
57) Ahiret ödülü ise iman edenler ve bilinçli olanlar için daha hayırlıdır.
Yusuf’un kardeşlerinin Mısır’ gelmesi
58) Yusuf’un kardeşleri geldiler ve huzuruna girdiler. (Yusuf) hemen onları tanıdı, (fakat) onlar onu tanımıyorlardı.
59) (Yusuf) onlara mallarını yüklettikten sonra: “Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin” dedi: “Görmüyor musunuz ölçüyü tam yapıyorum. Ben konukseverlerin de en hayırlısıyım.
60) Eğer onunla bana gelmezseniz artık yanımda size bir ölçek bir şey yoktur ve bana da yaklaşmayın.”
61) (Onlar): “Onu babasından isteyeceğiz, mutlaka bunu yapacağız” dediler.
62) (Yusuf, hizmetinde olan): gençlere: “Ticari mallarını yüklerinin içine koyun; olur ki ailelerine döndüklerinde farkına varırlar da belki geri dönerler” dedi.
63) Babalarına dönünce: “Ey babamız! Ölçek bizden engellendi. Bizimle birlikte kardeşimizi gönder de tartıyı tamamlayalım. Onu mutlaka koruyacağız” dediler.
64) (Yakup): “Daha önce kardeşi hakkında size güvencimden başka bir de onun için size nasıl güveneyim! Allah en hayırlı koruyucudur ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi.
65) Yüklerini açınca sermayelerini kendilerine iade edilmiş buldular. “Ey babamız! Daha ne isteriz! İşte sermayemiz; bize iade edilmiş! Ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz, bir deve yükü fazla alırız. Bu, az bir ölçektir” dediler.
66) (Yakup): “Sizden, kuşatılma durumunuz hariç, Allah adına onu bana getireceğinize dair yemin almadıkça onu sizinle göndermem” dedi. Ona yemin ettikten sonra: “Sözümüze vekil olan Allah’tır” dediler.
67) (Yakup onlara): “Ey oğullarım! Oraya bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben Allah’tan gelen bir şeyi sizden savamam. Hüküm ancak Allah’ındır. O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler O’na tevekkül etsinler” dedi.
68) Babalarının emrettiği yerden (şehre) girdiklerinde (bu tedbir) -Yakub’un nefsindeki dileği gerçekleştirmesi dışında- Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan gideremezdi. Muhakkak ki o, kendisine öğrettiğimiz için ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Yusuf’un, küçük kardeşini tutuklaması
69) Yusuf’un karşısına çıktıklarında kardeşini kendine çekti: “Gerçekten ben senin kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme” dedi.
70) Onların yüklerini yükletirken su kabını kardeşinin torbasına koydu, sonra da bir sözcü: “Ey kervancılar, siz hırsızsınız” diye seslendi.
71) (Yusuf’un kardeşleri) bunlara dönerek “Ne kaybettiniz?” dediler.
72) (Yusuf’un genç hizmetçileri): “Melik’in su kupasını kaybettik” dediler. (Sözcü): “Onu getirene bir deve yük! Ben kefilim!”
73) (Yusuf’un kardeşleri): “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkeye bozgunculuk yapmaya gelmedik. Biz hırsız değiliz” dediler.
74) (Genç hizmetçiler): “Peki, yalan söylüyorsanız bunun cezası nedir?” dediler.
75) (Yusuf’un kardeşleri): “Onun cezası, (su kupası) torbasından çıkanın bizzat kendisidir. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
76) (Yusuf), kardeşinin yükünden önce onların yüklerinden başladı, sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte Yusuf için böyle bir plan kurduk (yoksa), Allah’ın istemesi hariç, meliğin dinine göre kardeşini alıkoyamazdı. Biz istediğimiz kimsenin derecesini yükseltiriz. Her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır.
77) (Kardeşleri): “Çaldıysa, daha önce onun kardeşi de çalmıştı” dediler. Yusuf bunu içinde saklı tuttu ve onlara belli etmedi. (İçinden): “Siz daha kötü durumdasınız” dedi. Tasvir ettiğiniz şeyi Allah daha iyi bilir.
78) (Kardeşleri): “Ey aziz, gerçek şu ki onun oldukça yaşlı bir babası var; onun yerine bizden birini al. Biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dediler.
