Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
İnsanın dünyayı veya Ahiret’i seçişi
1) Elif, Lâm, Ra. Bunlar, hikmet ve hüküm yüklü Kitab’ın delilleridir.
2) Aralarından bir kişiye, insanları uyarması ve iman edenlere Rableri nezdinde doğruluk makamı olduğunu müjdelemesi için vahyetmemiz, onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: “Bu apaçık bir sihirbazdır!” dediler.
3) Sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra yönetime kurulandır. İşi düzene koyar. Onun izni dışında kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz Allah budur, o halde O’na kulluk edin. Hâlâ öğüt almaz mısınız?
4) Hepinizin dönüşü O’nadır. Allah’ın vaadi gerçektir. O, yaratılışı ilk kez başlatan, sonra iman eden ve salih işler yapanlara adaletle karşılık vermek için onu tekrarlayandır. Küfürde direnenlere de küfürlerinden ötürü kaynamış bir içecek ve acıklı bir azap vardır.
5) O, güneşi bir ışık, ayı da nur kıldı ve senelerin sayısını ve hesabını bilmeniz için ona menziller tayin etti. Allah bunları bir gaye olmaksızın yaratmamıştır. Bilen topluluk için ayetleri açıklıyor.
6) Gece ve gündüzün farklılaşmasında ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattıklarında bilinçli bir topluluk için muhakkak ki deliller vardır.
7) Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar, onunla tatmin olanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar;
8) işte bunların kazandıklarından ötürü varacakları yer ateştir.
9) İman eden ve salih işler yapanları ise, Rableri, imanlarından ötürü altlarından ırmaklar akan, nimetlerle dolu cennetlere yöneltir.
10) Oradaki duaları: “Allah’ım, sen münezzehsin,” oradaki selamlaşmaları: “Selam” ve dualarının sonu da: “Alemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun!”dur.
11) Allah, insanlara kötülüğü, onların iyiliği acele istedikleri gibi çabucak verseydi, bu onların sonu olurdu. Bize kavuşmayı ummayanları azgınlıkları içinde bocalar bir halde terk ederiz.
12) İnsana bir sıkıntı dokundu mu, yatarken, otururken ve ayaktayken bize dua eder. Ondan sıkıntıyı giderdiğimizde kendisine dokunan bir zarardan dolayı dua etmemiş gibi hareket eder. Aşırıya gidenlere işledikleri süslü gösterilmiştir.
13) Sizden önce (nice) nesilleri zalimliklerinden ötürü helak etmişizdir. Resulleri onlara delillerle geldikleri halde iman etmemişlerdi. Biz suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız.
Kur’an Muhammed’in sözü değildir
14) Sonra neler yapacağınızı gözlemek için onların ardından sizi yeryüzüne halifeler kıldık.
15) Bize kavuşmayı ummayanlara ayetlerimiz birer delil olarak okunduğunda: “Bundan başka bir okuma metni getir ya da bunu değiştir” derler. De ki: “Kendiliğimden onu değiştirmem mümkün değildir. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.”
16) De ki: “Allah isteseydi size onu okumazdım ve onu size bildirmemiş olurdu. Muhakkak ki ondan önce de aranızda bir ömür geçirdim. Hâlâ akletmeyecek misiniz?”
17) Allah’a yalanla iftira edenden ya da ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki suçlular kurtuluşa eremezler.
İnsanı gerek bu dünyada gerekse Ahiret’te kurtaracak olan yalnız Allah’tır
18) Allah’ın dışında kendilerine zarar veya fayda veremeyeceklere kulluk ediyorlar ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar. De ki: “Siz Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
19) İnsanlar tek bir ümmetten başkası değildi, sonra ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinin daha önce verdiği bir söz olmasaydı, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü gerçekleştirecekti.
20) Diyorlar ki: “Bize Rabbinden bir delil gelmesi gerekmez miydi?”. De ki: “Gayb Allah’a aittir. O halde bekleyin, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.”
21) İnsanlara kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet versek hemen delillerimize karşı plan kurarlar. De ki: “Allah, plan kurmada daha hızlıdır!” Resullerimiz kurmakta olduğunuz planları yazmaktadırlar.
22) Sizleri karada ve denizde gezdiren odur. Gemideyken temiz bir rüzgârla yürütüldükleri ve onunla neşelendiklerinde aniden ona kuvvetli bir rüzgâr gelir ve her yönden dalgalarla kuşatıldıklarını düşündüklerinde dini O’na has kılanlar olarak Allah’a dua ederler: “Eğer bizi bu durumdan kurtarırsan şükredenlerden olacağız.”
23) Onları kurtarınca yeryüzünde haksız yere aşırılık yaparlar. Ey insanlar, kendi aleyhinize olan, dünya hayatının menfaatlerindeki aşırılığınızdır. Sonra dönüşünüz bizedir. Yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.
24) Dünya hayatının örneği gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün bitkilerine karışır. Nihayet yer takınıp süslendiği ve ahalisinin ona (tamamen) güç yetirdiğini zannettiği bir anda gece ya da gündüz emrimiz gelir de bir gün öncesi yokmuş gibi onu biçilmiş hale getiririz. Düşünen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
25) Allah esenlik yurduna çağırır, istediğini ve dileyeni doğru yola iletir.
26) İyilik yapanlara en iyisi ve daha fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı bürür ne de zillet. İşte onlar cennet halkıdır. Orada kalıcıdırlar.