79) (Yusuf): “Eşyamızı yanında bulduğumuz kişiden başkasını alıkoymamızdan Allah’a sığınırım” dedi.
80) Ondan ümidi kesince gizlice içlerini döktüler. İçlerinden büyük olanı: “Babamızın sizden Allah adına kesin yemin aldığını ve Yusuf hakkında öncesinde ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babamdan veya Allah’ın hükmünden bana bir izin çıkıncaya kadar bu yerden ayrılmayacağım. Muhakkak ki O, hükmedenlerin en hayırlısıdır” dedi:
81) “Babanızın yanına dönün ve: ‘Ey babamız! Oğlun hırsızlık yaptı. Biz yalnızca bildiğimize şahitlik etmekteyiz, gaybın koruyucuları değiliz’ deyin:
82) “İçinde bulunduğumuz şehre ve kabul edildiğimiz kervana sor. Biz doğru söyleyenleriz.”
83) (Yakup): “Hayır! Nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürüklemiş. O halde güzelce sabır. Belki Allah onların tümünü bana getirir. O, bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir” dedi.
84) Onlardan yüz çevirdi; “Ah Yusuf’a olan kahrım!” dedi ve üzüntüsünden gözlerine ak düştü, yutkundu.
85) (Oğulları): “Vallahi Yusuf’u anıp durmakla ya hasta olacaksın ya da (kendini) helak edenlerden olacaksın” dediler.
86) (Yakup): “Ben dağılmışlığımı ve üzüntümü Allah’a şikayet ediyorum. Ben Allah tarafından sizin bilmediğinizi biliyorum” dedi:
87) “Ey oğullarım! Gidin, Yusuf ve kardeşi hakkında bilgi toplamaya çalışın ve Allah’ın ruhundan ümit kesmeyin. Muhakkak ki kâfir bir toplumdan başkası Allah’ın ruhundan ümit kesmez.”
Kardeşlerinin Yusuf’u tanıması ve ilk görülen rüyanın gerçekleşmesi
88) Nihayet (Yusuf’un) huzuruna varınca: “Ey aziz! Bize ve ailemize sıkıntı dokundu. Toplayabildiğimiz bir sermayeyle geldik. Artık bize ölçüyü tam ver, bize sadaka olsun. Allah sadaka verenleri ödüllendirir” dediler.
89) (Yusuf): “Siz cahil kimselerken Yusuf ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?” dedi.
90) (Kardeşleri): “Sen Yusuf musun!” dediler. (Yusuf da): “Ben Yusuf’um, bu da benim kardeşim. Muhakkak ki Allah bize lütufta bulundu. Kim bilinçli olur ve sabrederse, Allah iyilik yapanların ödülünü zayi etmez” dedi.
91) (Kardeşleri): “Vallahi gerçekten Allah seni bize tercih etmiş. Muhakkak ki biz hata edenlerden olduk” dediler.
92) (Yusuf): “Bugün size kınama yoktur. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi:
93) “(Bu) gömleğimi götürün, onu babamın yüzüne atın basireti gelsin. Bütün ailenizle birlikte bana getirin.
94) Kervan oradan ayrılınca babaları: “Eğer bana bunak demezseniz, gerçekten Yusuf’un rüzgârını bulmaktayım” dedi.
95) (Yanındakiler): “Vallahi sen eski sapmışlığın içindesin” dediler.
96) Müjdeci gelip onu yüzüne atınca basireti geri döndü ve: “Ben sizin bilmediğinizi Allah tarafından biliyorum dememiş miydim?” dedi.
97) (Oğulları): “Ey babamız! Günahlarımızın bağışlanmasını dile. Gerçekten biz hata edenler olduk” dediler.
98) (Yakup): “Rabbimden sizin için bağışlanma dileyeceğim. Muhakkak ki O, bağışlayandır, Merhamet Eden’dir” dedi.
99) Yusuf’un huzuruna girdiklerinde anne-babasını kendine çekti ve: “Mısır’a gelin, Allah isterse burada güvende olursunuz” dedi.
100) Ve anne-babasını tahta çıkardı ve onun için (hep beraber) hürmetle eğildiler. “Babacığım” dedi: “Önceden gördüğüm rüyanın yorumu buydu. Allah onu gerçekleştirdi. Allah, beni zindandan çıkarmakla ve şeytanın benimle kardeşlerimin arasına fitne sokmasından sonra sizi çölden getirmekle bana iyilik etti. Allah dileyene lütufkârdır. O, bilendir, hikmet ve hüküm sahibidir.
101) Rabbim, bana yönetimden bir pay verdin ve hadiseleri yorumlamayı öğrettin. Göklerin ve yerin düzenleyicisi; dünyada da Ahiret’te de velim sensin. Beni teslim olmuş olarak vefat ettir ve salihlere kat.”
Kur’an’ın ümmi olan Muhammed’e ibretlik peygamber kıssalarını öğretmesi
102) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Sen yapacakları işler hakkında plan kurmak için toplandıklarında yanlarında değildin.
103) Ne kadar istesen de insanların çoğu iman etmezler.
104) Hâlbuki onlardan bir ücret de istemiyorsun. Muhakkak ki o, alemler için bir hatırlatmadır.
105) Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarından yüz çevirerek geçerler.
106) Onların çoğu ortak koşmadan Allah’a iman etmezler.
107) Onlar, Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azaptan veya farkında değillerken Saat’in ansızın kendilerine gelmesinden emin mi oldular?
108) De ki: “İşte benim yolum budur. Bir basiret üzere Allah’a davet ederim. Ben de bana uyanlar da. Allah münezzehtir. Ben müşriklerden değilim.”
109) Biz senden önce şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz erler dışında (resuller) göndermedik. Kendilerinden öncekilerin akıbetlerine nazar etmek için hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? Bilinçli olanlar için Ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ akletmez misiniz?
110) Öyle ki resuller ümitsizleşip tamamen yalanlandıklarını zannettikleri sırada onlara yardımımız gelmiştir ve istediğimiz kurtarılmıştır. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilmez.
111) Onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Bunlar iftira hadisler değildir; bilakis kendinden öncekilerin doğrulayıcısı ve her şeyin açıklayıcısı, iman eden bir topluluğa bir hidayet ve rahmettir.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Tabiatı ilk başta yaratıp düzenleyen Allah’tır
1) Elif, Lâm, Mim, Ra. Bunlar Kitab’ın delilleridir. Rabbinden sana indirilen haktır, fakat insanların çoğu iman etmezler.
2) Allah O’dur ki, gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükseltmiş, sonra yönetime yerleşmiş, Güneş’e ve Ay’a boyun eğdirmiştir. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşleri idare eden ve delilleri açıklayandır. Umulur ki Rabbinize kavuşacağınıza iman edersiniz.
3) Ve O’dur ki yeryüzünü yaydı, orada denge unsurları ve ırmaklar var etti. Orada bütün ürünlerden ikişer çift kıldı. Geceyi gündüze bürüyor. Muhakkak ki bunda, düşünen bir toplum için deliller vardır.
4) Ve yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır; üzüm ve ekin bahçeleri, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Bunların hepsi (aynı) su ile sulanır (ama) üründe bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Muhakkak ki bunda akleden bir toplum için deliller vardır.
Her şeye gücü yeten Allah, insan için ölüm ötesini de yaratacaktır
5) Şaşıracaksan eğer, onların: “Biz toprak olduğumuzda mı yeni bir yaratılış içinde olacağız?” sözüne şaşır. İşte onlar Rablerini tanımazdan gelirler. Onlar boyunlarında halkalar olanlardır ve onlar ateş halkıdır. Orada kalıcıdırlar.
6) Senden aceleyle iyilikten önce kötülüğün gelmesini istiyorlar. Onlardan önce nice örnekler gelip geçti. Muhakkak ki Rabbin onların zulümlerine karşı insanlar için bağışlama sahibidir. Muhakkak ki Rabbinin azabı şiddetlidir.
7) Küfürde direnenler: “Ona Rabbinden bir delil indirilseydi ya” derler. Muhakkak ki sen ancak bir uyarıcısın. Her toplum için bir rehber vardır.
8) Allah her dişinin ne taşıdığını, rahimlerin neyi eksiltip neyi arttırdığını bilir. O’nun nezdinde her şeyin bir miktarı vardır.
9) Gaybı da tanık olunanı da bilendir. Büyüktür, yücedir.
10) Sizden sözü gizleyen de, onu açığa vuran da, geceleyin gizlenen de, gündüz gözüken de aynıdır.