27) Kötülükler kazanmış olanlara ise her bir kötülüğün karşılığı misliyledir. Bunları zillet bürür. Onları Allah’tan koruyacak yoktur. Yüzleri kapkaranlık bir gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte onlar ateş halkıdır. Orada kalıcıdırlar.
Allah’ın ortağı yoktur
28) O gün onları bir araya toplayacağız, sonra ortak koşanlara: “Siz ve ortak saydıklarınız, haydi yerlerinize” diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Ortak koştukları: “Siz bize kulluk etmiyordunuz ki!” derler:
29) “Bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Sizin kulluğunuzdan gafildik.”
30) Orada her nefis yaptıklarının hesabını vermiş olacak ve gerçek mevlâları olan Allah’a döndürülecektir ve iftiraları onlardan kaybolur.
31) De ki: “Gökten ve yerden sizi rızıklandıran kimdir? Kulağa ve gözlere malik olan kimdir? Ölüden diriyi, diriden (de) ölüyü çıkartan kimdir? İşi idare eden kimdir? Hemen: “Allah” diyecekler. Öyleyse de ki: “Hâlâ bilinçlenmez misiniz?”
32) İşte sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Hakkın dışında sapmışlıktan başka ne vardır? O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
33) Böylece Rabbinin yoldan çıkanlar hakkında: “Onlar iman etmezler” sözü gerçekleşmiş oldu.
34) De ki: “Sizin ortak koştuklarınızdan yaratmayı ilk kez gerçekleştirip, sonra onu tekrar edecek kimse var mı?” De ki: “Allah yaratmayı ilkin başlatır sonra onu tekrar eder. Nasıl da saptırılıyorsunuz?”
35) De ki: “Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek kimse var mı?” De ki: “Hakka ileten Allah’tır. O halde, hakka iletene uymak mı doğrudur yoksa kendisi iletilmedikçe hidayete erdiremeyene mi? Ne oluyor ki size? Nasıl da hükmediyorsunuz?”
36) Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz ki zan, gerçeğe hiçbir şey katamaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilmektedir.
Kur’an’ın nüzulünden yüzyıllar sonra ortaya çıkan matematiksel harikuladeliğe işaret
37) Bu okuma metni, Allah’tan başkası tarafından iftira olarak var olmuş değildir. Fakat önündekileri doğrulayan ve ayrıntılı olarak açıklayandır. İçinde tutarsızlık olmayan bu Kitap, alemlerin Rabbindendir.
38) Yoksa onu, onun mu iftira ettiğini söylüyorlar. De ki: “Eğer doğru sözlülerseniz, Allah dışında gücünüz kime yetiyorsa çağırın da bunun dengi bir sure getirin.”
39) Bilakis, onlar ondaki ilmi kavrayamadan ve kendilerine tevili henüz gelmemiş olarak yalanladılar. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin hali nice olmuş bir gör!
40) Onlardan ona iman edenler vardır, iman etmeyenler de vardır. Ve Rabbin bozgunculuk yapanları bilir.
41) Seni yalanlarlarsa: “Benim yaptığım bana, sizin yaptıklarınız sizedir. Siz benim yaptığıma uzak, ben (de) sizin yaptıklarınıza uzağım” de.
42) Onlardan seni dinleyenler de var. Ama sen akıllarını kullanmıyorlarsa sağırlara işittirebilir misin?
43) Onlardan sana bakanlar da vardır. Fakat sen göremeyen körlere hidayet edebilir misin?
44) Muhakkak ki Allah insanlara hiçbir şeyde zulmetmez, fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
Zalimlerin “Büyük duruşma ne zaman olacak?” sorusuna cevap
45) Onları toplayacağımız gün birbirleriyle tanışıp gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar gibi olacaklar. Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar hüsrana uğrayacaklar. Onlar hidayete ermiş değildi.
46) Onlara vadettiğimizin bir kısmını sana gösteririz veya seni vefat ettiririz. Onların dönüşü bizedir. Sonunda Allah, (onların) yaptıklarına şahittir.
47) Her toplumun bir resulü vardır. Resulleri geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez.
48) “Eğer doğru sözlülerseniz bu vaad ne zamandır?” diyorlar.
49) De ki: “Allah’ın istemesi dışında kendim için (bile) zarar veya yarara malik değilim. Her toplumun bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.”
50) De ki: “Gördünüz mü, O’nun azabı size gece veya gündüz gelse (ne olur)?” Suçlular onun hakkında niye acele ediyorlar?
51) Gerçekleştikten sonra mı ona iman edeceksiniz? Şimdi mi? Oysa siz onu aceleyle istiyordunuz.
52) Sonra zalim kimselere: “Tadın ebedî azabı! Kazandıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılacaksınız?” denilir.
53) “Bu gerçek mi?” diye soruyorlar. De ki: “Evet, Rabbime yemin ederim ki bu muhakkak bir gerçektir ve siz kaçamayacaksınız.”
54) Zulmeden her nefis, yeryüzünde ne varsa mutlaka onu fidye olarak verirdi. Azabı görünce derin pişmanlık duyarlar. Aralarında adaletle hükmedilir ve onlar zulme uğratılmazlar.
55) İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İyi bilin ki Allah’ın vaadi gerçektir, fakat onların çoğu bilmezler.
56) O, diriltir ve öldürür. O’na döndürülürsünüz.
57) Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
58) De ki: “Allah’ın lütfuyla, rahmetiyle ve bununla sevinsinler! Bu, onların topladıklarından daha hayırlıdır.”
Allah’a ortak olanların uydurmaları
59) De ki: “Bakın, siz Allah’ın size rızık olarak gönderdiklerinin bir kısmını haram ve(ya) helâl kılıyorsunuz.” De ki: “Bunun için size Allah izin mi verdi yoksa Allah’a iftira mı atıyorsunuz?”
60) Allah’a yalanla iftira atanlar Kıyamet Günü’nü ne zannediyorlar? Allah insanlara lütuf sahibidir, fakat onların çoğu şükretmezler.
Allah’ın gücü her şeye yeter; O her şeyi bilir, sözünden dönmez
61) İçinde bulunduğun hiçbir bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun hiçbir şey ve işlediğiniz hiçbir bir amel yoktur ki ona daldığınızda üzerinize şahitlik etmiş olmayalım. Yerde ve gökte Rabbin için zerre ağırlığında bir şey saklı kalmaz. Bunun da küçüğü ve(ya) büyüğü yoktur ki açık bir kitapta (yazılmış) olmasın.
62) İyi bilin ki Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.
63) Onlar iman edenler ve bilinçli olanlardır.
64) Dünya hayatında da Ahiret’te de müjde onlar içindir. Allah’ın kelimelerinde değişiklik olmaz. Büyük kurtuluş işte budur.
65) Onların sözleri seni üzmesin. Yüceliğin tamamı Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.
66) İyi bilin ki göklerde ve yerde kim varsa Allah’ındır. Allah’ın dışındakilere dua edenler (gerçekte) ortak koştuklarına da uymazlar. Onlar ancak zanlarına uyarlar. Onlar sadece varsayıyorlar.
67) O, içinde sükûnet bulmanız için geceyi, görmeniz için de gündüzü kıldı. Muhakkak ki işiten bir topluluk için bunda deliller vardır.
İlk Hristiyan teologların Allah hakkında varsaydıkları hüküm
68) Dediler ki: “Allah bir çocuk edindi” ; O, Münezzehtir! O, bir şeye ihtiyacı olmayandır. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Bunun hakkında yanınızda bir kanıt yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
69) De ki: “Allah hakkında yalanla iftira edenler kurtuluşa eremezler.”
70) Dünyada bir geçim (sürerler), sonra varışları bizedir. Sonra onlara küfürlerinden dolayı şiddetli bir azap tattırırız.
Zulümlerinden ötürü helak olmuş kavimlerden örnekler: Nuh kavmi
71) Onlara Nuh’un haberini oku. Hani o, halkına: “Ey kavmim! Makamım ve Allah’ın ayetlerini hatırlatmam, size büyük geliyorsa, o halde ben Allah’a tevekkül ettim. Artık siz ortak saydıklarınızla toplanın ve işi karara bağlayın ki sonra kararınız size tasa olmasın. Sonra bana göz bile açtırmadan kararınızı uygulayın” demişti:
72) “Eğer yüz çevirirseniz; ben de sizden bir ücret istemiş değilim. Benim ücretim ancak Allah’a aittir. Bana teslim olanlardan olmam emredildi.“
73) Nihayet onu yalanladılar. Biz de onu ve onunla gemide beraber olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılanların akıbetlerine bir bak!
74) Sonra onun ardından kavimlerine resuller gönderdik. Onlara açık deliller getirdiler. Fakat daha önceden yalanladıkları gibi (yine) iman etmediler. İşte biz haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
Musa kavmi ve Firavun’un son anda iman etmesi
75) Sonra onların ardından Firavun ve önde gelen (adamlarına) delillerimizle Musa ve Harun’u gönderdik. Bunun üzerine büyüklendiler, suçlu bir topluluk oldular.
76) Katımızdan onlara hakikat gelince “Bu, açık bir sihirdir” dediler.
77) Musa: “Size geldiğinde hakikate karşı bunu mu söylüyorsunuz? Bu, sihir midir? Sihirbazlar kurtuluşa eremezler!” dedi.
78) “Siz bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklüğün ikinize ait olması için mi geldiniz? Biz, ikinize iman edecek değiliz” dediler.
79) Ve Firavun: “Bana bütün bilge sihirbazları getirin” dedi.
80) Sihirbazlar gelince Musa onlara: “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81) Onlar attıklarında, Musa: “Bu getirdiğiniz sihirdir. Muhakkak ki Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların yaptıklarını düzeltmez” dedi:
82) “Suçlular hoşlanmasa da Allah, hakikatı kelimeleriyle gerçekleştirir.“
83) Sonunda, Firavun ve önden gelen (adamlarının), kendilerine kötülük yapacağı korkusundan, halkının bir kuşağından başka Musa’ya iman eden olmadı. Muhakkak ki Firavun, yeryüzünde pek yüceydi ve o, aşırıya gidenlerdendi.
84) Musa: “Ey kavmim! Allah’a iman edip teslim olduysanız O’na tevekkül edin” dedi.
85) Dediler: “Biz Allah’a tevekkül ediyoruz. Rabbimiz, bizi zalim bir halk için sınama aracı kılma.
86) Ve bizi rahmetinle kâfirler topluluğundan kurtar.”
87) Ve Musa ve kardeşine: “Mısır’da halkınız için evler hazırlayın ve evlerinizi kıble edinin, salâti ayakta tutun, müminleri müjdeleyin” diye vahyettik.