İnsana, amellerinin karşılığını karma yoluyla veren Allah’tır
11) O'nun için ellerinin arasından ve arkasından olmak üzere Allah'ın emrinden bir muhafız olan akıbet vardır. Muhakkak ki Allah, kendilerinde olanı değiştirmedikçe bir toplumu değiştirmez. Allah bir toplum için kötülük istedi mi artık onu geri çevirmek mümkün değildir. Onların O'nun dışında velileri yoktur.
Yağmuru insanlara rahmet olarak yaratan Allah’tır
12) Size korku ve ümit olarak şimşeği gösteren ve yüklü bulutları oluşturan O’dur.
13) Gök gürültüsü ve onun korkusun(un ardın)dan melekler, O’nu hamd ile tesbih ederler. Yıldırımlar gönderir ve onu istediğine ve dileyene isabet ettirir. Allah hakkında tartışır dururlar. Oysa O’nun cezası şiddetlidir.
Duanın yalnız Allah’a edilmesi
14) Gerçeğin çağrısı O’na aittir. O’nun dışında yalvardıkları, onlara hiçbir şeyle icabet edemezler. Onlar ancak ağzına gelsin diye iki avcunu suya uzatan kimse gibidir. Fakat o (su) ona ulaşmaz. Kâfirlerin duası hep boşa gider.
15) Göklerde ve yerde kim varsa ister gönüllü ister gönülsüz Allah’a itaat eder. Sabah akşam gölgeleri de...
16) De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?”. “Allah” de. De ki: “Öyleyse, O’nun dışında kendilerine bile fayda ya da zarara güç yetiremeyenleri mi veliler edindiniz?” De ki: “Kör ile gören aynı olur mu? Veya karanlıklarla aydınlık aynı olur mu?” Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlara benzer mi göründü? De ki: “Allah her şeyin yaratıcısıdır. O birdir, egemendir.”
17) Gökten bir su indirdi de dereler ölçüsüne göre çağlayıp aktı. Sel de yüzeye çıkan köpüğü taşıdı. Süs veya geçimlik yapmak için ateşte erittiklerinde de benzer bir köpük vardır. İşte Allah hak ile batılı böyle örneklendirir. Köpük yok olur gider. İnsanlara fayda sağlayan şey, yeryüzünde kalır. İşte Allah, böyle örnekler verir.
Allah’ın, hizmet edenlerle, o hizmete engel olanlara hak ettiklerini vermesi
18) Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenlere gelince, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa bunu fidye olarak verirlerdi. Onlar için kötü bir sorgulama vardır. Varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır!
19) Sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör gibi olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
20) Onlar Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve antlaşmalarını bozmayanlardır.
21) Onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiğini ulaştırırlar. Rablerinden çekinirler, kötü sorgulamadan korkarlar.
22) Onlar Rablerinin yüzünü, sabrederek, salâti ayakta tutarak, kendilerine verilen rızıklardan gizlice veya açıktan infak ederek ve kötülüğü iyilikle savarak ararlar. Bu yurdun (mutlu) sonu onlar içindir.
23) Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanları da. Melekler de yanlarına bütün kapılardan dahil olurlar:
24) “Sabrınızdan ötürü selam üzerinize olsun! Yurdun (mutlu) sonu ne güzel!”
25) Allah’la antlaşmalarını söz verdikten sonra bozanlar ve Allah’ın ulaştırılmasını emrettiğini koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara gelince, onlar için lanet vardır. Yurdun kötüsü onlar içindir.
26) Allah, istediğine ve dileyene rızkı yayar ve ölçüler. Onlar dünya hayatına sevindiler. (Hâlbuki) dünya hayatı, Ahiret’te bir geçimlikten başkası değildir.
27) Küfürde direnenler: “Ona Rabbinden bir delil indirilseydi ya” derler. De ki: “Allah, dileyeni saptırır ve yöneleni de kendisine iletir.”
28) Bunlar iman edenler ve kalplerini Allah’ı hatırlamakla tatmin eden kimselerdir. İyi bilin ki kalpler Allah’ı hatırlamakla tatmin olur.
29) İman eden ve salih işler yapanlar; mutluluk ve varılacak yerin güzeli onlaradır.
Allah isteseydi insanların hepsine hidayet ederdi
30) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetler geçmiş bir ümmete sana vahyettiğimizi okuman için gönderdik. Onlar, Karşılıksız Gözeten’i tanımazdan geliyorlar. De ki: “O benim Rabbimdir. O’ndan başka ilah yoktur. O’na tevekkül ettim. Dönüş O’nadır.”
31) Ya Kur’an, kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yerin yardırıldığı veya ölülerin konuşturulduğu (bir şey) olsaydı? Hayır! Bütün işler Allah’a aittir. İman edenler hâlâ kabullenemiyorlar mı ki eğer Allah isteseydi insanların hepsine hidayet ederdi? Küfürde direnenler, yaptıklarından ötürü kendilerine bir felaket isabet edene veya yurtlarının yakınına konana ve böylece Allah’ın emri gelene kadar pes etmezler. Muhakkak ki Allah, sözüne muhalif olmaz.
32) Andolsun ki senden önceki resuller de alaya alınmıştı. Fakat küfürde direnenlere mühlet verdim sonra da onları yakaladım. Nasılmış cezam?
33) O değilse kimdir tüm nefislerin ne kazandığını gözeten? (Buna rağmen) Allah’a ortaklar koşuyorlar. De ki: “Onları adlandırın! O’na yeryüzünde bilmediğini mi haber veriyorsunuz yoksa boş bir söz mü bu?” Hayır! Küfürde direnenlere planları süslendi ve yoldan men edildiler. Kim Allah’tan saparsa artık onun için yol gösterici yoktur.
34) Onlar için dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha zorludur. Onlar için Allah’tan koruyucu da yoktur.
35) Bilinç sahiplerine vadedilen cennetin örneği şudur: Altlarından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri daimîdir. Bu, bilinç sahiplerinin akıbetidir; kâfirlerin akıbeti ise ateştir.
Kur'an'ın gelecekte açığa çıkacak sayısal mucizesi ve Allah’ın dinde tek hüküm koyucu olması
36) Kendilerine Kitap verdiklerimiz sana indirilenle sevinirler. O gruplardan, onun bazısını inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben sadece Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak olmamakla emrolundum. O’na davet ediyorum ve dönüşüm O’nadır.”
37) Böylece onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan senin için Allah’a karşı ne bir dost ne de bir koruyucu olur.
38) Andolsun ki senden önce de resuller gönderdik ve onlara eşler ve nesiller verdik. Bir resul Allah’ın izni olmadan bir delil getiremez. Her şey için bir zaman öngörülmüştür.
39) Allah istediğini giderir ve (ya) sabitler. Kitab’ın kaynağı O’nun yanındadır.
40) Onlara vadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de sana düşen tebliğdir. Hesap görmek bize aittir.
41) Bizim yeryüzüne gelip etrafını eksilttiğimizi görmediler mi? Hükmü Allah verir. O’nun hükmünü sonlandıracak yoktur. O, hesap görmede hızlıdır.
42) Andolsun ki onlardan öncekiler de tuzak kurdular. (Hâlbuki) tuzağın tamamı Allah’a aittir. Kâfirler yurdun akıbeti kim içindir bilecekler.
43) Küfürde direnenler: “Sen gönderilmiş değilsin” derler. De ki: “Aramızda şahit olarak Allah ve Kitab’ın bilgisi yanında olanlar yeter.”
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
İnsanları Allah hidayete erdirir, gerçeği örtenler de saptırır
1) Elif, Lâm, Ra. Bir Kitap’tır ki onu sana Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yüce ve hamde layık olanın yoluna çıkarman için indirdik.
2) Allah göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olandır. (Karşılaşacakları) şiddetli azaptan ötürü kâfirlere yazıklar olsun!
3) Onlar, dünya hayatını Ahiret’e tercih ederler ve Allah’ın yolundan engellerler ve onu eğri göstermek isterler. İşte onlar, uzak bir sapmışlık içindedirler.
4) Biz hiçbir resulü toplumunun dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara açıklasın. Allah, dileyeni saptırır, istediğini ve dileyeni hidayete erdirir. O, yücedir, hikmet ve hüküm sahibidir.
Allah, Musevilere, Firavun’un zulmünden onları nasıl kurtardığını hatırlatıyor
5) Andolsun ki Biz Musa’yı, “Halkını karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat!” diye delillerimizle gönderdik. Muhakkak ki bunda sabredip şükreden herkes için ibretler vardır.