88) Ve Musa: “Rabbimiz, sen Firavun ve önde gelenlerine dünya hayatında süs ve mallar verdin. Rabbimiz, senin yolundan (insanları) saptırmaları için mi? Rabbimiz, mallarını dümdüz et ve acıklı azabı görene kadar iman etmemeleri için kalplerini katılaştır” dedi.
89) (Allah): “Muhakkak ki duanıza icabet edildi. Artık siz ikiniz devam edin ve bilmeyenlerin yoluna uymayın” dedi.
90) İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri taşkınlık ve düşmanlıkla peşlerine takıldı. Boğulmak üzereyken: “İsrailoğullarının iman ettiğinden başka ilah olmadığına iman ettim ve ben de teslim olanlardanım” dedi.
91) “Şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.”
92) O halde o gün biz de senin bedenini kendinden sonrakilere delil olsun diye kurtaracağız. İnsanların çoğu delillerimizden gafildirler.
93) Ve İsrailoğullarını güvenli bir yere yerleştirdik ve onlara temiz şeylerden rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Muhakkak ki Allah, ayrılığa düştükleri konularda Kıyamet Günü aralarında hüküm verecek.
Azabın gözle görülür bir şekilde gelmiş olduğu fark edildiğinde iman fayda etmez
94) Eğer sana indirdiğimizden şüphedeysen, senden önce Kitab’ı okuyanlara sor. Sana Rabbinden gerçek gelmiştir. Artık tereddüt edenlerden olma.
95) Ve Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.
96) Haklarında Rabbinin sözü kesinleşmiş olanlar iman etmezler,
97) Kendilerine bütün deliller gelse bile... Acılı azabı görünceye kadar...
98) Yunus kavminin dışında, (son anda) iman edip imanı kendilerine yarar sağlayan bir kent yoktur. Onlar iman ettiklerinde kendilerinden dünya hayatındaki rezilliği kaldırdık ve belli bir süreye kadar onları faydalandırdık.
99) Eğer Rabbin isteseydi yeryüzündekilerin hepsi topluca iman ederdi. İman etsinler diye insanları zorlayacak mısın?
100) Allah’ın izni olmadan hiçbir nefis iman edemez. Pisliği aklını kullanmayanların üzerine kılar.
101) De ki: “Göklerde ve yerde ne var, bir bakın!” İman etmeyen topluluğa deliller ve uyarılar bir şey kazandırmaz.
102) Kendilerinden önce gelip geçenlerin (başlarına gelen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyedurun. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
103) Sonra resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Allah’a, aracılar ile kul olunmaz.
104) De ki: “Ey insanlar! Dinim hakkında şüphe içindeyseniz, (bilin ki) ben Allah’ın dışında kulluk ettiklerinize kulluk etmem; ancak sizi vefat ettirecek olan Allah’a kulluk ederim. Bana iman edenlerden olmam emredildi.”
105) Ve (bana dendi ki): “Yüzünü Hanif Dini’ne sabitle, müşrik olanlardan olma
106) ve Allah’ın dışında, sana yararı ve (ya) zararı dokunmayanlara yalvarma. Eğer böyle yaparsan, muhakkak ki zalimlerden olursun.
107) Eğer Allah, sana bir zarar dokundursa, onu O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer senin için bir hayır isterse, O’nun lütfunu geri çevirecek yoktur. O, bunu kullarından istediğine ve dileyene nasip eder. O bağışlayandır, Merhamet Eden’dir.
108) De ki: “Ey insanlar! Gerçek, size Rabbinizden gelmiştir. Artık kim hidayet olursa, (kendi) nefsini hidayete erdirmiş olur ve kim saparsa, kendi aleyhine sapmış olur. Ben sizin üzerinize bir vekil değilim.”
109) Sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Karşılıksız Gözeten, Merhamet Eden Allah’ın adıyla,
Dünyanın yaratılma nedeni
1) Elif, Lâm, Ra. (Bu), hüküm sahibi, her şeyden haberdar olan tarafından açıklanmış, ayetleri hükümleşmiş Kitap’tır.
2) Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye. Ben de O’(nun tarafın)dan sizi uyaran ve müjdeleyenim.
3) Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na pişmanlığınızı arz edin. O, belirli bir vakte kadar sizi güzelce bir geçimle geçindirsin ve lütuf sahiplerine fazlından versin. Eğer dönerseniz sizin için büyük bir günün azabından korkarım.
4) Dönüşünüz Allah’adır. O, her şeye güç yetirendir.
5) İyi bilin ki, onlar, O’ndan gizlenmek için göğüslerini sararlar. (Yine) iyi bilin ki elbiselerine bürünseler de Allah sırlarını da, açığa vurduklarını da bilir. O, sinelerde olanı bilir.
6) Yeryüzündeki canlılardan hiçbiri yoktur ki rızkı Allah’tan olmasın. (O), onun karar kıldığı yeri de, geçici yerini de bilir. Tüm bunlar apaçık bir Kitap’tadır.
7) O, hanginizin iyi iş(ler) yapacağını sınamak için gökleri ve yeri altı günde yaratan ve arşını suyun üzerine kurandır. Küfürde direnenlere: “Ölümden sonra diriltileceksiniz” dersen, muhakkak ki: “Bu, ancak apaçık bir sihirdir” derler.
8) Eğer azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu tutan nedir?” derler. İyi bilin ki o gün geldiğinde, onlardan geriye çevrilecek değildir. Alaya aldıkları şey onları kuşatacaktır.