6) Hani Musa, halkına: “Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; kadınlarınızı hayatta bırakıp oğullarınızı harcayarak sizi azabın en kötüsüne maruz bırakan Firavun’un yandaşlarından sizi kurtarmıştı. Bunda rabbiniz (Firavun’dan) büyük bir bela vardı” demişti.
7) Hani Rabbiniz size “Eğer şükrederseniz arttırırım, eğer nankörlük ederseniz muhakkak ki azabım şiddetlidir” diye bildirmişti.
8) Ve Musa: “Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi birden nankörlük etseniz, muhakkak ki Allah (yine de) bir şeye ihtiyacı olmayandır, hamd edilendir” demişti.
Allah’ın mesajı tarih boyunca engellenmeye çalışılmıştır
9) Size, sizden önceki Nuh kavminin, Ad ve Semud’un ve onlardan sonrakilerin haberi gelmedi mi? Onları Allah’tan başkası bilmez. Resulleri onlara ispatlar getirmişti de onlar ellerini ağızlarına götürüp: “Biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri tanımıyoruz ve bizi kendisine çağırdığınız şey hakkında da derin bir şüphedeyiz” dediler.
10) Resulleri: “Gökleri ve yeri düzenleyen Allah hakkında şüphe mi olur? O, günahlarınızın bağışlanması için sizi davet ediyor ve sizi belirli bir süreye kadar erteliyor ” demişlerdi. (Onlar): “Siz, bizim gibi bir beşerden başkası değilsiniz. Bizi atalarımızın kulluk ettiklerinden çevirmek istiyorsunuz. Bize açık bir delil getirin” dediler.
11) Resulleri onlara: “Biz sizin gibi beşeriz. Fakat Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunur. Bizim size Allah’ın izni dışında bir delil getirmemiz mümkün değildir. Müminler (yalnız) Allah’a tevekkül ederler” dedi:
12) “Bizi yollarımıza iletmişken, ne diye Allah’a tevekkül etmeyelim? Bize ettiğiniz eziyetlere sabredeceğiz. Tevekkül edenler (yalnız) Allah’a tevekkül etsinler.”
13) Küfürde direnenler, resullerine: “(Ya) sizi toprağımızdan çıkaracağız veya inanç ve hayat tarzımıza geri dönersiniz” dediler. Böylelikle Rableri onlara: “Muhakkak ki zalimleri helak edeceğiz” diye vahyetti:
14) “Ve muhakkak ki onlardan sonra sizi o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve vaadimden korkan içindir.”
15) Ve (müminler) açılım istediler. (Sonunda) tüm inatçı zorbalar hayal kırıklığına uğradılar.
Zalimler için cehennem, iman edip iyilik yapanlar için cennet müjdesi
16) Onun ardından da cehennem vardır. İrinli sudan içirilecektir.
17) Yutkunmaya çalışır fakat boğazından geçiremez; ona her yönden ölüm geldiği halde ölemez. Ardında da ağır bir azap vardır.
18) Rablerini tanımazdan gelenlerin işleri fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Bu, uzak bir sapmışlıktır.
19) Allah’ın gökleri ve yeri bir gaye ile yarattığını görmedin mi? İsterse sizi giderir ve yeni bir yaratılış getirir.
20) Bu, Allah için yüce değildir.
21) Hepsi Allah(’ın huzuruna) çıkarılırlar. Zayıflar, kibirlenenlere: “Biz, size uymuştuk. Siz, Allah’ın azabından bir şeyi bizden savabildiniz mi?” dediler. (Onlar): “Eğer Allah bize hidayet etseydi, biz de size hidayet ederdik. Yakınsak da sabretsek de bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak yer yoktur” dediler.
22) İş gerçekleşince Şeytan: “Muhakkak ki Allah’ın vaadi gerçek vaatti. Ben vadettim (sonra) size ihtilaf ettim. Benim, sizi davet etmekten başka üstünüzde bir yetkim yoktu ve siz de bana icabet ettiniz. O halde beni değil, kendinizi kınayın! Ne ben sizin imdadınıza yetişebilirim ne de siz benim imdadıma yetişebilirsiniz. Muhakkak ki ben daha önce de beni ortak tutmanızı tanımamıştım. Muhakkak ki zalimler için acıklı bir azap vardır” dedi.
23) İman eden ve salih işler yapanlar (ise) Rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan, içlerinde kalıcı olacakları cennetlere girerler. Onların oradaki temennileri “Selam!”dır.
24) Görmedin mi Allah nasıl bir örnek vermiştir? Temiz söz, temiz ağaç gibidir; kökü sabit, dalları ise göktedir.
25) Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlara öğüt alırlar diye böyle örnekler verir.
26) Pis bir sözün örneği de pis bir ağaç gibidir. Toprağın üstünden koparılmıştır.
27) Allah, iman edenleri sağlam bir sözle dünya hayatında ve Ahiret’te sabit kılar. Allah, zalimleri de saptırır. Allah istediğini yapar.
28) Allah’ın nimetini küfre değişenleri görmedin mi? Toplumlarına helak yurdunu helâl ederler.
29) Cehennem’i. Ona sokulacaklar. Ne kötü bir duraktır!
30) O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler kılarlar. De ki: “Faydalanın, varacağınız yer ateştir!”
Allah’ın iman edenlerden verdiği nimetlere karşılık istediği şey
31) İman eden kullarıma de ki alışverişin ve dostluğun olmadığı gün gelmeden önce salâti ayakta tutsunlar ve onlara verdiğimiz rızıktan gizlice veya açıktan infak etsinler.
32) Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak ürünler çıkarandır. Emriyle de gemileri denizde akması için size boyun eğdirmiştir. Irmakları da size boyun eğdirmiştir.
33) Güneşi ve ayı size sürekli boyun eğdirmiş, geceyi ve gündüzü de size boyun eğdirmiştir.
34) O’ndan sual ettiğiniz her şeyden size vermiştir. Eğer Allah’ın nimetlerini saysanız, saymakla bitiremezsiniz. Muhakkak ki insan zalimdir, nankördür.
İbrahimî dinin temeli dayanışma ve infak
35) Ve İbrahim: “Rabbim, bu beldeyi güvenli kıl. Beni ve oğullarımı, putlara tapmaktan uzaklaştır” demişti:
36) “Rabbim, gerçekten onlar, insanların çoğunu saptırdılar. Şu halde kim bana uyarsa, o, mutlaka bendendir. Ve kim bana uymazsa, muhakkak ki sen bağışlayansın, Merhamet Eden’sin.
37) Rabbimiz! Muhakkak ki ben soyumdan bir kısmını Beyti Harem’in yanında ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Salâti ayakta tutmaları için sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Onları ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.
38) Rabbimiz, muhakkak ki bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
39) Hamd, bana ihtiyarlıkta İsmail’i ve İshak’ı bağışlayan Allah’adır. Muhakkak ki benim Rabbim duaları işitendir.
40) Rabbimiz, beni ve soyumdan olanları salâti ayakta tutanlardan kıl ve duamı kabul eyle.
41) Rabbimiz, beni, anne ve babamı ve müminleri hesap gününde bağışla.”
42) Allah’ı zalimlerin yaptıklarından gafil sanma. Muhakkak ki onları gözlerin donakalacağı bir güne erteliyor.
43) Başlarını dikerek koşarlar, bakışları da kendilerine çevrilmez. Gönülleri bomboştur.
44) İnsanları, kendilerine azabın geleceği bir gün hakkında uyar. Öyle ki zalimler: “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele ki davetine icabet edelim ve resullerine uyalım” derler. Daha önce sizin için bir zeval olmadığına yemin etmemiş miydiniz?
45) Siz, kendilerine zulmedenlerin mekanına yerleştiniz. Onlara ne yaptığımız size belli olmuştu ve örnek olarak size verilmişti.
46) Onlar tuzaklarını kurdular. Eğer tuzakları dağları kaldırmak (bile) olsa, o kurguları Allah nezdindedir.
Emrin gerçekleşmesi
47) Sakın Allah’ın, resullerine olan vaadine muhalif olacağını sanma. Muhakkak ki Allah azizdir, öç alıcıdır.
48) Yerin başka bir yere dönüştürüldüğü, göklerin de (öyle olduğu) bir günde tek ve egemen olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklar.
49) O gün suçluları zincirler içinde yaklaştırılmış olarak görürsün.
50) Giysileri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.
51) Bu, Allah’ın herkese kazandığının karşılığını vermesi içindir. Allah, hesabı çabuk görendir.
52) Bu, insanlara bununla uyarılmaları, O’nun tek ilah olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için bir tebliğdir.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.