9) İnsana katımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da onu çekip alsak ümitsiz bir kâfir olur.
10) Eğer ona kendisine dokunan bir darlıktan sonra bir nimet tattırsak kuşkusuz: “Kötülükler benden gitti” der. Bu kez de sevinçlidir, kibirlidir.
11) Sabırlı olanlar ve salih işler yapanlar hariç... İşte onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
Kur’an Allah'ın varlığına ve O'ndan başka bir ilah olmadığına delildir
12) “Ona bir hazine indirilmeliydi” veya “Onunla beraber bir melek gelmeliydi” demelerinden ötürü göğsün daralıp da sana vahyedilenden bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yanlızca bir uyarıcısın. Her şeye vekil olan Allah’tır.
13) Yoksa “Onu kendisi uydurdu” mu diyorlar. De ki: “Eğer doğru sözlülerseniz, bunun misli uydurulmuş on sure getirin ve Allah’ın dışında gücünüzün yettiklerini de davet edin.
14) Eğer size icabet edemezlerse bilin ki o, Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka ilah yoktur. Artık teslim olur musunuz?”
15) (Sadece) dünya hayatını ve süsünü isteyenlere orada yaptıklarının karşılığını geri veririz. Orada eksiklik yoktur.
16) Onlar öyle kişilerdir ki Ahiret’te onlar için ateşten başkası yoktur. Orada işledikleri boşa gitmiştir. Yapmakta oldukları şey geçersizdir.
17) Bunlar, Rabbinden bir delil üzere olan kimse gibi mi olur? (O kimse Kur’an’ı) O’ndan (gelen) bir şahit gibi okur. Ondan öncesinde de rehber ve rahmet olarak Musa’nın Kitab’ı vardır. Topluluklardan hangisi onu örtmeye çalışırsa onun için vaadedilen ateştir. O halde ondan yana şüpheye düşme. O, Rabbinden gelen haktır, fakat insanların çoğu iman etmezler.
18) Kim, Allah’a yalanla iftira edenden daha zalim olabilir? Onlar Rabblerine arz edilecekler ve şahitler: “Bunlar Rableri hakkında yalan söylediler” diyecekler. İyi bilin ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.
19) Onlar Allah yolundan alıkoyarlar ve onu eğri göstermek isterler. Onlar Ahiret’i de reddedenlerdir.
20) Onlar, yeryüzünde kaçabilecek değiller; Allah’tan başka velileri de olmaz. Onlar için azap ikiye katlanacaktır. Onlar işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi.
21) İşte onlar kendilerine zarar verdiler. iftiraları (bile) onlardan sapmıştır.
22) Şüphesiz ki onlar Ahiret’te en çok hüsrana uğrayanlardır.
23) İman eden, salih işler yapan ve Rabblerine bağlananlara gelince; işte onlar cennet ahalisidir. Orada kalıcıdırlar.
24) Bu iki topluluğun durumu kör ve sağır ile gören ve işiteninki gibidir. Bunların durumu aynı mıdır? Hâlâ öğüt almaz mısınız?
Nuh’un, kavmine uyarıcı olarak gönderilmesi
25) Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. (O, halkına): “Muhakkak ki ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım:
26) Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben gerçekten de sizin hakkınızda acıklı bir günün azabından korkuyorum” (dedi).
27) Kavminden küfürde direnenlerin önde gelenleri: “Biz seni tıpkı bizim gibi bir insandan başkası görmüyoruz; sana ilkel görüşlü, en aşağılarımızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bizden bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis, biz sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz” dediler.
28) (Nuh): “Ey kavmim, görüşünüz nedir? Ya ben Rabbimden bir delil üzerine isem ve bana katından bir rahmet verdiyse, sizin de üzerinizde bir körlük varsa! Hoşlanmadığınız halde sizi buna zorlayacak mıyız? (dedi):
29) “Ey halkım! Buna karşılık sizden bir mal istemiyorum. Benim ödülüm ancak Allah’a aittir. İman edenleri kovacak da değilim. Onlar Rablerine kavuşacaklar. Asıl ben sizi cahil bir topluluk olarak görüyorum.
30) Ey halkım! Ben onları kovarsam Allah’a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ öğüt almaz mısınız?
31) Size ‘Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum. Gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Gözlerinizin hor gördüğü kimseler için ‘Allah bunlara hayır vermez’ de demiyorum. Onların nefislerinde olanı Allah bilir. (Bunları desem) zalimlerden olmuş olurum.”
32) (Kavminin önde gelenleri): “Ey Nuh! Bizimle çekişip durdun ve bu çekişmenizde artık çok oldun. Eğer doğru sözlülerdensen bize vadettiğini getir” dediler.
33) (Nuh): “Onu ancak Allah isterse size getirir ve siz kaçamazsınız” dedi:
34) “Allah azmanızı istemişse, ben size öğüt vermek istesem de öğütlerimin size faydası olmaz. O’na döndürüleceksiniz.”
35) Yoksa: “Bunu kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Onu uydurduysam cezası banadır. Fakat ben sizin suçlarınızdan uzağım.”
36) Nuh’a: “Muhakkak ki halkından (şimdiye kadar) iman etmişlerden başkası iman etmeyecek. Artık onların yaptıklarından ötürü tasalanma” diye vahyedildi:
37) “Bizim gözetimimiz ve vahyimizle artık gemiyi yap ve zulmedenler için bana hitap etme. Onlar boğulacaklar.”
38) Nuh gemiyi yaparken ne zaman kavminin önde gidenleri yanından geçse onunla alay ediyorlardı. (Nuh): “Siz bizimle alay ediyorsunuz. Sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz” dedi:
39) “Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kime ineceğini yakında bileceksiniz.”
40) Nihayet emrimiz gelip tandır kaynayınca (Nuh’a): “Bütün eşlerden bir çifti, hakkında önceden söz kesilmiş olanlar hariç aileni ve iman edenleri onda taşı” dedik. Zaten pek azı dışında onunla beraber iman eden olmamıştı.
41) (Nuh onlara): “Haydi ona binin. Bunun akması ve durması Allah’ın adıyladır. Muhakkak ki Rabbim bağışlayandır, Merhamet Eden’dir” dedi.
42) O (gemi) dağlar gibi dalgalardan geçerken Nuh, bir kıyıdaki oğluna: “Oğulcağızım. Bizimle birlikte bin de kâfirlerle beraber olma” diye seslendi.
43) (Oğlu): “Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur” dedi. (Nuh): “Bugün merhamet ettikleri hariç, Allah’ın emrinden korunacak yoktur” dedi. Bu sırada aralarına bir dalga girdi ve o, boğulanlardan oldu.
44) Ve: “Ey yeryüzü, suyunu yut! Ve ey gökyüzü sen de tut!” dendi. Sular çekildi, emir gerçekleşti; ve (gemi) Cudi üzerine yerleşti. “Zalimler topluluğu def olsun!” denildi.
45) Nuh, Rabbine seslendi ve “Rabbim, muhakkak ki oğlum ailemdendir ve muhakkak ki senin vaadin haktır. Sen hükmedenlerin hükmedenisin” dedi.
46) (Allah): “Ey Nuh! O senin ailenden değildir. O salih olmayan bir iş yaptı. Bilginde olmayan bir şeyi benden sual etme. Cahillerden olmaman için seni öğütlüyorum” dedi.
47) (Nuh): “Rabbim, bilgimde olmayan bir şeyi senden istediğim için sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum” dedi.
48) “Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte olanların ümmetlerine, bizden selam ve bereketle in. Sonra bazı ümmetlere geçimlik vereceğiz sonra da onlara bizden acıklı bir azap dokunacaktır” denildi.
49) İşte bu sana vahyettiğimiz, gayb haberlerindendir. Daha öncesinde bunları ne sen, ne de halkın bilirdi. Artık sabret. Muhakkak ki sonuç bilinç sahiplerinindir.
Hud’un Ad kavmine uyarıcı olarak gönderilmesi
50) Ve Ad (halkına) kardeşleri Hud’u (gönderdik): “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur. Siz ancak iftira atanlarsınız!
51) Ey halkım! Bunun için sizden bir ödül istemiyorum. Ödülüm ancak beni yaratana aittir. Hâlâ akletmez misiniz?
52) Ey halkım! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na pişmanlığınızı arz edin ki gökten size bereket göndersin ve gücünüze güç katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin.”
53) (Onlar): “Ey Hud! Bize bir ispat getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz, biz sana iman edecek değiliz” dediler.
54) (Sana) “Seni ilahlarımızdan bazıları kötü çarpmış” (demekten) başkasını diyemiyoruz. (Hud onlara) dedi: “Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun, ben ortak saydıklarınızdan uzağım
55) O’nun dışında. Haydi bana karşı bir tuzak kurun ve bana göz açtırmayın!
56) Ben Rabbiniz ve Rabbim olan Allah’a tevekkül ettim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu alnından yakalamış olmasın. Muhakkak ki Rabbim doğru yol üzeredir.
57) Eğer yüz çevirecekseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim sizden başka bir topluluğu yerinize geçirir. Siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Allah her şeyi koruyandır.”
58) Emrimiz gelince Hud’u ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık.
59) İşte bu Ad (halkı)! Rablerinin delillerini inkâr ettiler, O’nun resullerine isyan ettiler ve bütün inatçı zorbalara uydular.
60) Dünyada da Ahiret’te de lanete uğradılar. İyi bilin ki Ad (halkı), Rablerini tanımazdan gelmişti. İyi bilin ki Hud’un halkı Ad (tarih sahnesinden) silinmiştir.
Salih’in, kavmine uyarıcı olarak gönderilmesi
61) Semud (halkına da) kardeşleri Salih’i (gönderdik): (O),: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilah yoktur. Sizi yeryüzünden inşa etti ve orada ömür sürenler kıldı. O halde O’ndan bağışlanma dileyin, sonra da O’na pişmanlığınızı arz edin. Muhakkak ki Rabbim yakın olandır, icabet edendir ” dedi.
62) (Halkı): “Ey Salih! Daha önce sen aramızda umut beslenen biriydin. Sen bizi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten men mi edeceksin? Muhakkak ki biz, senin bizi davet ettiğin şey hakkında derin bir şüphedeyiz” dediler.
63) (Salih): “Ey halkım! Görüşünüz nedir? Ya ben Rabbimden bir delil üzere isem ve bana katından bir rahmet verdiyse! Bu durumda kendisine isyan edersem Allah’a karşı bana kim yardım edebilir? Sizin bana zarardan başka bir katkınız olmaz” dedi:
64) Ey kavmim! Bu sizin için bir delil olarak Allah’ın devesidir. Bırakın Allah’ın arzında yesin. Ona kötü niyetle dokunmayın, yoksa yakın bir azap sizi yakalayıverir.”
65) Fakat deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih: “Ülkenizde üç gün daha faydalanın. İşte bu, yalanlanmayacak bir vaaddir” dedi.
66) Emrimiz geldiğinde Salih’i ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle o günün rezilliğinden kurtardık. Muhakkak ki Rabbin güçlüdür, yücedir.
67) Zulmedenleri de o patlama yakalayıverdi ve kendi yurtlarında dize geldiler.
68) Sanki oradan hiç faydalanmamış gibiydiler. İyi bilin ki onlar Rablerini tanımazdan gelmişlerdi. İyi bilin ki Semud (halkı tarih sahnesinden) silinmiştir.
İbrahim’e gelen elçiler
69) Andolsun ki resullerimiz İbrahim’e müjdeyle geldiler; “Selam!” dediler. (İbrahim de): “Selam!” dedi ve hemen onlara kızartılmış bir buzağı getirdi.
70) Fakat ellerinin ona ulaşmadığını görünce onları kınadı ve onlardan ötürü içine bir korku düştü. (Resuller): “Korkma, biz Lut kavmine gönderildik” dediler.
71) Kadını ayakta (buna) güldü, bunun üzerine ona İshak’ı müjdeledik ve İshak’ın ardından Yakup’u.
72) (Kadını): “Vay halime! Ben aciz bir kadın, kocam da ihtiyarken doğuracak mıyım? Gerçekten bu ne şaşılacak şey!” dedi.
73) (Resuller): “Allah’ın emrine mi şaşırıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi, sizin üzerinizedir ey ev halkı. O, hamde ve övgüye layık olandır” dediler.
74) İbrahim’den suçluluk hissi gidince ve kendisine müjde gelince Lut halkı hakkında bizimle tartışmaya girişti.
75) Muhakkak ki İbrahim çok yumuşak huylu ve gönülden yönelen biriydi.
76) “Ey İbrahim, bundan vazgeç! O (mevzu) hakkında Rabbinin emri geldi. Onlara mutlaka geri çevrilmez bir azap gelecektir.
77) Elçilerimiz Lut’a gelince onlardan yana kaygılandı, sıkıntı bastı ve “Bu, zorlu bir gün” dedi.
78) Ve kavmi ona hızla geldi. Daha önce de kötülükler işlemekteydiler. (Lut): “Ey kavmim! Şunlar benim kızlarım, onlar sizin için daha temizdir; haydi Allah hakkında bilinçlenin. Beni misafirlerime karşı rezil etmeyin. Aranızda olgun bir adam yok mudur?” dedi.
79) (Onlar): “Sen muhakkak bilirsin ki bizim senin kızlarında bir alacağımız yoktur. Sen bizim ne istediğimizi bilirsin” dediler.
80) (Lut): “Keşke size karşı bir gücüm olsaydı veya kuvvetli bir dayanağa sığınabilseydim.
81) (Resuller): “Ey Lut! Biz Rabbinin resulleriyiz. Onlar sana kesinlikle ilişemezler. Ailenle gecenin bir parçasında yola çık. Kadının müstesna, sizden kimse geride kalmasın. Onlara isabet eden, ona da isabet edecektir. Muhakkak ki onlara vadedilen (azap) sabah (vaktidir). Sabah (vakti) yakın değil mi?
82) Nihayet emrimiz gelince onların üstünü altına getirdik. Başlarına sağanak halinde pişmiş taşlar yağdırdık;
83) Rabbin nezdinde belirlenmiş taşlar. O taşlar zalimlerden uzak olmaz ki!
Şuayb’ın Medyen halkına uyarıcı olarak gönderilmesi
84) Ve Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik): “Ey halkım! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Ölçü ve tartıyı eksiltmeyin. Ben sizi hayır içinde görüyorum ve sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum” dedi:
85) “Ey halkım! Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.
86) Eğer müminseniz size hayırlı olan Allah’ın bıraktığıdır. Ben sizin üzerinize bir koruyucu değilim.”
87) (Medyenliler): “Ey Şuayb! Atalarımızın kulluk ettiklerinden veya mallarımıza istediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi sana bu salâtin mi emrediyor? Muhakkak ki sen yumuşak huylu ve olgun birisin” dediler.
88) (Şuayb): “Ey halkım! Görüşünüz nedir? Ya ben Rabbimden bir delil üzere isem ve beni katından güzel bir rızıkla rızıklandırmışsa? Sizi kendisinden men ettiğim şeylerde size ihtilaf etmek istemiyorum. Gücüm yettiği (ölçüde) sizi ıslahtan başka bir şey istemiyorum. Başarım Allah’tan başkasının sayesinde değildir. O’na tevekkül ettim, O’na içten yöneldim” dedi:
89) “Ey kavmim! Bana karşı gelişiniz sizi günaha sokmasın da Nuh kavmine veya Hud kavmine veya Salih kavmine isabet edenin misli size isabet etmesin! Lut kavmi de sizden uzak değildir!
90) Rabbinizden bağışlanma dileyin ve O’na pişmanlığınızı arz edin. Muhakkak ki Allah Merhamet Eden’dir, sevendir.”
91) (Medyenliler): “Ey Şuayb! Senin söylediklerinin çoğunu kavrayamıyoruz ve seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer senin kabilen olmasaydı muhakkak ki seni taşlardık. Sen bize karşı üstün değilsin" dediler.
92) (Şuayb): “Ey kavmim! Kabilem üzerinize Allah’tan daha mı üstündür ki O’nu sırt çevirdiğiniz bir şey edindiniz? Muhakkak ki Rabbim yapmakta olduğunuzu kuşatmıştır" dedi.
93) Ey halkım! İmkânınızda ne varsa yapınız. Ben de yapıyorum. Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetleyin, ben de sizinle birlikte gözetliyorum.
94) Emrimiz gelince Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri de o patlama yakalayıverdi ve kendi yurtlarında dize geldiler.
95) Sanki oradan hiç faydalanmamış gibiydiler. İyi bilin ki Medyen (halkı) tıpkı Semud (halkı) gibi (tarih sahnesinden) silindi.
Musa’nın, kavmine uyarıcı olarak gönderilmesi
96) Andolsun ki Musa’yı delillerimizle ve apaçık bir yetkiyle gönderdik.
97) Firavun ve onun önde gelenlerine. Onlar Firavun’un emrine uymuşlardı. (Hâlbuki) Firavun’un emirleri doğruya yöneltici değildi.
98) Kıyamet Günü halkının önüne geçerek onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötüdür!
99) Hem burada hem de Kıyamet Günü’nde lanete uğradılar. O armağan ne kötü bir armağandır.
Kur’an’da zalim kavimlerden bahsedilmesi, inananların ders çıkarmaları içindir
100) Sana bu anlattıklarımız o şehirlerin haberlerindendir. Bazıları ayakta ve (bazıları) biçilmiştir.
101) Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri gelince, Allah’tan başka kulluk ettikleri ilahlar kendilerine bir şey kazandırmadı. Onların katkıları ziyandan başkası olmadı.
102) Rabbin, o zulmeden şehirleri yakaladığında işte böyle yakalar. O’nun yakalaması acıklıdır, şiddetlidir.
103) Muhakkak ki Ahiret azabından korkanlar için bunda bir ayet vardır. O insanların kendisine toplanma günüdür ve o, tanık olunacak gündür.
104) Biz onu belirlenmiş sürenin dışında ertelemeyiz.
105) O gün gelince, O’nun izni olmadan kimse konuşamaz. Onlardan (kimi) bedbaht (kimi) mutludur.
106) Onlardan bedbaht olanları ateştedirler. Onlar orada sızlayıp inlerler.
Ölüm ötesi hayatta iyiler ve kötüler
107) Rabbin istemesi dışında, gökler ve yer devam ettiği sürece onlar orada kalıcıdırlar. Muhakkak ki Rabbin istediğini yapar.
108) Mutlu olanlar ise Rabbin istemesi dışında, gökler ve yer devam ettiği sürece cennette kalıcıdırlar. (Bu), kesintisiz bir lütuftur.
109) Onların kulluk ettikleri şeyler hususunda şüphen olmasın. Ancak atalarının önceden kulluk ettikleri gibi kulluk ederler. Şüphesiz onların paylarını eksiksiz vereceğiz.
110) Andolsun ki Musa’ya da Kitap’ı verdik de onda ihtilafa düştüler. Rabbinin önceden verdiği sözü olmasaydı aralarında hüküm verilirdi. Muhakkak ki onlar bunun hakkında derin bir şüphe içindeler.
111) Muhakkkak ki Rabbin herkese yaptıklarının karşılığını geri verecektir. O, onların yaptıklarından haberdardır.
Peygambere ve inananlara öğütler
112) Sen ve seninle birlikte pişman olanlar emredildiğin(iz) gibi dosdoğru olun. Sınırı aşmayın. O, yaptıklarınızı görendir.
113) Zalimlere destek olmayın, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’ın dışında velileriniz yoktur. Sonra yardım edilmezsiniz.
114) Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın zamanında salâti ayakta tut. İyilikler kötülükleri giderir. İşte bu, öğüt alanlar için bir hatırlatmadır.
115) Ve sabret. Allah iyilik yapanların ödülünü zayi etmez.
116) Sizden önceki nesillerden, az sayıdaki kurtardıklarımızın dışında, yeryüzünde karışıklıktan alıkoyan fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? O zalimler, şımartıldıkları şeye uydular ve suçlulardan oldular.
117) Halkı ıslah edici iken, Rabbin haksız yere o şehirleri helak edecek değildir.
İnsanlığın tek bir ümmet olması için gayret gösterenler
118) Şayet Allah istese insanları tek ümmet yapar ve (onlar) ayrışmayı sürdürmezlerdi.
119) Allah’ın merhamet ettikleri hariç. (Zaten) onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin “Cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım” sözü tamamlanmıştır.
120) Resullerin haberleri hakkında bütün bu sana anlattıklarımızla yüreğini sağlamlaştırıyoruz. Bu gerçek sana, müminlere öğüt verip hatırlatman için gelmiştir.
121) İman etmeyenlere: “İmkânınıza göre yapın. Muhakkak ki (biz de) yapmaktayız” de.
122) Ve gözetleyin, biz de gözetliyoruz.
123) Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Her iş ona döner. O’na kul olun ve O’na tevekkül edin. Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.
Copyright © 2021- ESHATOLOJİK Kur'an ÇEVİRİSİ / AÇIKLAMALI KUR'AN TERCÜMESİ - TÜM HAKLARI SAKLIDIR
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.